28 Ocak 2009 Çarşamba

Sah ve Mat

ÖNCE HAYAL ET ve İNAN, SONRA..
CALİŞ; HAYAL GERÇEK OLACAKTIR!

TürkBirDev – Alma-ata, Rahmetullah Çetin, Almagül İsina
TürkBirDev – Ankara, Ahmet Aktaş
TürkBirDev – Baku, Zaur Aliyev, Leman Gaidova
TürkBirDev – Boston, Sefer Özdemir
TürkBirDev – Chicago, Hakan Kip
TürkBirDev – İstanbul, Güngör Kesci
TürkBirDev – Londra, İşa Alemdağ

*******
ÜRETİME, ÇÖZÜME, BİRLİĞE VE GELECEĞE YÖN VERMEK İÇİN AŞAGIDAKİ ÇALIŞMALARIMIZA BAKMANİZ VE KATILMANIZ DİLEĞİ İLE

*******
Türk Birliği’ne "EVET" çağrisı
http://groups.yahoo.com/group/TürkBirDev/database?method=reportRows&tbl=4

*******
Türk Birliği’nin kurulabilmesinde ENGELLER?
http://groups.yahoo.com/group/TürkBirDev/surveys?id=12044776

*******
Türk Kültürü içinde olmak, yaşamak ve yaşatmak için; http://groups.yahoo.com/group/TürkKulturEvi/

*******
Dünyanın her tarafına yayılmış Türk Girişimciler ile tanışmak ve iş yapmak için;
http://groups.yahoo.com/group/TürkGirişimcilerOdasi

*******
Türkiye’nin 1#lı sorunu olan eğitime çözüm çalışmaları için
http://groups.yahoo.com/group/GeleceğinSesi/

*******
"2007 Başarı Ödülü" için ADAY GÖSTER
http://groups.yahoo.com/group/TürkBirDev/database?method=addRecord&tbl=5
Ödül miktarı: (25,000 YTL) . Adayınızın adını, kendisinden izin aldıktan sonra, bir kere yazmanız yeterlidir. Aday gösterme son tarihi: 31 Aralık 2007 dir. Aday değerlendirme süresi: 1 – 30 Ocak 2008 Internet Oylaması: 1–28 Şubat 2008, Ödül Etkinlik Günü ve katılımcı + kurul oylaması Mart/Nisan 2008’de olacaktır.




Özet

Şah ve Mat: Tüm Oyunları Bozan Bir Hamle

Hiç düşündünüz mü?

George Washington komutası altında, İngiliz imparatorluğuna karşı verilen ve kazanılan bağımsızlık savaşından 13 yıl sonra, 1789'da, 13 "İngiliz sömürge eyaleti" aralarında anlaşarak Amerikan Birleşik Devletlerinin temelini attılar.
1945 yılında 7 ülke ile kurulan Arap Birliği’nin bugün 23 üye ülkesi var.
Irkı ayrı, dilleri ayrı, kültürleri birbirinden değişik ve hatta birbirleri ile yıllarca çatışan mezheplerin oluşturduğu 6 kurucu üye ülkeler Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg, 1957 yılında Avrupa Birliği’ni gerçekleştirdiler. Bugün, iktisadi ve siyasi manada sözü geçer bir cazibe noktası haline gelmiş olup, büyük ödünler vermek pahasına ve hatta parçalanmak tehlikesine rağmen, Türkiye’miz dahi bu birliğin bir parçası olma siyaseti gütmektedir.
Afrika ülkeleri bile yaşanan sömürge, savaş ve yoksulluk yılları ardından 2002'de 53 üye ülkenin katılımı ile kendi birliklerini kurdular. Hızla ilerleyen bu ülkeler geçmişin intikamını alırcasına birbirlerine kenetlenmiş durumdadırlar.

Ya bizler; tarihi, kültürü, dili ve özü bir olan Türkler?

Günümüz dünyasında "güçlü" olmanın "birlik" kurabilmek ile mümkün olduğunu idrak eden ve birliklerini kurabilen bir-çok dünya ülkesi, birliklerini kuramayan diğer ülkeleri daha da küçülterek yönetmek ve kendi imparatorluklarına dâhil etmek yolunda giderken, bizlere iki seçenek gözükmektedir;
Ya parçalanacağız ve bu birliklerin birer parçaları ve veya nüfuzları altında olacağız, ya da kendi birliğimizi kurup, "güçlü" ülkeler ve birlikler arasındaki yerimizi alacağız.
Vatan, her evladını göreve çağırıyor; 250 Milyon'dan fazla Türkün yaşadığı dünyamızda, AB benzeri ama bize özgü bir Türk Birliğinin kurulması mutlak şart olarak karşımızda durmaktadır. 7 bağımsız Türk Devletinin TürkBirdev olarak ekonomik ve askeri güçlerini bir birlik altında toplaması, oyunları bozan, senaryoları değiştiren ve devler arasında yerimizi almamızı sağlayan bir sürecin başlangıcı olacaktır.

Neden TürkBirDev?

Çünkü gereklidir ve gerçekleştirilmesi mümkündür.
Türkiye ve diğer Türk Devletleri şu an kritik bir geçiş süreci içindedirler. Yedi bağımsız Türk devleti, dış ve iç güçler tarafından, bir-çok yöne çekilmeye çalışılırken, "en doğru olan" bir kurtuluş yolu aramaktadırlar. Bizler inanıyoruz ki, "en doğru yol" Türk Birliği yoludur.
TB, sadece Türk milleti için değil, aynı zamanda kalıcı bir dünya barışı için de gereklidir. Öyle ki, Türk Dünyası dört büyük imparatorluk haline gelmiş veya gelmekte olan, ekonomik güçler tarafından sarılmıştır; batımızda AB imparatorluğu, kuzeyimizde Rusya imparatorluğu, doğumuzda Çin İmparatorluğu ve güneyimizde bir kısım topraklarımızı da kapsayan yeni Amerikan imparatorluğudur.
Madden ve manen, içten ve dıştan sinsi bir şekilde kuşatma altında olduğumuzun açıkça görüldüğü şu dönemde, bağımsız Türk Devletlerine biçilen rolleri oynamamak ve bu imparatorluklar tarafından yönetilen parçalar haline gelmemek için, “derhal” bugünden başlayarak çalışmamız ve birliğimizi kurmamız gerekmektedir. Aksi takdirde önümüzdeki 10 yıl içinde bazı sınırlarımız cismen ve diğerleri nüfuz en yeniden çizilecektir.
Bu olası vahim durum Türk dünyası için hazin bir kayıp olduğu kadar, dünya barışı içinde büyük bir tehlike oluşturacaktır.
Öyle ki, Türk Birliği’nin gerçekleşemediği bir coğrafyada, dört ekonomik gücün, sınırları ve milli çıkarları karşı-karşıya gelecek, emareleri, yapılan birçok anlaşma ile ortada olan ikili bir kutuplaşma dünyada yeni ve daha önce görülmemiş tehlikede soğuk ve zaman zaman sıcak, kanlı savaşlara neden olacaktır.
Peki, bu kadar önem verdiğimiz bu birliğin kurulamamasının nedenleri nelerdir? Ne tür engellerimiz var? Bu soruyu yönelttiğimiz üyelerimizden aldığımız yanıtlara bir göz atalım.

Tabloda da görüldüğü gibi en büyük üç engel:

1
Türkler arasında gönül bağının olmaması
8 %
2
Türk Devlet başkanlarının isteksizliği
12 %
3
TB için ciddi bir atılım yapılmamış olması
33 %

Hiçbir engel olmadığını düşünen üyelerimiz işe %13 oyla ciddi bir adım atılmama düşüncesinden sonra gelen büyük çoğunluktur.
Bu tablodan da açık ve net bir şekilde anlaşılıyor ki, birliğimizin kurulmamasından sadece bizler sorumluyuz. Belki de böyle bir birlik kurulmasının gerekli ve gerçekleştirilmesinin mümkün olduğuna hala inanmayanlarımız var içimizde.
Her zorluğa ve önümüze çıkabilecek engellere rağmen, Türk Birliğini kurma çalışmalarını sürdürmek, Türk milletinin geleceği için vaz geçilmez bir görevdir. Bu görevi vatan borcu bilen ve böyle inanan her Türk’ün TB’nin gerçekleşmesi için az veya çok, tek başına veya ekip olarak, sivil toplum kuruluş üyesi veya devlet görevlisi olarak yapabilecekleri vardır; Yapabileceklerimizi, fiile dönüştürme zamanı şartların olgunlaştığı bu an ve bu gündür.
Peki, böyle bir birliğin içinde yer almamızın bizlere sağlayacağı yararları nelerdir?
Türk Birliği, AB için en iyi ve geçerli bir seçenektir. Türk Birliği, sadece Türkiye’nin değil, Bütün Türk milletinin “milli” meselesi olan Kıbrıs, Ege adaları, Bati Trakya, sözde ermeni soykırımı, Karabağ, Güney Azerbaycan, Doğu Türkistan, Kerkük ve PKK gibi birçok sorunu, Türk Ulusunun lehinde çözüme kavuşturacak bir formüldür.
Ekonomik ve Askeri güçlerimizin birleşmesi ile oluşacak kaynak ve tasarruflardan elde edilen imkânlarla ortak iç sorunlarımız olan yüksek işsizlik, eğitimsizlik oranları kısa bir sure içinde aşağı rakamlara çekilebilecektir; hammaddelerimiz TB içinde işlenebilecek ve üretici durumuna gelinebilecektir; dış borçlar ödenebilecek İMF ve dış ülkelerin baskı ve yönlendirmelerinden kurt ulunacaktır.
Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar uzanan toprakları ile TB, gerçekleşme aşamasında olan 4 imparatorluk(!) arasında güç dengelerini sağlayacak ve kalıcı bir dünya barışına katkıda bulunacaktır.
Bu birlik gerçekleştirilmelidir. Çünkü bu birliği kurmak güçlü olmak ve dünya dengelerini lehte değiştirmektir. Çünkü bu birlik gerçekleştirilebilir bir gerçekliktir.
TürkBirDev Topluluğu, Avrupa Birliği şeklinde fakat Türk milletine özgü bir birliğin önümüzdeki 10 yıl içinde, 2017'ye kadar 7 Türk devleti arasında gerçekleştirilebileceğinin gayet olasılıklı olduğu inancındadır.
7 Türk Devleti kendi hür iradeleri ile bir araya gelebilecek, bir Ortaklık Belgesi oluşturabilecek ve müzakere edebilecek bağımsızlığa sahiptirler. Bu hür iradenin ortaya çıkabilmesi ve eyleme dönüşebilmesi için,
Hâlihazırda halkı temsil eden milletvekillerinin ve ülkeyi yöneten devlet adamlarının kararlılığı veya tabandan, halktan gelen bir istek ve bu isteğin oylara dönüşmesi, “Türk Birliği ’ne EVET” diyecek vekillerin ve devlet adamlarının seçilmesi ve meclise gönderilmesi gerekmektedir.

Birliğin öncelikli MÜZAKERE MADDELERİ işe
1. Vize zorunluluğunun ortadan kaldırılarak kişi, mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı;
2. Ortak eğitim, kültür, tarım, balıkçılık ve taşımacılık siyaseti;
3. Ortak su, enerji ve uzay araştırma siyaseti;
4. İktisadi ve parasal birlik ve vergilendirme;
5. Ortak dış siyaset ve güvenlik;
6. Ortak savunma sanayi ve ordusu;
7. Türk Birliği “Merkez Bankası”nın oluşturulması şeklindedir.
Müzakere edilebilecek belli başlı bu 7 maddeden ilkinin bugün dahi kararlaştırılıp 7 Bağımsız Türk Devleti tarafından kanunlaştırılarak yürürlüğe konulmasında hiç bir engel yoktur ve Türk Birliği’nin gerçekleştirilebilmesi için gerekli ilk adımdır.
TürkBirDev tarafından, Türk Birliğine giden yolda 7 çalışma belirlenmiş olup, 4’ünün tatbiki halihazırda yapılmaktadır.
TürKev – kuruluşlar ve toplum önderleri arasında iletişim ve destek için ortam, Türk kültürünün yaşanması ve yaşatılması için yer ve olanak sağlıyor.
Türk Girişimciler Odası – üyelerinin ekonomik olarak gelişmelerine katkıda bulunmak için ortam ve imkânlar yaratıyor;
Çocuklara Eğitim ve Yârdim Derneği – Devlet ve vatandaş ile el ele vererek kırsal kesimde eğitimi destekliyor;
TürkBirDev –başarılı, kurumsal ve/ya kişisel çalışmaları ödüllendirerek, Türk Birliği yolunda çalışanları destekliyor, teşvik ve takdir ediyor.
Hazırlık aşamasında olan ve tasarımları devam eden diğer 3 çalışma işe;
· Aylık dergi çıkartmak,
· Radyo ve TV programları yayınlamak,
· TürkBirDev için bir merkez bina oluşturmaktır.
Bu ve benzer çalışmalardan elde edilmesi gereken en önemli sonuç Türk Birliğinin gerekli ve gerçekleştirilebilir olduğu düşüncesini 250 Milyona duyurmak, düşüncenin filizlenmesine ve bir ağaç gibi büyüyüp meyvelerini vermesine olanak sağlayacak ortamlar yaratmış olmaktır. 7 Bağımsız Türk Devleti içinde ve dış ülkelerde yaşayan Türklerin ve hâlihazırda kurulmuş olan derneklerin bir araya gelip bulundukları ülkelerde yapacakları ortak çalışmalar ile Türk Birliğine “EVET” diyenler 250 Milyonu bulmalı ve aşmalıdır. Günümüz dünyasında en güçlü bir silah olan düşüncenin önüne geçebilmek, düşünceyi hapis edebilmek imkânsızdır.
Gerekli ve gerçekleştirilebilir olan 7 Bağımsız Türk Devleti arasında kurulacak Türk Birliğine sizinde “EVET” demeniz ve düşüncelerinizi bu yönde yoğunlaştırmanızla
Türk Birliği sizinle mümkün,
TürkBirDev sizinle daha güçlü olacaktır!

TürkBirDev

1 - Hiç bir partiye mensup değildir, ama her partiden insan içerir
2 - Hiç bir gruba veya cemiyete bağlı değildir ama her gruba ve cemiyete açıktır
5 - Bir dernek değildir; vatan ve millet için çalışan her kişi, kuruluş ve derneklerin daha da başarılı olabilmeleri için katkıda bulunmayı amaçlayan bir topluluktur.
Temel Esaslar
· Türk Birliğini (TB), Avrupa Birliğine geçerli bir seçenek olarak ortaya sunuyoruz. Bu düşünceyi iyi idrak etmek gerekmektedir. TB, Avrupa Birliğini ve/ya diğer uluslararası siyasi, ekonomi, dini oluşumları ve/ya hiç bir devlet(ler)i karşişına alan bir girişim değildir; aksine bu kurumlarla uyum halinde işbirliği yaparak hedefe ulaşması beklenen bir oluşumdur.
· TBD, Türkiye ve/ya diğer Türkî Devletlerde bulunan hiç bir derneğe, cemiyete, kuruluşa ve/ya partiye bağlı olmamakla birlikte, tüm dernek, kuruluş, cemiyet ve partilerden olan kişilere acıktır ve kucaklayıcıdır.
· TBD, Türk Birliği’nin gerçekleşeceği inancındadır; bir araya gelmemizdeki amacımız Türk Birliği’nin nasıl ve ne zaman kurulabileceğini tartışmaktır, dolayısı ile neden, niçin kurulamayacağı v.s. gibi konular bu toplantılarda ele alınmayacaktır.
· TBD, Türk Birliği’nin kurulması için, ayni amacı taşıyan, konuya sıcak bakan ve/ya destekleyen diğer yerel kişi, kuruluş, dernek ve devlet birimleri ile işbirliği yaparak hedefe ulaşmayı amaçlamaktadır. Değişik adlar altında, bölgesel veya dini birliklerin olabilirliliği konumuz dışındadır.

Çalışmalar nelerdir?

Türk Birliğine giden yol olarak 4 çalışma belirlenmiş olup, tatbiki halihazırda yapılmaktadır. Özet olarak bunlar:
1. TürkBirDev: Başarı Ödülü: 7 Bağımsız Türk Devleti arasında Türk Birliği’nin kurulması için çalışmalar yapan kişi ve kurumları ödüllendirmek, teşvik ve takdir etmek amacı ile geleneksel olarak yapılmaktadır. Daha geniş bilgi için:
http://finance.groups.yahoo.com/group/TürkBirDev/database
2. Türk Kültür Evi (TürKev): Kuruluşlar ve toplum önderleri arasında iletişim ve destek için ortam, Türk toplumu için yararlı etkinlikler yapan kişi ve kuruluşlara yer ve olanak sağlamaktadır. http://groups.yahoo.com/group/TürkKulturEvi/
TürKev, Türklerin, nerede olursa olsun, öncelikle mahalli olarak birlik sağlamaları ve güçlü bir toplum oluşturmaları gerekliliğinden doğmuştur. 2005 yılında Boston, Maada başlatılan bu proje çeşitli etkinliklere ev sahipliği yaparak amacına ulaşmaya çalışmaktadır.
· TürKev, Türk dernek ve kurum başkanlarının ortak toplantılar oluşturmaları için ev sahipliği yapmakta, toplum önderlerinin bir araya gelerek iletişim kurmalarını gerçekleştirmektedir. İletişim halinde olan başkanlar ve önderler ayni zamanda birbirlerine destek sağlayacaklar ve kendi etkinlikleri yanı sıra ortak etkinlikler de düzenleyebileceklerdir. Bu mahalli/yerel topluluk birliklerinin ortak bir web sitelilerin oluşturulması da su anda gündemimizdedir.
· Türk'lerin bulunduğu diş ülkelerin, Türkiye ve diğer Türk Devletlerinin her il ve/ya ilçesinde bir Türkev kurulması toplantılarda ele alınmalı ve öncelikli olarak gerçekleştirilmesi gereken bir araç olmalıdır.
3. Türk Girişimciler Odası: Üyelerimizin ekonomik olarak gelişmelerine katkıda bulunmak amacı ile girişimciler arası ağkur, ortam ve imkânlar yaratmaktadır; http://finance.groups.yahoo.com/group/Türkgirişimcilerodasi/
4. CoYDer: Çocuklara Eğitim ve Yârdim Derneği: Devletle el ele vererek kırsal bir kesimde eğitimi desteklemektedir. (www.coyder.org.tr)
Eğitim.. Eğitim.. Eğitim.. Her milletin önde gidebilmesi veya gidenlerle yarış edebilmesi için eğitime öncelik verilmesi gerekmektedir. Bireylerin eğitilmesini sadece devlete bırakmak, her şeyi devletten beklemek, görüldüğü gibi yeterli olmamaktadır. Devletlerimizin yetişemediği yerlere, eksik kaldığı konularda biz fertler olarak kolları sıvamalı ve taşın altına elimizi koymalıyız. CoYDer bunun için bir örnektir. Toplantılarda CoYDer tanıtımının yapılması ve yine kurulacak TürKevleri ile birlikte devletle el-ele vererek, CoYDer'in şu anda yaptığını her il/ilce de nasıl gerçekleştirilebileceği gerekliliği konuşulmalıdır.
Bu listeye eklenmesi beklenen diğer çalışmalar işe şöyledir:

1- Aylık dergi çıkartmak
2- Radyo ve/ya haftalık TV programı yayınlamak
3- TürkBirDev için bir merkez bina oluşturmak

Türkiye üzerinde oynanan oyunları bozabiliriz. Evet, bir hamle ile "Şah ve Mat " yapabiliriz. O hamlenin oluşturulabilmesi için,
— yerel birlikler,
— ekonomik güçlenme ve
— eğitim üzerinde yoğunlaşan çalışmalarımızı sürdürmeli ve ayni zamanda Türk Birliği’ni Türkiye ve diğer bağımsız Türk devletlerimizde gündeme oturtabilmeliyiz.

Nasıl katkıda bulunabilirim?

İleti topluluğumuzun 2003 yılında kurulusundan buyana çok söylenen bir söz "TürkBirDev sadece lafta kalmamalı, somutlaştırılmalıdır." olmuştur.
Bu sözü söyleyen ve TürkBirDev'in kurumlaşması için zamanı ve emeği ile katkıda bulunmak isteyen tüm arkadaşlara bir çağrı yapıyoruz;
Yakın gelecekte hayata geçeceğine inandığımız Türk Birliğinin gerçekleşmesinde büyük payı olması beklenen TürkBirDev'i kurmak için, sizleri taşın altına elinizi koymaya ve dolayisı ile kurucu üyeler olarak adlarınızı tarihe yazdırmaya davet ediyoruz.
Bu amaca ulaşmak için Londra'da yapacağımız bu toplantıya aşağıdaki niteliklere uyan kişiler davet edileceklerdir.
1- Türk Birliğine ve bu birliğin gerçekleşebileceğine gönülden inananlar,
2- Türk Birliğine oluşmasında somut çalışmalar sergileyebilmek için zaman ve emek verebilecekler,
3- Türk Birliğine ülküsünü herhangi bir dernek, cemiyet ve/ya partinin aracı haline getirmeyecek ve hatta bütün dernek, cemiyet ve partilerin üstünde tutabilecek kişiler,
4- Diğer kişi, kuruluş, dernek ve/ya devlet birimleri ile T.C. devletinin kanunları ve ilkeleri çerçevesinde işbirliği yapabilecek, ileti topluluklarımızdaki çalışmalarımıza katkıda bulunabilecek üyeler.

TürkBirDev’in “Türk Birliği” anlayışı

Boston, 26 Mart, 2006; “Türk Birliği” sözü, çok değişik kişiler ve gruplar tarafından farklı manalarda kullanılmaktadır. En yaygın olanı, Türk Birliği’nin “Turancılık” olarak algılanmasıdır. Bu anlayış aşağıdaki bağlantıda görülen ve diğer benzer söz ve haritalarla ifade edilmeye çalışılmıştır. http://www.geocities.com/turan30/Türkler.html
Diğer taraftan da son günlerde, “Türk Birliği”, Türkiye’deki değişik grup, dernek ve/ya partileri bir araya getirme çabasının adi haline gelmiştir.
Dolayısı ile herhangi bir yanlış anlaşılmaya neden vermemek için TürkBirDev’in “Türk Birliği” anlayışı, bütün yazılarımızda ve sözlerimizde açık ve net bir şekilde sergilenmesi gerekmektedir. Bu anlayış için en uygun;
· Harita – yabancı bir kaynak olan Frankfurt Üniversite’sinin oluşturduğu haritadır. http://titus.uni-frankfurt.de/didact/karten/Türk/Türklm.htm
· Sözler – “7 bağımsız Türk Devletleri arasında Türk Birliği kurulması için çalışmak.. “olmalıdır.

Bunlar ayni zamanda, "Neden TürkBirDev" gerçeğini anlatan iki önemli unsurlardır.
Mart 2003 yılından bu yana, yani son dört senedir verdiğimiz ve hala vermeye çalıştığımız mesaj, Türk Birliği;
1- Gerekli-dir
2- Gerçekleştirilebilir-dir.
Gerekli olanı da, önümüzdeki 10 yıl içinde gerçekleştirilebilir olanı da 7 bağımsız Türk devletleri arasında kurulacak bir birliktir. Dolayısı ile dört senedir verilen mesajlara zıt düşmemek için ayni harita ve ayni sözler her yerde ve her ilgili üyemiz, kurucu üyelerimiz, temsilcilerimiz tarafından kullanılmalıdır.
Yabancı kaynaklı harita üzerinde bulunan İngilizce kelimeler, Türkçeleri ile değiştirilebilirse çok daha uygun olacaktır.

Neden bu harita?

1- Yabancı kaynaklıdır; hiç bir kimse Türkler "abartıyor"diyemez.
2- Haritanın başlığı Türk Dilleri veya bu "Türkçenin Konuşulduğu Bölgeler" diye de çevrilebilir olması dolayısı ile biz bir topluluk olarak ve (düşüncelerimiz devletlerimizin açık siyaseti haline geldiğinde) devlet olarak, Türk Birliğimize katılmak istemeyen, ama Türk topluluk ve unsurları barındıran diğer devletler üstünde toprak talebi bulunuyor gibi bir düşünce veya resim ortaya çıkmayacaktır.*
3- Bu haritada her Türk Topluluğu olması dolayısı ile TürkBirDev'in her Türk topluluğuna ilgi duyduğunu göstermektedir ama ayni zamanda birliğin içinde, bugününün şartlarında sadece 7 bağımsız Türk devleti olabileceğinin altını çiziyor ve bunu biz ayrıca sözlerimiz ile de vurguluyoruz.
Umarım, bu ileti bu çok önemli konu ve ayrıntı üzerinde yeteri kadar açıklama yapabilmiş, söz konusu haritanın ve sözlerin neden gerekliliği şüphe taşımayacak bir şekilde anlaşılmıştır.
Burada, şunu da açıkça belirtmek isterim ki, gelecekte kuvvetli bir "Türk Birleşik Devletleri''mize, diğer Türk halk ve unsurları barındıran devletlerin kendileri üye olmak isteyeceklerdir. Yedi Kurucu Devletimizin oluşturacağı "Ortaklığa Katilim Belgesi"nde yer alacak ölçütler doğrultusunda bu başvuruların değerlendiriliyor olduğunu biz bugünden hayal edebilir, üye devletlerin 13 ve daha fazlasına çıkıyor olacağına, şimdiden bir not düşebiliriz.


7 bağımsız Türk Devleti arasında Türk Birliği’nin oluşturulması cin gereken atılımlar

Türk Birliği’nin 2017'ye kadar gerçekleştirilmesi için TBD olarak bizim gördüğümüz iki yol var:
1) Tabandan, halktan gelen bir istek ve bu isteğin oylara dönüşerek Türk Birliği için “EVET” diyecek vekilleri meclise seçmektir;
2) Hâlihazırda halkı temsil eden milletvekillerinin ve devlet başkanlarının Türk Birliği’ne “EVET” diyebilmelerini ve müzakerelere başlamalarını sağlamaktır.
Birinci yol, Türk devletlerinde yasayan halkların bilinçlenmesi, birbirleri ile kaynaşması ve Türk Birliği’nin kendi kişisel ve milli çıkarlarına hizmet edeceğine inanması Sonucu ortaya çıkacaktır.
İkinci yol işe, hâlihazırda Türk Birliği’ne inanan kişiler, topluluk ve kurumların yüksek çabaları ve milletvekillerine ve devlet adamlarına yapacakları siyasi baskı ve lobicilik ile mümkün olacaktır.
Türk Birliği’nin önümüzdeki 10 sene içinde gerçekleşmesi için, bu her iki yoldan ayni zamanda yürümeyi, yürüyen diğer kişi, topluluk ve kurumları desteklemeyi, TürkBirDev topluluğu olarak gerekli görüyoruz.
Türk Birliği’ne inanan ve gerçeğe dönüştürülmesi için çalışan kişi, topluluk ve kurumların öncelikli olarak kendi aralarında bir birlik (federasyon) kurmaları ve ortak alınan kararlar doğrultusunda hareket etmeleri, Türk Birliği surecini muhakkak hızlandıracaktır. İlgili kişi, topluluk ve kurumlar arasında kurulabilecek bir birlik, 7 Türk devletleri arasında kurulabilecek bir birliğin ilk işareti olacaktır.
TürkBirDev Topluluğu, Avrupa Birliği seklinde fakat Türk milletine özgü bir birliğin 2017'ye kadar 7 Türk devletleri arasında gerçekleşebileceğinin gayet olasılıklı olduğu inancındadır. Kişiler, topluluklar ve kurumlar arasında gerçekleştirilmesi gereken bir “birlik” de ayni şekilde olmalı, hâlihazırda işleyen kurumların “birlik” çatısı altında bağımsızlıklarının devamına özen gösterilmelidir.
Türk Birliği’ne giden her iki yol için aşağıdaki harita sadece bir fikir verme açısından ele alınabilir; en doğru fikirler, Türk Birliği’ne inanan ve gerçekleşmesi için çalışan kişi, topluluk ve kurum temsilcilerinin bir araya gelmeleri ve beraber çalışmaları ile ortaya çıkacaktır. Topluluğumuz içinde bulunan birçok değerli arkadaşlarımızın hâlihazırda bu gayret içinde olduklarına inanıyor ve en kısa zamanda başarılarının meyvelerini görmeyi diliyorum.
Her siyasetçinin bir konu üzerinde karar almak için baktığı unsurlardan bir tanesi, kararın ona getirebileceği oy sayısıdır. Elimizde, belgelendirilmiş bir şayi var mı? Gerçekte, Türk Birliği’ne kaç kişi “EVET” diyor? Eğer ki, ciddi bir oy sayısı ortaya çıkartabilirsek, o zaman Türk devletleri başkanlarından, aşağıda yazılı olduğu şekilde bir istekte, "Türk Birliği’ne Çağrı”da bulunabiliriz.
Bu çağrı, başkanların bir atilim yapmalarının gerekliliğinin altını çizmektedir. Yapacakları atılım, Türk Birliği’ne “Katilim Ortaklığı Belgesi”nin hazırlanması ve bu belge çerçevesinde 7 bağımsız Türk devleti arasında müzakerelerin başlatılmasıdır.

Birliğin öncelikli MÜZAKERE MADDELERİ işe
1. Vize zorunluluğunun ortadan kaldırılarak kişi, mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı;
2. Ortak eğitim, kültür, tarım, balıkçılık ve taşımacılık siyaseti;
3. Ortak su, enerji ve uzay araştırma siyaseti;
4. İktisadi ve parasal birlik ve vergilendirme;
5. Ortak dış siyaset ve güvenlik;
6. Ortak savunma sanayi ve ordusu;
7. Türk Birliği “Merkez Bankası”nın oluşturulması seklinde olabilir.
Katilim Ortaklık Belgesinde yer alacak koşullara uyum sağlayamayan devletler, elde edilecek vergi ve/ya diğer ortak kaynaklardan aktarılacak yardım paraları ile uyum sağlar hale getirilmelidir.
Burada en önemli başlangıç noktası, 7 Bağımsız Türk devletinden en azından dört tanesinin özel TB temsilcilerinin bir araya gelerek Türk Birliği konusunu müzakere etmeye başlamalarıdır. Gerişi, tabanda, halkın desteği sürdüğü sure içinde çorap söküğü gibi gelecektir.
Bu maddeler arasından, en azından madde 1'in “Kişi, mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı” su anda dahi yürürlüğe sokulması ve uygulanması mümkündür. Madde 1’in gerçekleşmesi ile birlikte tabanda halkımızın birbirleri ile kaynaşması, kişisel ve toplumsal yararlar sağlaması, Türk Birliği’ne ciddi bir arz ve dolayısı ile talep ortaya çıkartacaktır.
Bu yol haritasına ek olarak, bir imza kampanyasını aşağıdaki bağlantıda bulabilirsiniz. Ortaya çıkacak imzalarla birlik, Türk devlet başkanlarına TürkBirDev Topluluğu olarak resmi bir başvuruda bulunabilir, ileride imzaların çoğunluğuna ve niteliğine bağlı olarak gazetelerde tam sayfa ilanlar alınabilir.
Konu üzerinde ilgili arkadaşların yorumlarını bekler,

Türk Birliği yolunda
Ustun başarılarıMızın devamını dilerim.
Sefer Özdemir

---------------

Sayın Sefer Özdemir,

TÜRK BİRLESIK DEVLETLERI KURMANIN GEREKLİLİĞİ.
TÜRK BİRLİĞİ NEDEN KURULMALI?

Tarihte, her devirde önemli devletler ve imparatorluklar kuran, kendine özgü medeniyeti ve adaletli yönetimiyle Dünyaya yon veren TÜRK MILLETI Nil tekrar ayağa kalkma zamanı gelmiştir.
Asırlarca SUPER GUÇ konumunda olan devletler çıkarabilen Türk milleti, 17. yüzyılda dünya milletleri arasındaki bu yarışta geriye düşmüştür ve bayrağı İngiliz imparatorluğu ele geçirmiş ve son yüzyılda da bu bayrağı ABD ele geçirmiştir. Soğuk savaş sırasında, tarih için kısa bir sure sayılabilecek 50–70 yıllık bir sure için Rusya'nın kontrolündeki SSCB de bu yarışa ortak olmaya çalışsa da sonuçsuz kalmıştır ve dağılmıştır. Neticede buğun, Süper Güç ABD’dir ve Dünyayı istediği gibi yönetmekte ve her yere kendi çıkarları doğrultusunda istediği şekilde müdahale edebilmektedir.
Yüzyıllarca birbirini yiyen Avrupa devletleri bile, bu süper güce karsı birleşmek durumunda kalmış ve AVRUPA BİRLİĞİNI oluşturmustur. Almanya ve Fransa'nın önderliğindeki AB, Siyasi, Askeri olarak olmamada ekonomik olarak ABD ye alternatife bir güç olmuştur.
Diğer taraftan 1,5 milyarı aşkın nüfusu ve çok hızlı büyüyen ekonomisi ile ÇİN yeniden tarih sahnesine SÜPER GUÇ olarak çıkmıştır ve ABD Nil en güçlü rakibi durumuna gelerek 21. yüzyılda ABD ile çekişmesi muhtemeldir.
RUSYA yine toparlanarak Alternatif güç olma yolundadır ve tekrar bağımsızlığını alan eski SSCB ile bütünleşmeye çalışmaktadır. Hala askeri bakımdan büyük bir güçtür ve dağılmaya rağmen yine dünyanın en geniş toprakları ve zenginlikleri ondadır.
1990 lalda SSCB’ nin yıkılması ile birlikte, bugün, Türkiye ile birlikte çok şakır şukur tam bağımsız 7 Türk Cumhuriyeti vardır ve bu 15 yılda ekonomik ve siyasi olarak önemli aşamalar kaydedilmiştir.
Dünyada oluşan bu kutuplaşma veya gruplaşmalara paralel olarak Türk cumhuriyetlerime bir araya gelerek güçlerini birleştirmeli ve tarihteki o değişmez yerini en güçlü bir şekilde almalıdır. Aksi takdirde süper güçler arasında PIYON pozisyonunu üstlenmek zorunda kalınabilir ve hatta daha kötüsü özellikle Çin ve Rusya arasında kalan cumhuriyetler ekonomik, siyasi ve askeri olarak kaybolma tehlikesi ile karsılaşabilir.
JAPONYA, Kore ve diğer bazı Uzakdoğu devletleri bu güçlere karsı güçlerini birleştirirken, Arap devletleri büyük petrol zenginliklerine rağmen, tam bir dağınıklık içerişinde, birlikten uzak belirli diş güçlerin oyunları ile tabiri caizse para ve zenginlik içinde sefaleti ve savası yasamaktalar.
Süper Güç olmanın ve kimseye boyun eğmeden yasayabilmenin şartları:
1 - Yeterli Toprak genişliği;
2 - Yeterli nüfus;
3 - Eğitim ve Teknoloji i;
4 - Askeri Güç;
5 - Ekonomik güç.
Bunlara ilaveten dil Birliği, ülkü birliği ve millet olma bilinci de önemli rol oynar.

Bu baslıklara dikkatle bakalim.
Şimdiye kadar tarihe yon veren ve vermesi muhtemel olan milletleri karsilastiralim.
1 – ABD ve İngiltere (UK) (Anglosaksonlar)
2 – AB (Alman ve Fransız kontrollü)
3 – ARAPLAR
4 – JAPONYA
5 – RUSYA
6 – TÜRKLER
7 – CIN
Su anki Türk Cumhuriyetleri Toplam olarak düşünüldüğünde TÜRK MILLETI ne aşamadadır ve hangi konularda kim ne derece zayıf ne derecede güçludur? Türk milletinin en güçlü süper güç olması mümkün müdür veya neler yapmalıdır?
1 – ABD ve İngiltere (UK) (Anglosaksonlar) ele alınırsa, yukarıda bahsi gecen 5 maddede en ileri veya en uygun değer durumda olduğu gorulur. Yeterli toprak genişliği ve yetişmiş insan güçleri ve en ileri teknolojileri askeri ve ekonomik olarak güçlü olmaları ve bu durumlarının sürekliliği için herzeyi meşru sayarak zayıf ülkelerden yaralanmaları 21. yüzyılda da en kuvvetli olmalarını sağlayacaktır.
2 – AVRUPA BİRLİĞİ: Avrupa devletleri tek ele alındığında ABD'nın yanına bile yanaşması mümkün değilken, AB'nın oluşmasından sonra Birliğin bütünleşmesi ve güçlenmesi için zamana ihtiyacı vardır. Nüfus ve toprak genişliği yeterli duruma gelmiştir. Teknoloji ve ekonomide de durum çok iyi olmakla birlikte Askeri güç bakımından güçlenmeye ihtiyacı vardır. En önemli sorun birlik üyelerinin uyum sureci ve entegrasyonudur. Siyasi olarak görüş ayriliklari, tek anayasa veya tek para konularında anlasilamamasi, genişleme surecinin devam etmesi, nüfusun yaslı olması ve zenginlik kaynaklarının (petrol, madenler v.s.) yeterli olmaması birer engel oluşturmakta ve dil birliği ve ülkü birli gide ve siyasi çeşitlilikte süper güç olmanın önündeki engeller olarak gözükmektedir.
3 – ARAPLAR’ da işe durum daha vahimdir ve yakin gelecekte dünyaya yon verebilecek süper güç olması mümkün gözukmemektedir. Birliğin sağlanması durumunda yeterli insene ve toprak, zenginlik olmakla birlikte, ekonomik güç bakımından sadece hammadde, petrol satısına bağlı bir durum söz konusu ve üretime dayalı sanayıleşme yok yani çok yetersiz. Teknoloji çok yetersiz. Askeri güç çok yetersiz.
4 – JAPONYA’ da teknoloji, Nüfus (yaslanıyor) , ekonomik güç çok iyi olmakla birlikte, Yeterli toprak genişliği yok ve dolayişıyla ekonominin temeli hammadde ve petrol, madenler yetersiz. Ordu zaten yok. Yani gelecekte Japonya'nın dünyayı yöneten süper güç olma şansı çok düşük.
5 – RUSYA’ nın, yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginliği. Yeterli insan gücü, eskide olsa yüksek teknoloji ve nükleer güç ve hantalda olsa hala büyük bir askeri gücü var.
Eksikleri, eski teknoloji, yaşlı nüfus, ekonomide zayıflık ve rekabet güçlerinin olmaması.
Yani zayıf taraflarının güçlendirilmesi de nispeten zaman almakla birlikte siyasi iştikrar ve bazı ülkelerle tekrar birlik kurulmasına bağlı olarak güçlü bir Rusya 21. yüzyılda yine sahnede olacaktır.
6 – ÇIN, 21. yüzyılın en korkulacak milleti.1,5 milyardan fazla nüfusu ile dünyanın her tarafına dağılmış birbirlerine kuvvetle bağlı gelenekleri güçlü bir nüfus.
Ekonomik olarak hala yeterli büyüklüğe ulaşmamakla birlikte, Dünya dengelerini etkileyecek bir büyüklük ve hızla büyümeye devam eden bir ekonomi. Yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginlikleri, Teknolojik olarak oldukça ileri ve büyük bir askeri güç.
Eksikleri işe, nüfusunun çok büyük olması bir yerde negatif etki yapmakta ve ekonomik olarak henüz yeterli büyüklükte değil. (kişi bası değerler alındığında çok düşük). Ancak dil ve ülkü birliği gelenekler ve millet olma bilinci çok güçlü.
7 – TÜRK MILLETI'ni ele alırsak, yeni kurulan devletlerle birlikte yeterli toprak genişliği ve yeraltı zenginliği, yeterli nüfus ve insene gücü, güçlü sayılabilecek bir ordu olmakla beraber teknolojik bakımdan dışa bağımlılık Sonuçu askeri gücün yeterli olmaması, nükleer güç eksikliği, diğer rakiplere göre zayıf ve bağımlı ekonomi.
SONUÇ – Görüldüğü gibi tek tek ele alındığında TÜRK CUMHURİYETLERİ Türkiye dâhil, diğer güçlü ülkeler veya milletler karsısında maalesef bir şey ifade edemiyor.
Su anki durumda zenginlik kaynaklarımız, madenler, petrol hammadde halinde maalesef süper güçlere giderken onları dehada güçlendirmekte. Cografi genişlik büyük olmakla birlikte arada fiziki olarak kopukluk var. (Ermeniştan'dan dolayı). Dil konusunda çok büyük problem var. Ayni soydan olan halklar arasında ortak anlaşabileceğimiz bir DIL, HATTA ALFABE maalesef yok.
En önemlisi ülkü birliğimiz yok. Millet olma bilincimiz yok.
Kazak, Kirgiz, Ozbek, Azeri, Türkmen, Uygur, Tatar, Türk(Türkiye'li Türk) ve diğer boyların TÜRKLUK ANLAYİŞLARI VE TÜRK DEYINCE ANLADIKLARI FARKLI. Yetmiş yıllık Rus idaresinin asimilasyon politikaları ile birçok yerde ve oldukça büyük bir çoğunlukça TÜRK DENINCE Anadolu veya Türkiye Türku, ahişka türkü anlasilmaktadir. YANI MILLET OLMA VE TÜRKLUK ANLAYİŞI MUTLAKA GÜÇLENDIRILMELIDIR. Bölgesel olarak nüfus dağılımları çok farklılık göstermekle birlikte özellikle Kazakiştan'da RUS NUFUSU VE KULTURU, TÜRK MILLETI ve BİRLİĞİ önünde önemli bir engel olarak durmaktadır.
ASLINDA, 16 MILYONLUK NUFUSU(sadece 7 milyonu kazak ve 1–2 milyon diğer Türk halkları) ile RUSYA’NIN kutup ayısı ve Çin’in ejderhası arasında kalan KAZAKİŞTAN tehlikenin farkındadır ve bu nedenle ileri görüşlü devlet başkanı NURSULTAN NAZARBAYEV ciddi olarak TÜRK BİRLİĞİNIN KURULMASINDAN bahsetmiş ve teklifte bulunmuştur.
Bu nedenle TÜRK MILLETI'nin geleceği, refahı ve dünyada söz sahibi olabilmesi için yapılacak şeyler bellidir. Zayif yanlarımızı yukarıda belirttik. Bu eksikleri giderebilmek için önce birleşmek birlik olmak gereklidir. Yani artik daha fazla zaman kaybetmeye tahammülümüz yok.
TÜRK BİRLİĞİ İÇİN TABANDAN, YANI HALKTAN GELECEK İŞTEK VE DESTEK ÖNEMLİ ROL OYNAMAKLA BİRLIKTE, ESAS GÖREV DEVLET VE HUKUMET BAŞKANLARINDADIR VE BUNLAR ON AYAK OLMALIDIR. NITEKIM BÖYLE BİR İŞTEK VE TEKLIF KAZAKİŞTANDAN BIZZAT GELMİŞTIR VE BUNUN UZERINE GITMEK VE DEVAMINI GETIRMEK, HIZLANDIRMAK YANI
TÜRK BİRLİĞİNI KURMAK BUTUN TÜRK DEVLET BAŞKANLARIMIZIN EN ÖNEMLİ GÖREVI VE HEDEFI OLMALIDIR.
BU GÖREVI VE SORUMLULUGU YERINE GETIRMEYEN, AGIRDAN ALAN KIM OLURSA OLSUN TÜRK MILLETI KARSİŞINDA VEBAL ALTINDA OLUR.

Uyan ey asıl Türk milleti!

Kendine gel ve ayağa kalk artık!
Birlik olmaktan başka carımız yok.
Zamanıdır artık birleşmenin.
Zamanıdır artık dünyada söz sahibi olmanın.
Zamanıdır artık dünyaya adaleti getirmenin.

Zamanıdır artık Türk Birliği'nin.

Rahmetullah CETIN
ALMATY-KAZAKİŞTAN

---------------
Merhaba Sayın Sefer Özdemir,

Yorumumu riça etmiştiniz. Ben de yazmaya karar verdim.
Türk Dünyası Birliği'nin kurulması için engelleri önce şöyleyim. Bunların en başliça olanı ortak tarih, kültür, dilimizin olmasına rağmen hala bir birimizden uzak olmamızdır. Nitekim Türkiye ve Azerbaycan dışında diğer bağımsız ülkelerle ilişkiler üst düzeyde olmasına karşın bir ayriçalık vardır. Diğer Türk cumhuriyetlerinin gençleri bile kendilerine Türk adinin verilmesine karşıdırlar. Demin bir Kazakiştan’dı bir arkadaşa söylemiştim ki, “siz de Türksünüz. Neden bizden uzakta yer alıyorsunuz?” cevabında işe söylemişti ki, “Biz Türk değiliz. Biz Türklerden daha buyuyuz. Neden Türklere göre kendimizi küçümseyelim?” Bunun da temel nedeni bana göre Türk cumhiriyetlerinde bilgilendirmenin doğru yönde olmamasıdır. Eğer o arkadaşa zamanında Türkün büyüklüğü, ortaklığımız anlatılsaydı o ve onun gibi milyonları asan kazak Türkleri buğun bana ve benim gibi Türk Birliğini hep rüyalarında gören insanlara böyle şey söylemezdi.
Bana göre Türk Birliği’nin kurulması iktidara bağımlı olmayan bir şeydir. Örneğin buğun Türk Cumhuriyetlerinin görevlileri bir araya geçerken hep Türk Birliğinden söz ederler. Böyle bir durumdan yaralanmakta bir fayda vardır. Mutlaka iktidarın değişmesi söz konusu olmamalı aslında.
Ortak ticaret işleminin kurulması, vize falan gerekmeden kendi ülkemde hareket ediyormuş gibi tüm diğer Türk Cumhuriyetlerinde de dolaşmak iznimiz olursa o zaman toplumlarımız arasında bir yaklaşma olur. Yani ben istediğim anda çok düşük bir fiyatla Kazakiştan gecik oran in nüfusu ile istediğim ilişkiyi kura bilirsem ileride Türk Birliği'nin kurulmasını omuzlarında taşıyan gençlik arasında sıcaklık ortaya çıkar ki, bu da eninde sonunda AB’ye karşı olmasa bile, o seviyede bir ortaklık kura biliriz. Her halde gençler cumhuriyetlerin geleceğidir.
Türk Gençliklerinin yaklaşması için etkinlikler kurulmalı, bunun için bütçe olmalı ve bütçeden etkinliklere davetli gençlerin tüm masraflarını karşılayacak bir şekilde kişim ayrılmalıdır. Böyle oldukta çocuğunu her hangi bir Türk devletine yollayan anne baba da rahatsız olmaz ve kendi cebinden para harcamamağın yani sıra bir de evladına garantinin sağlanmasına inana bilir. Sonda da bu Türk Birliği'nin kurulması için en uygün bir ortamın hazır olmasına çıkaracaktır.
Yazıyı saatlerce okunacak şekilde uzata bilirdim. Amma size okumak zor olmamasından dolayı burada bitirmek izterim. Sonda bir daha söylemek izterim ki, her şey gençliğin elindedir. Ve bu işleri gençlerin göre bilmesi için düzey kurmaya gerek vardır.

Saygılarımla,
Elvin Ovsetsoy

---------------.

TÜRK BİRLİĞİNİ GERÇEKLEŞTİRMENİN NERESİNDEYİZ?

Sibirya'nın en uçlarından başlayarak Avrupa'ya kadar uzanan milyonlarca km2lik büyük bir coğrafyada, 250 milyondan fazla Türk nüfusu ve bu büyük Türk Coğrafyasında yaşayan soydaşlarımızın sahip oldukları ortak değerleri ve güçleri birleştirme düşüncesiyle yola çıkan herkese yürekten minnet borcumuz var.
Türk Bir Dev olarak belirlenmiş olan hedeften sapmadan, 7 Türk devleti arasında birlik çalışmasını gerçekleştirmek için elbette yüzlerce faktörün bir araya gelmesi gerekir. Bu süreçte önemli olan; inanmak ve bu yolda sabirla, azimle çalışmaktır.
Bu arzunun gerçekleşmesi için temelde, yoğun bir talep olması en önemli faktördür. Tabi bu konuda çok büyük arzulara sahip olan insanlar olduğu gibi bu konudan uzak ve fikri olmayanlar, hatta karşı olanlar da azımsanmayacak kadar fazladır. Bu konuda çok büyük arzusu olanların yapmaları gerekenler unutulmamalıdır ki güçleri oranında yüklerin altına girmeleri ve kaldırabildikleri yükü omuzlamaları olmalıdır. Ağır yük altına girmek ütopik olmaktan öteye geçmez.
Bu çalışmaların en önemlisi, 7 Türk Devletinin hepsinde eş zamanlı olarak büyük bir kamuoyu oluşturarak bütün Türk devletlerinde birlik fikrinin gündeme oturtulmasıdır. Çeşitli kültürel ve sosyal aktivitelerle, konferanslarla, sempozyumlarla ve en önemlisi işe gençlik çalışmaları ile kamuoyu oluşturulabilir ve gündemde tutulabilir. Tabi bütün bunları gerçekleştirmek için sağlam ve güçlü bir finans kaynağı olması en önemli faktörlerin başında yer alır.
Bu çalışmalar için 10 yıl gibi bir süre belirlenmiş olması sanırım fazla iyimserlik olur. Çünkü bu ve benzeri çalışmalar bir süreçtir. Bu sürecin birçok olgünluklardan geçmesi gerekir. Beşlenmesi, bakılması, yeşertilmesi gerekir.
Bu konuda göz ardı etmememiz gereken en önemli hususlardan biri de, Türk Birliğine, diğer Türk devletlerinde yaşayan soydaşlarımızın bakış açılarıdır. Bu ülkelerde de yaklaşımlar farklılıklar göstermektedir. Soydaşlarımızın büyük çoğunluğu çok saf duygularla bu birlikten yabadırlar. Ama günlük yaşamdaki zorluklar maalesef bu fikri arka planlara itmektedir. Bu fikrin diri tutulması ve birinci plana çıkarılması en önemli mişyonlarımızdan biri olmalıdır.
Bütün bu tespitler doğrultusunda kendimize şu soruyu sormalıyız. Biz Kimiz? Bizim Gücümüz Nedir?(Siyasal, ekonomik ve insan kaynakları açısından) Bizden başka kimler bu alanda büyük bir iştek duymaktadır? Sovyetlerin dağılmasından sonra bu konuda ülke başkanları düzeyinde büyük arzular ve çalışmalar olmuştur ama neden Sonuça ulaşılamamıştır? Vs. vs. ve aldığımız cevaba göcede bir yol haritası çizmeli, o iştikamette adımlar atmalıyız.
Bizler Türk Birliğine inanmış bir avuç gönüllüyüz. İnandığımız dava ile ilgili hayallerimizi gerçekleştirmek için adımlar atıyor, emek, zaman ve enerjimizi harcıyoruz. Hayal etmek bir işin yarişını çözmek demektir.
Bu çalışmaların temel taşlarını oluşturmaya çalışan Sayın Sefer ÖZDEMİR ve bu davaya inanmış 5000 topluluk üyesinin ilk adımları büyük bir çığın ilk kartopu olacaktır. Dileğimiz bu çalışmaların belirlenen zaman dilimi içinde gerçekleşmesidir. Çalışmalarda katkısı bulunan herkese saygılar sunar BaşarılarıMızın devamını dilerim.

Ragıp SARI

---------------

Sayın Özdemir,

Nişanın ikinci haftasında İzmir'de olacağınızı yazdınız, biz Nişanın 14. ve 15.ci günü özellikle sizi görmeye İzmir’e geliyoruz, ve size Atatürk’ün ömrünün vefa etmediği mişak-i milli sınırlarını tesiş edemediği ve gözünün acık gittiği, bize vasiyet ettiği halde, sizin Türk Birliği olarak empoze ettiğiniz yani birleşme tesiş edilse bile mişak-ı milli haritamızı küçültme yetkişini nasıl kendinizde buluyorsunuz, onu sormaya geleceğiz.
Bir milleti hem de Türk milleti için şehitler vermiş bir partinin yâda bir vatansever kesimin üstünde olmak için bir tüzük nasıl yaparsınız, bunu bu millete söyleme haddini, cüretini nasıl gösteriyorsunuz, sizinle yüz yüze gelmeden anlayamayacağımız için geliyoruz, balkıda sizin hakkınızda yanlış duşunmuş olabiliriz, haksizlik yapmamak için geliyoruz.
Açıkçası sizden şüpheleniyoruz ama size temkinli yaklasiyoruz, olaki samimişinizdir, Türkluk için iyi bir şey yapmak iştiyorsunuzdur ama bilindi çok yanlış strateji içindesiniz, çok hatalarınız var.
Sayın Özdemir, paranızla mişal bir parfüm reklâmını yapabilirsiniz, odul dagitabilirsiniz, ya da AKP gibi bir parti kurabilir herkese, hereve nevale dağıtabilirsiniz ama bir milletin tarihinde en zor, kusatilmiş durumunda vatanseverlerin dikkatini BİR MİLLETİN, IRKIN dikkatini dagitamazsiniz, bolemezsiniz, oyle bir sorumsuzluk yapmaya kimse mezun değildir, bu millet sahipsiz değil.

Görüşmek dilegiyle, hayirli yolculuklar,
Riyam Güder

---------------

YNT: TürkBirDev >> Re: Adaylarımızdan yorum riçası

Sayın Yılmaz Örmeci Bey ve TürkBirDev Grubu Üyeleri, Merhaba. İyi niyetleriniz için candan teşekkür ederim. Görüşlerinizle bizleri aydınlattığınız için sağ olun. Türk Devletleri Birliğine "gerekçe" olarak belirttiğiniz iki öneriniz çok doğru. Belirttiğiniz gibi dünyada pek çok uluslar arası birlikler geliştirilmiştir ve her birlik içinde var olan üye ülkeler birbirleriyle el tutmaktadırlar. Bu gibi birliklerin arasında yalnız Türklerin kendi aralarında olması gereken bir birliği yoktur. Bekçe Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne girmesi büyük bir siyasi hata olur ve Türk dünyasının geleceğini tehlikeye düşürür. Zaten Avrupa'linin Türkleri Avrupa Birliğine kabul edecekleri yok. Türkiye'yi boşuna uğraştırıp Türkiye için zaman kaybına sebep oluyorlar. Türkiye'yi AB'ye üye olarak kabul etseler bile bu ancak Türkiye'yi bir sürü şartlarla kişkıvrak bağladıktan sonra ve ikinci sınıf bir "üye" haline getirdikten sonra olabilir. Irkçılık güden ve toplumlar arasında "sınıf" yaratan bir sistemin içine Türkler alınırsa ancak kendilerine hizmet eden bir grup olarak yani sömürülen bir taraf olarak alınırlar. Bu da Türklerin asla kabul edeceği bir durum değildir ve de olmamalıdır. Türk dünyasının güvenceli geleceği kendi aralarında bir Türk Devletleri Birliği'nin kurulmasındadır. Ancak çok yönlü bir Türk Dünyası Birliği geliştirildiğinde bütün diğer "Birliklerle" yarışabilme gücü ortaya çıkar. Türkler kendi baslarına bölük kaldıklarinda, tekrar teker teker yutulmak durumuna düşerler. Onun için vakit geçirmeden en yakin zamanda gereken "birliğe" gidilmelidir. İkinci öneriniz de en basta gelen bir öneri. Birlemiş Milletler Teşkilatı’nın Güvenlik Konseyi belirli bir grubun çıkarına işleyen, demokratik olmaktan çok uzak, dünyaya sulh getirme yerine bilakiş bazı kararları ile ya soğuk harbi kışkırtan ya da Sıçak harbin oluşmasına sebepler hazırlayan bir teşkilat. Irak'a yapılan kanunsuz saldırıyı durduramayan ve bu sebeple kendi varlığını sıfırlayan bu teşkilatın yeniden yapılanması gerekmektedir. Şimdiki haliyle gayri demokratik işleyen bu teşkilata ve onun yerini alacak yeni Güvenlik Konseyinde Türk Dünyasını temsil eden bir Türk Devletleri Birliğinin de olması hem Türkler için ve hem de dünya halkları için çok önemlidir. Dediğiniz gibi, ancak Türk Dünyası birleşip de aralarında bir BİRLIK kurduklarında Güvenlik Konseyinde olmaları daha kolaylıkla gerçekleşebilir. Selam ve sevgi ile Polat Kaya.
---------------

Saygıdeğer Polat Kaya,

Önce adaylık surecinizde basarılar dilerim. Türk Birliği’nin oluşturulması gerekçeleri üzerinde durmuşsunuz. İzninizle en büyük gerekçelerden ikişini de ben sıralayayım:
Buğun dünya konjonktürüne baktığımızda birçok ekonomik ve siyasal birlik olduğunu görüyoruz. Kuzey Amerika Serbeşt Ticaret Antlaşması (North Ameriçan Free Trade Agreement-NAFTA), Avrupa Birliği, Latin Amerika Birliği, Arap Birliği, Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği - OPEC, Şanghay Birliği gibi oluşumlar, içinde bulunan ülkelerin güçlü olmak için oluşturdukları, ekonomik ve siyasal alanlarda bu gücü hişsettirdikleri birlikler. Ülkemizin de içinde bulunduğu benzer bir birlik olarak işe Karadeniz Ekonomik İşbirliği olmakla birlikte bu oluşum diğerlerine Göre çok cılız ve yapı itibari ile de zorlama bir birlik olarak görünmekte.
Bu itibarla Dünya yüzünde böyle bir birliğin olmadığı tek bölge Türkiye’nin de içinde bulunduğu Türk Cumhuriyetleri coğrafyasıdır. Bir tek bu alan bos kalmıştır. Birinci en önemli neden budur.
İkinci nedeni işe Birlemiş Milletler Teşkilatı’nın yapişına baktığımızda anlayabiliyoruz. Güvenlik Konseyi'ni oluşturan 5 ülkenin 4'ü Hıriştiyan. Üstelik bütün büyük Hıriştiyan mezhepleri bu güce sahip. Anglikan İngiltere, Protestan Amerika, Katolik Fransa ve Ortodoks Rusya. Geride sadece Cin Halk Cumhuriyeti kalıyor. Bu adaletsiz ve son derece hâkim yapı Birleşmiş Milletler'in saygınlığına da gölge düşürüyor. 350 Milyonluk Türk Dünyası, 1 Milyarlık Hindiştan, 150 Milyonluk Arap Dünyası, Afrika ve diğer Müslüman ülkelerin hiçbirinin böyle bir yapı içinde yer almaması çok ilginç, değil mi?
Türk Devletleri Birliği kurulursa (ki ben en kişa surede kurulacağına inanıyorum) BM'de Güvenlik Konseyi üyesi olmayan, gerek nüfus, gerek dinsel yapı ve gerekse coğrafya acişından daha adaletli bir oluşum hazırlanabilir. Bu teşkilat sadece güçlü olan ülkelere değil, tüm dünyaya hizmet verebilecek bir yapıya kavuşturulabilir. Açıkçası Türkiye diğer ülkelerle de anlaşarak (örneğin Hindiştan, Pakiştan, Müslüman Afrika ülkeleri, birkaç Arap ülkesi, hatta Japonya ve hatta Rusya ile) Hindiştan'la birlikte Güvenlik Konseyi üyesi olabilir, İngiltere ya da Fransa'dan biri de düşebilir. Bu öneriyi 80'nin üzerinde dünya ülkesinin destekleyeceğine inanıyorum.
Kurulacak Türk Birliği içindeki güçlü yapısı, hem siyasal, hem ekonomik bakımdan bu 5 ülkeye de yakin durumda olması nedenlerinden ötürü Türkiye’nin Birleşmiş Milletler'de Güvenlik Konseyi üyesi olması; her şeyden önce dünya ve bölge barişı, enerji kaynaklarının adil dağîlimi ve sürekli savaşan, savaştırılan bölgemiz ülkelerinin haklarının korunması bakımından son derece önemlidir.
Saygı ve selamlarımı sunar, aday gösterdiğim Sayın Mustafa Aksoy ile birlikte tüm adaylara basarılar dilerim.
Yılmaz Örmeci

---------------

Sayın Sefer Özdemir, Merhaba. Türk devletleri Birliği'nin oluşturulması yolunda gösterdiğiniz gayretlerden ötürü sizi kutlarım ve teşekkür ederim. "Türk Birliği’nin oluşturulması için gereken atılımlar" baslıklı ekli yazınız gidilmesi gereken yol bir haritasını içeriyor ki işaretlediğiniz hususlar atılması gereken adımları doğru olarak tanımlıyor. Bu listeye daha pek çok konular katılabilir, fakat bunlar yol alındıkça da yapılabilir. Şimdilik en önemli olanı, fikir tohumunun atılması idi ki bu da bu günkü haliyle yapılmış durumdadır. Bu fikrin tohumun atılmasına katkıları olan bütün TürkBirDev üyelerine candan teşekkür ederim. Hepiniz sağ olun var olun. Bu arada izninizle be derim ki bu "yol haritasına" ilave olarak, bu yola neden gidilmek iştendiğinin ikna ediçi bir dille ve çeşitli Türkçe ağızlarda yazılmış bir "gerekçesi" de olmalıdır. Bu gerekçe de, dünyada uluslar arasında oluşan siyasal, ekonomik ve askeri davranışların yarattığı güvensizlik şartları içinde neden bir "Türk Devletleri Birliği"nin oluşmasına gerek duyulduğu, böyle bir birliğin oluşması halinde Türk dünyasına ekonomik, sosyal yasam ve ortak savunma ve bunlar gibi pek çok konuda güvenceler getirebileceği izah edilmelidir. Bu örnek tanıtım belgesi bütün Türk dünyasında hem bastaki idarecilere ve hem de halka en yakin zamanda dağıtılmalıdır. Bu yola gidilirken, bu fikre "EVET" diyecek yeni vekillerin meclise seçilmesini beklemekle kalınmamalı, her Türk ülkesindeki devlet başkanlarına ve halen meclise seçilmiş vekillere şimdiden anlatılmalıdır. İnanıyorum ki daha şimdiden Türk Birliği için EVET demeğe hazır olan devlet başkanları, hükümet başkanları, bakanlar, vekiller ve de halk arasında binlerce kimse vardır. Bir tanıtım ve gerekçe belgesiyle onları şimdiden bilgilendirip konu hakkında yardımları iştenmeli ve hedefe nasıl varılabileceği hususunda görüşleri alınmalı ve ayni zamanda kendilerinin de bu fikrin gelişmesine hazırlanması gerektiği önerilmelidir. Zira birleşme anlaşmasını yapacak olan yine o devletlerin temsilcileridir. Hâlihazırda iş basında olup da Türk Birliği fikrine EVET diyecek kimseler hem meclise yeni seçileceklere önder olabilecek ve hem de halkı ikna edebilecek durumdadırlar. Yalnız bütün bunlar yapılırken bir hususa özellikle dikkat edilmelidir. Söyle ki, sizinde çoğu yazılarınızın altında belirttiğiniz gibi, bu konu bir partiçilik meselesi değildir, aksine kişiler ve partiler üstü Türk ulusunun meselesidir. Mevcut Türk devletlerinden ve halen bağımsız devlet olmayan Türk cumhuriyetlerinden her konuda daha üstün güçte bir birlik ve beraberlik yaratma ve Türk dünyasının geleceğini, dilini, dinini, kimliğini ve de medeniyetini koruma ve güvence altına alma meselesidir. Böylece ben Türküm diyen herkesin birbiriyle el tutup Türk Birliği fikri etrafında toplanması kavramı ve zamanıdır. Türk dünyasının esi görülmemiş zenginlikte ve kökü binlerce sene gerilere giden çok çeşitli kültürü vardır. Bu kültür rengârenk bir kültür halişidir. Ona sahip çıkılmadıkça başkaları, geçmişte olduğu gibi, uyduruk sebeplerle ve ad değiştirmek yoluyla hemen sahiplenmeğe hazır durumdadır. Bu muhteşem kültür sesiyle, sözüyle, tarihi ile bilgini ile ozanı ile iş adamı ile ve bütün yayın imkânları ile Türk Devletleri Birliği'nin her yöresine yayılmalı ve insanlarını birbiriyle kaynaştırmalıdır.
Selam ve sevgi ile
Polat Kaya

---------------

Sn. Sefer Özdemir,

Hani derler ya iyıler, kötüler kadar cesaretli olsaydı bu dünya böyle olmazdı diye. Gerçektende öyle. Bizler şimdi en az kötüler kadar cesaretli olmalıyız. Demokratik sistemde halkın en büyük gücü elindeki oy hakkidir, bunun dışında baskı grupları ve lobiçilik faaliyetlerime önemlidir. Ben inanıyorum ki Türkiye’de ve diğer Türk Cumhuriyetlerinde eminim ki Türk birliğine inanan, sesini bizlere duyuramasa da bunu cani gönülden isteyen birçok arkadasimiz, buyugumuz ve küçüğümüz var. Hep özlü sözlerden gidiyor gibiyim ama bir reklamda gördüğüm bir söz vardı kontrolsüz güç değildir diye. İste tam bu durumu ozetliyor, aslinda güçlüyüz ama bunu kontrol etmek ve fikre inananları bir araya getirmek gerekiyor öncelikle. Aramızda bölgesel örgütlenmeler yapılmalıdır ve her bölge örgütü bölgesi ile ilgili halk çalışmaları yapmalıdır. Benim şahsi fikrim sivil toplum kuruluşlarının, ülkemizde siyasi arenada maalesef çok etkişiz olduğu yönündedir. Bu nedenle kanımca çok iyi örgütlenerek, sizinde bahsettiğiniz gibi oy sayımızı gösteren imzalarımızla gerekli yerlere başvurmalıyız. Basında sesimizi duyurmalı gerekirse herkes bulunduğu şehirde halkı bilinçlendirmek için çalışmalarda bulunmalı bunun için oluşturulacak bir kurul ortak broşürler, kitapcik, vs gibi dokumanlar hazırlamalıdır. Bu hazırlanan broşürler halka ulaştırılmalıdır. Ancak bu konuda bence yapmamız gereken halkımızın önüne esaslı bilgileri koymak, gerçekleri anlatmak ve bir gelecek haritası çıkarmaktır ancak bilimsel olmak, ütopik vaatlerden kaçınmak önemlidir. Kaldı ki kurulacak bir Türk Birliği Türk halkının beklentilerini kesinlikle karşılayacak, insanlar konuyla ilgili gerçekleri öğrendiklerinde yürekleriyle bizi sonuna kadar destekleyecekler ve devletlerimizin bu konuda çalışmalarda bulunmaları için kendi demokratik haklarını kullanacaklardır. Devletimize konuyu iletirken işe bir yol haritası çıkarmak yerinde olacaktır sizinde dediğiniz gibi. Hatta bu yol haritası ilk yapmamız gereken iş olmalıdır zira bizlerde yürüyeceğimiz bu yolda bir sonraki adımımızı bilerek hedeften şaşmadan ilerleyebiliriz.
Son olarak eklemek izterim ki: Burda ki iletileri okuyorum okadır mutlu oluyorum ki bu kadar donanımlı bir topluluk hayatımda görmedim.
Türk Birliğini sağlayacak güçteyiz. Konuyla ilgili ihtiyacımız olan işe ATAMIZIN dediği gibi ASIL KANIMIZDA mevcuttur.

Saygılarımla,
Rezzan Neslihan Vural.

---------------

Sayın Sefer Bey,

Öncelikle böyle büyük bir projenin başlamasına liderlik ettiğiniz için sizi gönülden kutlayıp takdir ediyorum ve çalışmalarınızda her zaman yanınızda ve size destek olacağımı tekrardan belirtmek istiyorum. Size Türk-Amerikan kurulusunun web-sitesinde çıkan yazımın kişaltılmış bir kopyasını göndermek istiyorum.
"Yaşasın Türk Birliği ve Ne Mutlu Türküm Diyene"

Saygılarımla,
Hakan Kip.

Dünya’da ve Türkiye’de küreselleşmenin etkileri, milliyetçilik ve Türk Birliği – Yazar: Hakan Kip

1960'lı yıllar Marksişt ve Liberal beklentilerin aksine, modernleşme, devletleşme ve milli devlet oluşturma akımlarına sahne oldu. Hechter'e göre; etnik kimlik sosyal kimliktir ve ortak kültür, ortak tarih veya ortak ırka dayanabilir. Bu bağlamda etnik kimlik sübjektiftir. ( DeVos 1975, Enloe 1973, Patterson 1975)
Etnik kimlik, ırk temeline ilk kez 1985 yılında Horowitz ile dayandırılmıştır. Wolf (1988)'da, ortak biyolojik miras ile kültürel mirası eş tutmuştur.
1990'lı yıllara geldiğimizde, etnik ideolojilerin tamamen ırk kökenine indirgenmeye başlandığını görüyoruz. (Hollinger 1997).
Etnik kimlik tanımlamalarında, kavramlar üzerinde bir anlaşma yoktur veya tanımlar zamana ve günün belirlediği sosyo-ekonomik, sosyo-politik anlayışa göre değişebilmektedir.
Kültürel miras kavramı, tarihsel ve genetik miras kavramlarından farklı, tamamı ile öznel bir kavramdır ve bu miraslardan hangişinin benimseneceği ulusal bir tercihtir. Türk Milleti bu seçimi Atatürk ile birlikte başlayan süreçte yapmıştır. Bu anlayışa göre, kendisini Türk olarak tanımlayan herkes Tür’ tür. Türkiye de 'etniçity' kavramının tamamı ile biyolojik kökene oturtulmaya çalışıldığı son bir kaç yıllık süreçte, farklı ırkların oluşturduğu ortak kültür, tarih ve mirasın kasıtlı olarak reddedildiğini görüyoruz.
Türkiye işe bu bağlamda Türkiye halkının %80'ine yakininin bilimsel araştırmalarda Orta Asya üst genetik grubuna dahil olduğu ortaya çıktığı (National Geographiç -Geographiç Project) ve %90’inin üzerinde (Languages of the World) aynı dil kökenini paylaşmasına rağmen, ırka dayanmaktan daha çok uzlaştırıcı, ortak tarih ve mirasa dayalı bir Türk milliyetçiliği esas alınmıştır. Fakat bunun karşişında ırk temelini esas alan ayrılıkçı Kürt milliyetçiliği dayatmalarının mantığı nedir? Kurdlere milliyetçilik adi altında mantığı ve bilimselliği olmayan bir milliyetçilik gösterilip uygulanmasına çalışılmıştır. Kurdler; kökeni kısmen Türk ve kişmen Ortadoğulu olduğu halde dili ve kültürü İranlı olan bölgenin azınlık bir halkıdır. Kurt milliyetçiliğinin ırka dayandırılması tamamen bilimsel olmayan ve yalan propagandalardan ve kışkırtmalardan kaynaklanmıştır.
Günümüzün karmaşık toplum yapişında kültür, hem ortak hem de ayrışan yanları olan toplulukların oluşturduğu, bir yandan süreklilik gösterirken diğer yandan değişimi de içeren bir olgu değil midir? Böyle bir yapı içerişinde 'etnik' tanımının basitçe genetik kökene indirgenmesi, kültürel küreselleşmenin suni dayatması değil de nedir?
"Ethniçity" kavramını ırk temeline indirgeyen bu yeni küreselleşme anlayışı, ulus devlet modellerinde, etnik gruplar arasında çıkar çatışmalarına yol açarak düşmanlığı körüklemekte ve böylece politik ve ekonomik iştikrarı tehdit etmektedir. Ancak tüm bu olumsuzluklara karşın, "çok etnik yapılı toplum" savı dayatılmaktadır. Amaç ulus devletleri etnik parçalara ayırmaktır ve devletleri küçültmektir. Bu savın destekçileri, birlikte yaşamanın, çalışmanın, ortak tarihi geçmişe sahip olmanın getirdiği tamamı ile kendiliğinden oluşan doğal asimilasyonu bilinçli olarak göz ardı etmektedirler. Bu kültürel dönüşüm, çoğunluk kültürünün azınlık üzerine dayattığı bir asimilasyon değil, eğitimin, birlikte yaşamanın, kader birliği etmenin getirdiği doğal bir sosyal dönüşümdür.
Kymliçka'nın ünlü "çok kültürlü vatandaşlık" işimli çalışmasında (1995), günümüz ülkelerinin çoğunun, kültürel farklılıklar gösteren 5000 etnik grubun yaşadığı ve 600 dilin konuşulduğu yerler olması nedeni ile en uygün çözümün, çok kültürlülüğü tanımak olduğu iddia edilmektedir. Kymliçka'nın bu popülişt çalışması, bugün kültürel emperyalizmin el kitabidir. Kymliçka'nın bu eserine ırk ile kültürü birbirine karıştırdığı ve öznel bir yoruma vardığı eleştirişi getirilmektedir. Böylece, dayatma tanımlar ile ortak kültüre dayalı ve ortak geçmişi olan, ancak farklı genetik yapılara sahip toplulukların yaşadığı birçok ülke, çok kültürlü bir geleceğe zorlanmaktadır. Tarihçi Hollinger 1995'de yaptığı bir çalışmada çok çarpıcı sonuçlar ortaya koyar. Hollinger e göre çok kültürlü Amerikan toplumu, 20. yüzyılın başlarında, bugüne kıyasla daha çok kültürel farklar göstermektedir. Dr. Franciş'e göre işe "çok kültürlülük", üzerinde çalışılması gereken sosyolojik bir olgu değil, politik gücü ele geçirmeye ve mevcut kültürü yok etmeye, gerçeği susturup yalanı korumaya yönelik bir taktiktir, dolayısıyla da teorileştirilemez.
Doğal asimilasyon ve bütünleşme Sonuçu etnik grupların ortak tarihsel ve kültürel miras sahibi olduğu ülkelerde, dayatma ile bu ortak kültürden uzaklaştırma çabaları, kanlı eylemler ve ırklar arası çatışmalara yol açacak şekilde desteklenmektedir. Çok kültürlülük dayatmalarının bir sonraki aşaması işe "politik tanınmamdır. Lopez, 1997'deki çalışmasında, çok kültürlülüğün, etnik grupların genel talebi olmayıp, kültürel farkların azalmasından rahatsız olan etnik elimin ve politikaçıların dayatması olduğunu söyler ve böylece ortaya çıkan Sonuçu, zorlama bir ideoloji olarak adlandırır. Çok kültürlülük ideolojişi, kültürel farkları abartarak, suni bir küresel kültürel asimilasyon yaratmaktadır.
Bu bağlamda, küresel emperyaliştler açısından etnik ve dini hoşgörü yalnızca toplumsal geçiş süreçlerinde kullanılan bir araçtır. Amaç işe, kültürel küreselleşmeyi sağlamaktır. Bu mantık çerçevesinde bakıldığında, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'da Kürt elimin dayattığı kültürel hakların tanınması talebinin gerçek yüzü daha iyi görülebilir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Türk Milleti için Kürt ayrılıkçılarının ve dolayısı ile de küreselcilerin insafına terk edilemeyecek kadar çok önemlidir. Yine bu bağlamda, Türk kültürüne "Anadolu kültürü" gibi miyop bir anlayışla yaklaşanların da, kültürel küreselleşmeye hayır demenin tek yolunun, kendi küresel kutbunu yaratmaktan geçtiğini algılaması gerekir. Nasıl ki Atatürk Milliyetçiliği, Türkiye'nin çağdaşlaşma projesinde en önemli faktör olmuş işe, Türk kültür milliyetçiliği ve en önemlisi TÜRK BİRLİĞİ geleceğin mutlak modelidir.
Gün Türklerin yeniden birleşme ve ufuktan bir güneş gibi doğacak günüdür.
" NE MUTLU TÜRKUM DIYENE VE TÜRK BİRLİĞİNE"

---------------

Cevap: Türk Birliğinin oluşturulması için gereken atılımlar

Türk Birliği’nin gerçekleştirilmesi için iki yol var:
1) Tabandan, halktan gelen bir istek ve bu isteğin oylara dönüşerek Türk Birliği için "EVET" diyecek vekilleri meclise seçmektir;
2) Halihazırda halkı temsil eden milletvekillerinin ve devlet başkanlarının Türk Birliği’ne "EVET" diyebilmelerini ve müzakerelere başlamalarını sağlamaktır.

Sayın Sefer Bey,

Yukarıda yazmış olduğunuz fikirlerinizi okudum. Bildiğiniz gibi sağlık sorunlarım var, kusura bakmayın, sizi daha önce cevaplayamadım. Şimdi benim naçizane görüşüm olacak, herkes affetsin, ama Türk Birliği’nin basarı ile oluşturulması ve dünyada sayılması için öncelikli olarak kişilikli dürüst ve halkı peşinden sürükleyip gerçek birlik nedir, ne değildir görüsünü halka paylaşabilecek bir lider veya liderler grubu yetiştirilmeli veya seçilmeli. Bu amaç doğrultusunda bu kişiler hayatlarını bu işe çalışarak harcamalıdırlar diye düşünüyorum. Yani bence bu kişi veya kişilerin tek yasam amaçları ve yaptırımları bu konu üzerinde olmalı diye inanmaktayım, kısa ve öz kişilerin işleri sadece bu olmalıdır ve ülkelerini kayıtsız şartsız sevmeli ve korumalıdırlar diye inanmaktayım, geçim derdi vs falan türünde şeyleridüşünmemeli her koşulda birliğin gerçekleştirilmesi için çalışmalıdırlar diye düşünüyorum.
Bunu nasıl sağlayabiliriz, sorusunu sorduğumuz da işe eğitim sistemini bu şekilde bir hizmeti yaratacak şekilde uygulayarak işe başlamak en akilliçasi olur diye söyleyebilirim ve gençlerimizi bilinçli yetiştirerek, halkımızı da Türk Birliği’nin gerekliliği ve faydaları konusunda bilgilendirerek de işin temellerini sağlama oturtmak gerekmektedir. TBMM'ye seciliçe bu işi yapacak doğru adaylar için işe doğru kişilerin vekil olarak girmeleri bence çok zor, çünkü parti yönetim kurulları gördüğüm kadarı ile bu konuyu yeterince önemsiyor görünmüyorlar ve Milletvekilliği için doğru adayları parti yönetim kurulları seçmediği ve aday göstermediği surece halkın doğru kişileri Milletvekili seçmesi söz konusu bile olamaz, çünkü anayasamız buna müsait değil diye düşünmekteyim, kısa ve öz halkımızın adayları seçme şansları yok maalesef.
Liderlik ve kişileri peşinden koşturabilmek özel bir olgudur ve liderliği bilen Atatürk gibi kuvvetli bir insan lazım biz Türk Milletimize, geleceği görebilen, ince düşünen, ileri görüşlü, okuyan, meraklı, dürüst ve vatansever bir lidere ihtiyacımız var biz Türk'lerin.
Atatürk Celal Bayar başbakan olduğunda, bakiniz Celal Bayar ile bir konuşma yapmış, çok güzel ve üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir örnek olarak görüyorum ve konuşma özetini sizlerle paylaşmak istedim.
Celal Bayar Atatürk'ün huzuruna cıkmış, Paşam demiş, beni Başbakan olarak atadınız, yetkilerim nelerdir onları bileyim isterim? Cevabınıza göre Başbakanlık yetkilerim içerişinde davranayım isterim demiş. Bu laflar üzerine Atatürk bak Celal demiş, Ordu Komutanını benseçerim, Diş işler yetkilerinizi yani Elci vs. oturur birlikte seçeriz seninle demiş ve onun dışında ne istersen dilediğini yapabilirsin hükümetinde demiş, yani her koşulda dizgini elindenbirakmamayı Atatürk işlerin düzelmesi için elinde tutmuş. Bir başka örnek paylaşayım sizlerle, Rahmetli dedem İstiklal Savaşı Gazisi idi, Atatürk İzmir için kurtarma toplantısı yaptığında, oda da bulunup toplantı konuşmalarını dinlemek şansına erişmiş Rahmetli Dedem, konuşma özeti işe şu şekilde Atatürk İzmir Kurtarma hareket planlarını anlatır odada bulunanlar, dinleyenler arasında İsmet Pasa, Fevzi Çakmak ve diğer üst düzey savaş kahramanlarımız da bulunmaktadır, odada bulunanların fikirlerini sorar Atatürk, benim fikirlerim bunlardır, önerilerinizi bekliyorum efendiler der, bir kaç dakika içerişinde odada bir konuşma ve gereksiz detaylar üzerinde tartışma seklinde bir ortam ortaya çıkar, Atatürk’ün işe gereksiz konuşma ve tartışmalarla kaybedecek bir dakikası bile yoktur ve döner efendiler kaybedecek bir dakikamız bile yoktur, ülkemiz elden gitmektedir buna göz yumamayız, kalkın gidiyoruz der ve kurtarma planını harekete geçirir.
Görüldüğü gibi iyi bir yönetiçi sonuçta doğruların anında ve çabuk uygulanmasına daima hazırlıklı olmalıdır ve bir şekilde daima kontrol mekanizmasını doğru kullanmayı bilen dürüst ve iş yapan liderlik vasıflarını taşıyan, halkı peşinden doğru sürükleyebilecek bir kapasitede olmalıdır, işte bizlerin benim inancımla bu şekilde yetişmiş bir lider veya bir liderler topluluğuna ihtiyacımız vardır ki doğru Türk Birliği'nin oluşturulması için her adimi düşünerek de atmamız lazımdır diye düşünüyorum.
İkincisi, diyelim ki seçilmiş mecliste bu işi yapmaya çalışıyoruz, olabilirliği varma? Onu bir sormak lazımdır bence bu mecliste bu pek mümkün değil diyorum bu benim şahsi görüşüm tabi ki, sizlerinde görüşlerini beklerim.
Son olarak Türk Birliği için önce her Türk 'un birbirinin kuyusunu kazmak yerine birbirine destek olmayı öğrenmesi lazımdır bizim milletimize bunu öğreten maalesef olmadığı için halkımız maaleseftir ki, çıkarları peşinde kosan bir grup tarafından yanlış şekilde sömürülmekte ve kişilerin üç beş kuruşluk menfaat çıkarlarına yönelik olarak birbirlerini yemeleri diş güçler tarafından Türk Birliği'nin oluşması engellenmek için sağlanmaktadır maalesef.
Türk Birliği yaratmak bu iş bence ne zor ne imkânsız, yalnız doğru şekilde çalışmaya başlamak lazımdır diye inanıyorum, hem madden çok destek olacak insanlarımız hem de candan çalışacak gençlerimiz bize gereklidir, ufağından yapabilecek insanları bulursak ne ala hemen başlayalım çalışmaya derim, şimdilik benden bu kadar yorgünum, tam düzelemedim farkında iseniz epeydir yarışmayı bile takip edemedim maalesef yazarken de bazen zorlanıyorum, düzene giremediğim için, naçizane görüşlerimi sizlerle paylaştım, bu arada sizin fikirlerinizi bekliyorum.

Saygılar,
Belgin Cuhaci.
Genel Sekreter ve Kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk Turkish Ameriçan Association

---------------
Bayram kutlaması, yılbaşı tebriği
ve imparatorluklarin carpişmasi (!)

Bir yılın daha son günlerine yaklasirken, bu yıl içindeki kazanc ve kayiplarimizin hesabini yapiyor olmalıyiz. Bu yıl içinde kaybettiğimiz yakin ve tanıdıklarımıza Allah rahmet eylesin diyor, bir yılın sonuna daha erişmiş olanlarımızı da candan kutluyor ve kucaklıyorum. Öyle ki, hiç birimizin bir gün daha yasama garantimiz yok, ama ne mutlu bizlere ki, Allah'ın hala Dünya'da görevlerimizin bitmediğini hatırlattığı kulları arasındayız.
Yeni bir yıla girerken bu görevlerimizin neler olduğunu ve olması gerektiğini bir kere daha gözden geçirmek, amaç ve hedeflerimize ne kadar yaklaştığımızı ve yaklaşmak için yapılması gerekenlerin listesine yeniden bakmak yararlı olacaktır.
Alışkanlıklarımız arasında, önemli görevlerimizi yarınlara birakmak en zararlısı olandır. Bu görevlerimizin içinde, Dünya’da var oluş nedenlerimizden birisi olarak inandığımız kutsal bir görevi gerçekleştirmek için kollarımızı sıvama zamanı bugün ve hatta şimdi olmalıdır. Öyle ki, bize garantilenen tek an, şu andır ve önümüzde bizi bekleyen bir sene işe, bizler için sunulan bir fırsattır.
Bu değerli fırsatı iyi kullanabilmemizin ne kadar gerekli olduğunu sizlere bir kere daha hatırlatmak istiyorum; Türkiye ve diğer Türk Devletleri su an kritik bir geçiş sureci içindedirler. Yedi bağımsız Türk devletleri, diş ve iç güçler tarafından, bir-çok yöne çekilmeye çalışılırken, "en doğru olan" bir kurtuluş yolu aramaktadırlar. Bizler inanıyoruz ki, "en doğru yol" Türk Birliği yoludur.
TB, sadece Türk milleti için değil, ayni zamanda kalıcı bir Dünya barışı için de gerekli bir oluşumdur. Öyle ki, Türk Dünyası dört büyük imparatorluklar haline gelmiş veya gelmekte olan, ekonomik güçler tarafından sarılmıştır; batımızda AB imparatorluğu, kuzeyimizde Rusya imparatorluğu, doğumuzda Cin İmparatorluğu ve güneyimizde (bizim bir kısmımızın da içinde olduğu) Amerikan imparatorluğudur.
Bu tabloyu göz önünde bulundurarak, su an başlamak koşulu ile gelecek on yıl içinde;
— Ya, önümüzdeki fırsatları iyi değerlendirebileceğiz ve AB'ye seçenek olarak, AB sekline yakin, kendimize özgü bir Türk Birliğini gerçekleştirebileceğiz;
— Ya da, bazı sınırlarımız fiziken ve diğerleri nüfuzen yeniden çizilecek ve Türk Dünyası değişik güçlerin etkisi ve yönetimi altına girecektir ki, bu Türk Dünyası için hazin bir kayıp olduğu kadar, Dünya barışı içinde büyük bir tehlike oluşturacaktır. Öyle ki, TB'nın gerçekleşemediği bir coğrafyada, bu dört ekonomik güçlerin, sınırları ve milli çıkarları karsı-karsıya gelmiş olacaktır. Bu olası durumun doğal olarak yaratabileceği sonuçları anlayabilmek için (+) ve ( - ) elektrik yüklü bulutların gökyüzünde birbirleri ve toprakla çatıştıkları anı düşünmek yeterli olabilir.
Sayın Arkadaşlar,
Bu Dünyada sizlere görev olarak verildiğine ve hatta burada var-oluş nedeniniz olabilme ihtimali büyük olan, Türk Birliği'ni gerçekleştirme görevi ciddi ve kutsal bir görevdir. Dolayışı ile öncelikle, bu görevi
— Sizin üstlenebileceğinize ve başarabileceğinize inanın,
— Kendinizi ve gücünüzün ciddiyetini anlayın,
— Her şeyin küçük bir kıvılcımla başladığını ve kıvılcımların ateş olup bir dağı erittiğini, Ergenekon’da destan yazan, biz Türklerden daha iyi başka hiç bir milletin idrak edemeyeceğini bilin,
— Birleşip ateşe dönüşemeyen kıvılcımların ve hatta küçük kıvılcım topluluklarının ne kadar kuvvetli ve parlak da olsa tek baslarına kaybolup gittiğini görün;
— Hz. Mevlana’nın "diğerlerinin kusurlarını görmekte, karanlık gibi olun" sözlerinden ve diğer öğretilerinden manalar çıkartın ki, sadece bir kısmımızdan değil, hepimizden oluşan bir birlik gerçekleştirilebilsin.
Bu az zaman içinde, çok işleri başarabilmek için kutsal görevimizin ne olduğunu iyi bir şekilde belirleyip, odaklaşmamız gerekmekte; azimle, yılmadan, kırılmadan, tüm varlığımızla ve birlik içinde çalışmak mecburiyetindeyiz.
Kolay olmayan bir görevi seçtiğiniz için sizi kutluyor; gerçek becerinin zoru başarmak olduğunu sizlere bir kere daha hatırlatıyor, mübarek Kurban Bay rami’nizin muhteşem geçmesini ve yeni yılda,

BaşarılarıMızın hızla artarak devamını diliyorum.
Sefer Özdemir

Bakan Mehmet Aydın Bey'in
"Verandas toplantısı" ve Kurt yenikleri

Boston, 10 Eylül, 2006; 7 Eylül, Perşembe aksamı gerçeklesen, yurt dışında yasayan Türklerden sorumlu Sayın Bakan Prof. Mehmet Aydın Bey'in "vatandaş toplantısı"ndan bu yana, kafam bir kurt yeniği gibi beynimi kemiren düşüncelerle dolu.
Beni ilk rahatsız eden toplantı salonun on duvarına asılmış başbakanımızın resmi idi. Atatürk resminin sağ altına konan bu fotoğrafta bir yanlışlık vardı; Atatürk’ün durusu ile Erdoğan’ın durusu arasındaki büyük benzerlik ilk bakışta dikkati çekiyordu; iki resimde de cehreler sağa çevrilmiş, bakışlar göklere doğru dikilmişti. İki resim arasındaki bu benzerlik kadar zıt olan başka bir şey, kafama o kadar takılmıştı ki bir kâğıt üzerine yazdığım 2 sorumu bakanımıza okumadan önce, bu rahatsızlığımı dile getirmek zorunda hissettim kendimi.
Atatürk resminin arka-planında bir Türk bayrağı, başbakanımızın resminin arka planında işe 12 yıldızlı Avrupa Birliği bayrağı vardı. Bu resimler, Sn. bakanımızın konuşması esnasında vurguladığı sözlerle uyuşmuyordu. "Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir". Atatürk’ün resmi "Hakimiyet, kayıtsız şartsız TÜRK milletinindir" diye haykırırken, Türkiye başbakanının resmi işe "hakimiyet, kayıtsız şartsız AVRUPA BİRLİĞİNE verilecektir" diyordu.
Bakanımız başka bir resim bulunamadığından böyle bir resmin konulmuş olabileceğini söyleyerek, resmin ortaya çıkarttığı mananın önemini indirmek için ne kadar çalıştı işe de, kurt yeniği hala beynimi kemiriyor...
Tamam, resmi gecelim.. Bir "vatandaş toplantısı”nda bakanımız neden, yarım metre yüksekliğinde bir kürsüden, ayakta, halka yukardan aşağıya bakarak konuşturulmuştu? Bu bakanın tercihi mi idi yoksa toplantıyı düzenleyenlerin mi? Neden bakan konuşuyordu? Vatandaş toplantısında, vatandaşın konuşması ve sorunlarını dile getirmesi gerekmiyor muydu? Neden, soru sorma zamanı gelince, orada bulunan, sayıları az da olsa, daha çok vatandaşımız ayağa kalkıp sorunlarını dile getirmedi?
Acaba bakan tepeden konuşmak yerine, halkın seviyesine inip, halkın içinde olsa idi, AK partinin politikalarını pazarlamak yerine, sorunlarımızı dinlese ve ilgi gösterse idi daha yararlı bir toplantı olmaz mı idi?
Beni diğer rahatsız eden nokta, aşağıda kopyasını sunduğum sorularıma bakanın yanıt vermemesi ve sorularımın salonda bulunan bir-iki kişiyi fena bir şekilde gocundurmuş olmasıydı. Ne kadar "yarası olan gocunur" dense de, amacım, hiç bir kimseyi gocundurmak, incitmek değil, Boston gibi küçük bir şehirde Türklerin beraber çalışabilmelerini sağlayacak yollar bulmaktı. Maalesef bakanımız ilk sorumu yanıtlamaktan kaçındı ve sorumluluğu gerişin geriye Boston da önder olarak görev yapan kişilere attı..
Bakan, bu soruları yanıtlamaktan neden kaçındı? Ülke dışında yasayan Türklerin ve hatta Dünya Türklerinin en büyük sorunlarından biri, aralarında birlik ve beraberliği kurup, bir kuvvet olarak çalışmak değil midir? Burada, herkes bir "bayrak altında" toplansın demiyorum, herkes kendi bayrağı altında kalarak beraber, birlik içinde, ayni gayeler için çalışma yollarını bulmalarını teklif ediyorum. Bu sorun aşıldığında, Türkler her yerde, her şeyi yapabilecek, her soruna çözüm getirebileceklerdir. Ülke dışında yasayan vadandaşlardan sorumlu bir bakan olarak, bu soruna çözüm getirmeye çalışması veya en azından soruna ciddiyetle yaklaşması, sorunu yaratanlara bir mesaj niteliğinde olacaktı..
Boston'da bir birlik sağlanamamış olması gerçekten üzücü bir durum. Bir devlet bakanımızın konuşmacı olarak bulundugu bir toplantıya yeteri kadar katılımcının gelmemiş olması, "iş ve gezi vizesi" ile burada bulunan İstanbullu bir öğrenci tarafından yadırgandı. Nedenini bu genç arkadaşa açıklamakta zorlandığımı ifade etmek isterim. Hayal kırıklılığı, bakanın odaya, arkasında bir dolu görevli ile ilk girdiğinde aniden durup, etrafını süzüşünden ve yüzündeki ifadeden de okunuyordu. Acaba, bu durum Sayın bakana nasıl açıklandı?
Yeni İngiltere de yasayan Türkler mi yeteri kadar ilgili değillerdi, yoksa TACS derneğinin temsil ettiği Türklerin sayısı mi bu kadardı? Eğer, TACS başkanı diğer kuruluşlar ile çalışabiliyor olsa idi acaba kaç kişiye daha bu etkinlik duyurulabilirdi? "Vatandaş" olarak nitelendirebileceğimiz aileler nerde idi?
Amerika Meclisine girmek için uğraşan Öz Bengur'u destek gecesi de maalesef sayıca, bakanı dinlemeye gelen kişiler kadardı. Ve yine maalesef salonda olanlardan hiçbir tanesi Öz Bengur Destek Gecesinde değildi (bir-kaç öğrenci hariç). Burada apaçık görülen durum Türk toplumu ve kuruluşları arasında bir bölünmenin olduğu idi. Bu bölünme nereden ve nasıl kaynaklanıyordu?? Daha önemlisi nasıl giderilebilirdi?? Dışarıda yasayan Türklerden sorumlu bir bakanımızdan dahi bu soruna bir yanıt yoktu.. Öyleyse, ben yanıtı sizlerden aramaya devam edeceğim.
Buradan, bu yazı yoluyla, Boston'da önderlik görevine soyunmuş değerli arkadaşlara yeni bir çağrıda bulunmak istiyorum; Toplantıda bahsedilen "Ermeni" ve diğer sorunlara çözümler, ancak beraber çalışarak, el birliği ile getirilebilir. Her kişi her şeyi yapamaz, ama herkes bir şeyleri yapabilir ve dolayısı ile bir toplum olarak büyük başarılara imza atılabilir.
Her birimiz ayni gaye için çalışırken, değişik metodlar kullanabilir, yollar deniyor olabiliriz. "Her yiğidin kendine özgü bir yoğurt yiyişi vardır" atasözünü hiç bir zaman unutmamak gerekir. Ve dolayısı ile hiç bir kimsenin, görevi ve/ya unvanı ne olursa olsun, diğer kişi ve/ya kuruluşların vatan ve millet adına verdikleri uğraşları küçümsemeye hakki ve hukuku olmamalıdır. Hiç kimse düşünce ve görüşlerinin değişik olması nedeni ile toplumun mali olan bir dernekten dışlanmamalıdır. Onlarca iş adamlarına, yıllardır burada derneğe ve topluma emek vermiş saygıdeğer kişilere, şahsi nedenlerle ve/ya diğer kuruluşları da destekliyorlar diye, sırt çevirmek, toplumun ve temsil edilen derneğin yararına değildir...
Hele toplum üyelerinin ve devletin (ne kadar "fahri" de olsa) bir unvan verdiği kişilerin üzerlerine düsen görevleri vardır. Bu görevlerden en basta geleni, onlara oy veren ve onların "çemberi içinde" kalan sadece bir kişim Türk'e değil, bütün Türklere yönelik olmasıdır ve daha önemlisi toplumu birleştirici olmasıdır.
Ülke dışında yasayan ve sorunlara çözüm bulmaya çalışan bir Türk vatandaşı olarak, toplantıda sorularımla yapmaya çalıştığım gibi, şimdi de bu kişi ve/ya kişileri bu yazıyla görev ve/ya görevlerini en iyi şekilde yapmaya davet ediyorum. Toplum derneğinin başında olmak demek, toplumun başına kurulmak değil, topluma hizmet etmek manasına gelmelidir. Burada, Atatürk’ün sözleri hepimize yol göstermelidir; "Millete efendilik yoktur, ona hizmet etmek vardır.."
On yıl kadar önce, toplumu nerdeyse yumruk-yumruğa getiren ve toplumu birbirine düşüren ve dağıtan kişiler, toplumun yaralarını tedavi etmekle vazifeli olmalıdırlar. Hala yaraları kanayan toplum üye ve önderlerine düsen görev de, artik şikayetlenmeyi, ilgisizliği birakıp toplum içinde ve dernek ve/ya kuruluşlarında yerlerini almalarıdır. "Cemiyetin olduğu" iddia edilen derneği bir veya bir kaç kişinin eline terk edip gitmek Yeni İngiltere’de yasayan Türk toplumunun sorunlarını çözmüyor; Türk milletine olan borcumuzu ödememizde yardımcı olmuyor; bunu idrak etmenin ve gereğini yapmanın zamanı gelmiştir.
Sayın bakanımıza ikinci sorumu ele aldığı için teşekkür ederim. İkinci sorumu da usta bir siyasetçi gibi yanıtlamaktan kaçınıp sadece açıklamalarda bulunması beni ne kadar tatmin etmedi işe de, Türk Devletleri arasında bir Türk Birliğinin oluşması yolunda yapmış olduğu kültürel çalışmaları takdir ile karşılıyorum.
Sayın bakanımız Prof. Mehmet Aydin Beyin aciklamalarindan çıkarttigim Sonuç, devlet adamlarimizin bir Türk Birliği fikrine yabanci olmadiklari ve böyle olusuma soguk bakmadiklaridir. Bu konuda toplantıda olup ta, değişik sonuçlar çıkartan arkadaşlar var işe, onların çıkarttıkları sonuçları ve konu üzerinde düşüncelerini okumaktan büyük kıvanç duyarım.
Daha güzel günlere kavuşmamızın, her şehirde ve her ülkede birlik ve beraberlik içinde TürkBirDev olması için verdiğimiz mücadelenin ve

BaşarılarıMızın devamı dileğimle,
Sefer Özdemir
---------------

7 Eylül, 2006

Sayın T.C. Bakanımız Prof. Mehmet Aydın Bey,

Öncelikle Boston'a hös geldiniz. Sizi burada görmekten büyük kıvanç ve gurur duymaktayım. Aşağıdaki sorularımı ayrıntılı bir şekilde yanıtlayabilirseniz memnun olurum.

Soru 1: Boston’da Türk Birliği'nin oluşturulabilmesi ile ilgili
1. Boston gibi küçük bir şehirde Türklerin Birliği nasıl oluşturulabilir? değişik Türk kuruluşlarının beraber çalışmaları ve/ya birbirlerine "köstek" olmak yerine destek olmaları nasıl sağlanabilir? Bu oluşumun gerçekleşebilmesi için Fahri başkonsolos olarak seçilmiş, Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil eden bir devlet görevliğinin neler yapması gerekmektedir?
2. T.C. Devleti Boston gibi şehirlerde Türk Kültür Evlerinin kurulması için ne gibi çalışmalarda ve/ya yardımlarda bulunabilir?
— Herhangi bir kişi ve/ya kuruluş tarafından gönüllü olarak bir Türk Kültür Evi açıldığında, Türk Kültür Evine T.C. devleti ne gibi yardımlarda bulunabilir? Böyle bir kuruluş TC devletine ve vatandaşlarına ne gibi hizmetler sunabilir?
— Siz bir bakan olarak böyle bir kuruluşa nasıl yardımcı olabilirsiniz?
— Fahri başkonsolos kendi şehrinde olan bir Türk Kültür Evine nasıl yardım edebilir, burasını kullanarak Türk vatandaşlarına ne gibi hizmetler sunabilir??

Soru 2: Sızın Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilgili çalışmalar yaptığınızı okudum; aşagıdaki soru Dünya Türkleri Birliği ile ilgilidir.
1. Avrupa Birliğine seçenek olarak kurulabilecek, kültürel ve ekonomik dayanışma ile başlayabilecek bir Türk Birliğini kurabilmek için ne gibi adımların atılması gerekmektedir?? Böyle bir Türk Birliği sizce ne kadar bir sure içinde gerçekleşebilir? Neden? Bu konuda siz bir bakan olarak ne gibi somut adımlar atabilirsiniz? T.C. vatandaşı olarak ne gibi katkılarda bulunabilirsiniz?
2. Türkiye Cumhuriyeti devleti birçok Türk Cumhuriyeti devletleri vatandaşlarına vize uygulamakta ve Türkiye’de kalmalarını zorlaştırmaktadır. Bu vize gerekliliği ortadan nasıl kaldırılabilir? Bu konuda bir bakan olarak siz ne gibi girişimlerde bulunabilirsiniz? Biz T.C. vatandaşları olarak ne yapabiliriz??

Sorularıma vereceğiniz yanıtlar için şimdiden teşekkür eder,
Başarılarınızın devamını dilerim.
Sefer Özdemir

İstanbul’daki toplantıda
yeni bir ateşin kıvılcımlarını gördüm

Boston, MA. 10 Mayıs, 2006: Öncelikle İstanbul’daki görüşme ve tanışma toplantısına katılan tüm arkadaşlara teker teker ve de bizleri misafir eden IGIAD derneğine candan teşekkür eder, tüm katılımcı arkadaşlarla tanışmaktan ve görüşmekten büyük şeref ve mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.
Toplantımız, benim ve sanıyorum hemen hemen tüm katılımcılar için çok yararlı oldu. Değişik konulara değinmiş olmamız, iki saat olarak düşünülen ama uç saatin üzerine geçen toplantıyı çok ilginç ve akıcı kıldı; toplantı odasının her köşesinde yeni bir ateşin kıvılcımları parlıyordu.
Toplantıda değindiğimiz bazı konuları ve sonuçları aşağıda özet olarak sunuyorum. Özete eklemek veya unutmuş olabileceğim konu ve/ya konulara değinmek isteyen arkadaşlar olursa memnun olurum.

Türkiye, Amerika ve Türk Cumhuriyetleri arasında ticaret ve ıs olanakları
Türkiye’den, Amerika pazarına açılmak isteyen işyerleri için çeşitli olanaklardan bahsedildi.
1- Amerika’da pazarlanmak istenilen mallar için bir teshir yeri açmak;
2- Emlak kiralamak ve iş yerleri kurmak;
3- Türkiye’den Amerika’ya gönderilen malların ulaşım ve depolama işlerinde yardımcı olmak;
4- Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile ticaret ve iş olanaklarını geliştirmek;
4- Türk Girişimciler Oda’sına üye olup, Amerika ve diğer ülkelerde iş gören girişimciler ile iletişimde kalmak ve fikir alışverişlerinde bulunmak. http://finance.groups.yahoo.com/group/Türkgirişimcilerodasi/
1-3 kadar olan konularla ve yöneticiliğini yaptığım işyerlerinin sunduğu iş olanakları ile ilgili bazı bilgiler www.1StopRelo.com ve www.gentlemovers.com 'dan edinilebilir. www.1StopRelo.com sitesi, ayni zamanda tüm ilanlarının ücretsiz olarak konulabildiğinden bir ağkur (networking) sitesi olarak ta kullanılabilir. Ve ayriyeten Boston ve civarında Türk mallarını pazarlamak ve satmak isteyen işyerleri benimle de doğrudan iletişime geçebileceklerdir.

Türk Birliği, Avrupa Birliğine bir seçenek olabilir mi?
Avrupa Birliği’ne odaklanmış olan Türkiye siyaseti ve siyasetçilerinin doğruluk payları ayrıntıları ile konuşuldu. Türkiye Eğer AB’ye girerse, 10, 25 ve 50 yıl sonraki Türkiye’yi gözlerimizin önüne getirmeye çalıştık ve Türk Kimliğinin önemini konuştuk. Sonuç olarak, Türklerin, AB’nin üyesi olan bir Türkiye’de bir "azınlık" sıfatına düşeceği endişesini dile getirdik. Durumun böyle olabilme ihtimalinin güçlü olması karşısında Türk Birliği seçeneğinin daha geçerli olacağı fikrini gündeme getirmek için nelerin yapılması gerektiğini tartıştık.
Sonuç olarak: Avrupa Birliğinin yararları yanı sıra zararlarının da halk arasında tartışılması ve gerekirse Türkiye’de bir referanduma gidilmesi gerekliliği konuşuldu. Türk Birliği fikrinin gündeme getirilmesi için, diğer ilgili dernek ve vakıflarla işbirliği yaparak, geniş çapta oturumların gerçekleştirilmesi gerekliliği vurgulandı.

Türkiye’nin uzun dönem hedefleri ve özgüven
Türkiye devletinin orta ve uzun dönem hedefleri var mıydı? Türkiye kendisini 50 yıl sonra, 100 yıl sonra, 500 yıl sonra ve 1000 yıl sonra nerede görüyordu? Varmak istediği bir hedef seçilmiş, Türk halkı için bir yon gösterilmiş miydi? Yoksa günlük yaşamın içinde sadece karin doyurmak için mi didindiriliyordu? Türk insani, varması gereken hedefe ulaşmak için gerekli özgüveni kendisinde bulabiliyor muydu?
Sonuç olarak: Özgüvenin önemi ve Türkiye’nin orta ve uzun vadeli hedefler seçmesi gerekliliği ve bu hedeflerin neler olabileceği konusunda görüşler belirtildi.

Eğitim. Türkiye’de ve Türkler arasında "Başkaları benim için ne yapabilir yerine?", "Vatan ve milletim için ben ne yapabilirim? Devletim için ben ne yapabilirim? Senin için ben ne yapabilirim?" gibi soruları sorma mantığının geliştirilmesi üzerinde duruldu. Bu mantık uzarına hizmet veren Çocuklara Yardım Derneği (www.coyder.org.tr) gibi toplumsal örgütlerin önemi konuşuldu.
Sonuç olarak: Türkiye’nin gelişmesi ve diğer Türk devlerindeki Eğitim düzeyini yakalayabilmesi için eğitime daha da önem verilmesi gerekliliği ve kişisel olarak herkesin Eğitime katkıda bulunabilmesi için bir şeyler yapabileceği vurgulandı.

Orta Asya Cumhuriyetleri Türk müydüler? Ve "Türk”ü tarif etmek
Bu soruya yanıt Kazak ve Güney Azerbaycanlı katılımcılardan geldi. "Biz asil Türküm".
"Türk”ün tarifi işe büyük önder Atatürk’ün sözleri ile basit bir şekilde özetlendi "Ne mutlu Türküm diyene". Buradaki mana, kendisini Türk olarak tarif eden (söyleyen) her kişinin Türk kabul edildiğidir.

TürkBirDev nasıl ve ne zaman gerçekleştirilebilir?
TürkBirDev'in (Türk Birleşik Devletleri) oluşması için öncelikle bir ekonomik gücün ortaya çıkartılmasının gerekliliği üzerinde duruldu. Üretime ve yerli mali tüketimine önem verilmesi üzerine konuşuldu. Türk Devletleri arasında yapılabilecek bir ekonomik işbirliği anlaşması Türkün ticaretçe Türk’e öncelik göstereceğini vurgulayacak olduğu ve bunun da dışa bağımlı olmayan, uzun vadede istikrarlı bir ekonominin gelişmesine yol açacağı düşüncesine varıldı.
Bir Türk Birliğinin oluşmasının gelecek nesillerde gerçekleşebileceği tahminine karşın, bizlerin yasam suresinde de olabileceği fikri hâkim kildi.
Sonuç olarak: En yakin zamanda yeni bir toplantının düzenlenmesi; konu üzerine bir "platform" kurulması; diğer dernek ve vakıflarla iletişim halinde olunması ve ortaklasa geniş çapta bir açıkoturumun gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.

BaşarılarıMızın devamı dileğimle.

BUGÜNDEN DUN’E TÜRKBİRDEV

Re: TürkBirDev >> Hükümet-Devlet;
Tank'la Dozer'le Bu Havuzu Yıkmalı

Sayın Mustafa Bey,
Yıkmak yerine, daha başka bir çözüm olamaz mi?
Benim ilk aklıma gelen seçenek, havuzu daha da büyütmektir. Resme dikkatlice baktığımızda havuzun bati, kuzey ve doğusunda geniş arazi var; havuz genişletilerek aşağıda (ve bağlantıda) göreceğiniz haritada bulunan renklendirilmiş 5 Milyon km2 lik TB şekline sokulabilir. Daracık bir havuz yerine, 25 kati (!) genişliğinde bir havuzda yüzmek ve eğlenmek herkesi daha mutlu edecektir.
Bu ve bunun gibi sorunlara kalıcı çözümün Türk Birliği olduğunu bir kere daha vurguluyor,

Başarılarımızın devamını diliyorum,
Sefer Özdemir.

---------------
Hükümet-devlet vazifesi gereği; tank'la dozer'le bu havuzu yıkmalı ve yapanları cezalandırmalıdır.
Devlete meydan okuyan bu tip yerleri yıkmazsanız ve devlete meydan okuyan bu tip girişimleri cezalandırmazsanız :kimse Türkiye cumhuriyeti'ni, Türk ordusunu, Türk adaletini, Türk hükümetini hesaba almaz, dikkate almaz. ve çete reisleri olan barzani-talabani ile değil ancak onların kahyaları ile muhatap olursunuz, ve MGK’da 5,5 saat değil 5555 saat bile toplansanız sadece güler geçerler.
Mustafa Kula

---------------

Hrant Dink, Şah-Mat ve TB'ye giden 2 yol

Sayın Değerli Arkadaşlarım,

Türkiye'nin bir kıskaca alınmaya ve bölünmeye çalışıldığı, şiddetle kınadığım Hrant Dink suikastı ile bir kere daha gün ışığına çıkmıştır. 2007'de birçok olay bizleri olumsuz şekilde etkileyecek olarak görünse de, bizlerin yapacağı bir hareket, bütün bu oyunları bozacak ve şah-mat diyebilmemizi sağlayacaktır. Bu hareket de, bizlerin her cephede, karşı tarafların iyi bir şekilde organize olduğu ve dövüştüğü "sokak savaşları"da kendimizi korumaya çalışırken, Türk milletine daha büyük bir hedef göstermek ile olacaktır. O hedef, Türk Birliğidir.
Öyle gözüküyor ki, Türkiye'yi bölmeye çalışanlar için Türkiye bölünebilecek kadar küçük ve zayıf düşmüştür. Türkiye'nin, Türk Birliğini hedef olarak görmesi ve bu hedefe odaklaşması halinde, ortaya cıkaçak Türk Birliği gücu, Türkiye'yi bölmeye çalışanları yıldıracak ve emellerinden temelli olarak vazgeçmek zorunda bırakaçaktır.
Türkiye'nin kurtuluşu için yapılması gereken bu hareket sadece tek bir hamleden ibarettir. Bu hamle, daha önce yazılmış olan bir yazımda aşağıda olduğu şekilde açıklanmaktadır.
Türk Birliği’nin 2017'ye kadar gerçekleştirilmesi için, TBD olarak bizim gördüğümüz iki yol var:
1) Tabandan, halktan gelen bir istek ve bu isteğin oylara dönüşerek Türk Birliği için “EVET” diyecek vekilleri meclise seçmektir;
2) Halihazırda halkı temsil eden milletvekillerinin ve devlet başkanlarının Türk Birliği’ne “EVET” diyebilmelerini ve müzakerelere başlamalarını sağlamaktır.

Türk Birliği yolunda
Ustun Başarılarımızın devamını dilerim.

Sefer Özdemir
TürkBirDev Topluluğu adına

---------------

"vatan haini"ne tepkiler..
Uyarı: bir-kaç tanesi kufur ve şiddet içermektedir..

Merhaba Abi,

Yazınızı daha önceki aldığım e-mailde okudum; okuduktan sonra sizi aradım fakat ulaşamadım.. Önemli konulara dikkat çekiyorsunuz. Size katılmamak elde değil. 10 yılın üzerinde Amerika’da edindiğim tecrübede, biz Türkler kolay kolay bir birlik oluşturamayız. Herkes kendi çapında bir şeyler yapmanın peşinde; dahası herkes ekonomik özgürlüğün peşine duşmuş: bir an önce köseyi nasıl dönerim onun hesaplarını kurup duruyoruz. Politik ve toplumsal ortak değerlerin şuurunda olan insan çok az miktarda. Bizim millet olarak bir araya gelmemizi, (özellikle, gurbetçiler olarak); ancak hepimizi etkileyen acı bir olaydan sonra olur.. Geçmişteki depremden sonra insanların bir araya gelmesi gibi.


Hayırlı Ramazanlar,
Abbas Çakır.
4 Ekim, 2006

---------------

Sayın Özdemir,

Sizinle Haziran ayında Harvard’dan Abdülkadir Ömer hocanın yanına staj için gelme programım sayesinde sanal ortamda tanışma fırsatı bulmuştuk. TürKev'de benim için yer ayarlamıştınız ve fakat sevimsiz bir hastalık geçirince o dönemde stajım ve Boston seyahatim iptal edilmişti hocalarım ve doktorlarım tarafından. Uzun bir istirahat suresinden sonra 1 ay önce işime dondum ve döndüğümden bu yana beni de dahil ettiğiniz TürKev grubunun maillerini takip ediyorum. Bu arada Çankırılı olduğunuzu yardim derneğinizin web-sitesinden öğrendim. Bende Çankırı-Şabanözülüyüm. Bir kaç zamandır size mail yazmak işliyordum ancak göndermiş olduğunuz vatan haini baslıklı yazınız karşısında kayıtsız kalamayıp işlerime ara verip size yazmaya başladım.
Ah Sefer Bey... İçimden geçenleri sizinle paylaşmak için bu elektronik ortam yeterli değil aslında ama sunu bilmelisiniz ki sizin gurbette kıtalar arası uzaklıkta yasadığınız endişe ve telaşları ben burada bizzat vatan topraklarında yasıyor, Ergün kendime sizin sorularınızı soruyor ve nasılda umutsuzluğa kapılıyorum bilemezsiniz. Dört bir yandan kuşatılmış durumdayız. Düne kadar irtica tehditleri ve bir parçada yolsuzluk belgeleri tek endişelerimizken bugün karsımıza irtica ve yolsuzlukların apaçık, alenice çıkması yanında birde dağ gibi bir Kürt sorunuyla karsı karşıyayız. Vatan alev alev....Kaybediyoruz...Ve ne yazık ki herkes uyuyor..Daha doğrusu uyuyormuş gibi yapıyor. Çünkü işlerine böyle geliyor. Su anda ortalıkta ki Aydınları!!! Atatürkçüleri!!! ve bilakis Kültürlüleri!!!! İzliyorum...Heyhat!!!! Gelinde bir görün karsınıza çıkan tabloyu. Vatan, bayrak, devlet bir yana hastasını, müvekkilini, personelini, çocuğunu, ana-babasını bile dünyevi hırslarına kurban eden, şimdi Cumhuriyet neferi görünürken yarın Birgen mescitlerde en önde saf tutmaya hazır bir suru kalbur ustu, kariyerli, makam ve mevki sahibinin içinde onların yetiştirdiği zavallı öğrencileri, gençleri, bu vatanin geleceklerini görüyorum... Siz varın birde halkımı duşunun.
Velhasıl daha yazacak çok şey var... Ve ne yazık ki yapacak ne var bilemiyorum..
Lütfen yolunuz Antalya ya düşerse bir kahve içimlik sohbetimiz olsun dilerim.
"Bir memlekette namuskarlar laakal namussuzlar kadar cüretkar olmadıkça vatanin istikbali tehlikededir"
Sizinle cüretimiz artsın... Gelin ki topraklarımızda bir olup, dertleşip, daha nicelerine Var mı-Sen? diyebilelim..

Selam ve Saygılarımla,
S. Burçak YOLDAS CELIKTEN
6 Ekim, 2006

---------------

"Yazınızı içim fena halde burkularak okudum.., ve aklıma gelenleri yazabildim sadece.., elimizden şu anda bu geliyor, çok kötü ama öyle".
Keşke o BİRLİK ve BÜTÜNLÜK sağlanabilse.., Hepimizin beyni tek bir noktaya odaklansa.., Hedefimizi belirlesek, yapıcı olabilsek, VAZGEÇMESEK.., Tıpkı onlar gibi...,
Bakın 12 Eylül den önce Sağ-Sol vardı.., Tabii ki kendi içlerinde fraksiyonları da vardı ama bölünmüşlüğü sadece ikiye ayırmayı sağlamışlardı.., Halk kendi içinde çok daha düzgündü..,
Bugün işe; kendi içimizdeki bölünmüşlüğümüzü içinde yaşadığımız halde bizim de kafamız almıyor.., Sistemi öyle güzel oturtmuşlar ki.., Televizyon, tüm basın, türbanlılar, türbansızlar, sosyete, magazin, seyahatler, turlar...., Tüm bunların keşmekeşi içerişinde Toprak Satışları, AB pazarlıkları, Haritalar, PKK, Talabani, Barzani, Bush.........., derken BOP adım adım gerçekleşiyor.., Bizdeki ana haber bültenlerinde haber yoktur, sadece ana başlıklarla söylenmesi bildirilen söylenir, sonra da güzellik salonlarındaki son yenilikleri izleriz, Hülya Avşar'ı , Sibel Can'ı izleriz..., Çünkü kapı tokmağı olduğumuzdan bize layık görülen budur.., Evlerde konuşulanlar da aynıdır, günlük işler, TV izlemek ve ertesi gün yapılacaklar..., Ama o sırada BOŞU BOŞUNA ölen askerlerimiz; dağlarda aç susuz SÖZDE PKK ile savaşan gencecik evlatlarımız; üzerimizde oynanan ve gerçekleştirilen bir dolu çirkin OYUNdan haberdar değilizdir, olsak bile sadece dost muhabbetlerinde konuşuruz. O anda zaten herkes her şeyi bilir, ahkam keser, karşısındakini bastırmaya çalışır..., Zaferini kazanır......,
Ege; Güney; Anadolu'dan sonra İstanbul'da da satışlar çılgınca devam ediyor.., En milliyetçi arkadaşım bile emlakçılığa soyundu.., mülk satışında yabancılara yetişebilmek için...,
Aydınlarımızı işe hiç sormayın !!!!..., Onlar en entel kesim.., Onlar Aydın, onlar çok biliyor, onlar AB destekçisi, vatanını en başta satmaya hazır olanlar aslında ONLARDIR.
Basınımızın malum yüzleri...., Onlar yıllardır bize değil, ONLARA çalışıyor...,
Haag, Atatürk'ün onların iyi bir zamanlamasıyla öldürülmesinden sonra. Türki Cumhuriyetleriyle içte özgür, dışta bir BÜTÜN çalışmalarını sürdüren Turgut Özal'ın da öldürülmesiyle.., arkasından Türkiye'mizde gelmiş geçmiş en "adam gibi adam " olan parlak siyasetçimiz Adnan Kahveci de öldürüldü...,
Peki, bizim tek kurtuluşumuz olacak olan Lider nasıl gelecek; nasıl yoluna devam edecek..., Çünkü gelen gidiyor....!!!!!!.., Venezuela halkı gibi değiliz ki; bizde bir CHAVEZ olsa acaba bizi silkeleyebilir mi ??????Ya da sağ salim devam edebilir mi ?
Türkiye'nin % 60 ı hala AKP yi desteklerken...,
Hala çoğunluk hiçbir şeyin farkında değilken...,
Hala sömürge olduğumuz inkâr edilip; VATAN BÖLÜNEMEZ diyenler varken.
Bizlerin içi acıyor; mutsuz oluyor, kahroluyoruz. Ama sadece o kadar..., Ne yapabiliriz bizler şu anda sadece dost muhabbetlerinde birbirimize soruyoruz..,
http://www.sinanoglu.net/modules.php?name=News&file=print&sid=799

Saygılarımla,
Mücella ASLAN
2 Ekim, 2006.

---------------

Re: "vatan haini"

Şimdi Sefer hocamcım, mademki tenkitlere böylesine açık bir insansınız, ben de artik çekinmeden devam edebilirim tenkitlerime.
Şimdi efendim, anımsarım, TR'de eskiden otomobillerin az olduğu dönemde (Edirne'de faytonlar vardı çocukluğumda. İlkokul 3e filan giderken taksi servisleri başlamıştı. Hala anımsarım, ilk taksi şirketi "kolaylık taksi" idi.) otomobil almaya giden yurdum insani lastiklerine tekme atar ve "hımmm iyi bir şeye benziyor" derdi. Eee, ne yapsın zavallı, hayatında karbüratör görmemiş ki. Sokakta bulsa karakola götürecek kaburatöru. Araba satın alma metodları arasında günümüzde de kullanıldığı söylenen bu yöntemin ne denli işe yarar olduğunu bilemiyecem...
Sizin Google kullanma sekliniz bana bunu anımsattı. Şimdi hocam, o Google denen naneye "The country of Turkey can not be divided" diye yazdığınız zaman, o tırnakları koymadan yazdığınızda Google ne yapsın, müneccim şeyi yememiş ki, nerden bilsin sizin ne aradığınızı, orada gecen sözcüklerin her birisini ayrı ayrı arıyor, ekliyor listeye hayvancağız.
Yani ben bu konunun neresine ne kadar güleyim? Su yaptığınız ilk mektep bir araştırma hatasına mi, yoksa ardından gelen yabancıların 7 milyonluk sesi yanında bizimki ne kadar cılız kalıyor yorumunuza mı?
Bakin ben sizin için doğrusunu yaparak "The country of Türkey can not be divided" yazıp aynen göründüğü gibi tırnak içinde girdim Google'a. Sonuç zero, zilch, tekerlek, simit. Yani ayni mantıkla su denebilir: Kimin umurunda! Google yok boole bir şey diyor. Google'dan iyi mi bileceksiniz efendim?

Çok selamlar,
"Kudret" ktopyan@....

---------------

Sevgili SEFER ÖZDEMİR,

Mailime yollamış oluğun ki bu mesaj otomatik olarak binlerce kişiye yollanan bir mesajdır. Bu mesajında Türkiye parçalanamaz konusunda görüşlerini belirtmişsin. Öncelikle şunu belirteyim ki aynı fikirdeyiz. Ama ben şöyle düşünüyorum inancı sağlam bir Müslüman olarak insanların fertlerin kaderi olduğu gibi dünyanın ve ülkelerinde kaderi vardır ve bu kader kaçınılmazdır.
Dünyanın 3 büyük imparatorluğu ROMA, BİZANS ve OSMANLI İMPARATORLUKLARI yıkılmıştır peki yıkılamayacak olanı var mıdır? Yoktur elbette günü geldiğinde muhtemelen ülkemizde yıkılabilir ama biz kanı cesareti atalarından gelen Türkoğlu Türk olarak bunun olmaması için kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz bunu herkes böyle bile.Bunun için varsa bir planın anlat konuşalım paylaşalım makulse çabalayalım...

Sevgiyle ve Türk olarak kal.
".." <...@hotmail.com>
11 Ekim, 2006.

---------------

Sayın Sefer Özdemir,

Çok güzel bir yazı. Kalemine, yüreğine sağlık. Teşekkür ederim.

Ali Çevikyiğit
Matematik öğretmeni (emekli)
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ ÇERKEZKÖY ŞUBEŞİ başkanı
12 Ekim, 2006.

---------------

UYARI: Aşağıya kopyalanan tepkiler olumsuz olup, küfür ve şiddet içermektedir. Kanaatimce okumaya değer değildirler.. AMA toplumumuzda olmaması gereken bir soruna işaret etmesi açışından önem taşımaktadır. Bu tepkileri gösteren sahişların, bir kopyasını en aşağıya eklediğim "vatan haini" baslıklı yazımın sadece ve sadece baslığını okudukları inancındayım. Herhangi bir yazı ve/ya durum üzerinde düşünülmeden, tepki vermek ve kişilerin kızgınlıklarını doğru bir şekilde ifade edememeleri Türkiye ve Türk milleti için, niyet nasıl olursa olsun, zarar verici diğer ciddi bir sorunun göstergesidir; bu da "kabadayılık" vs.. değil, Eğitim yoksulluğudur.

---------------

………tir …na …mun bebesi. Aklınızdan Türkiye’nin parçalanması gibi garip düşünceler geçiyor, ama merak etme ilk …lecek olanlar senin gibi korkak ….leb. …..nü …….ğim …….enk. Vatan haini.. Dua edin ki bu bayrak altında rahatça nefes alıyorsunuz.

Allah’a şükredin bunun için.

Yasar Antakya
"yasar antakya"
3 Ekim, 2006.

---------------

yazımı okudun mu?

Yasar Antakya
"yasar antakya"
3 Ekim, 2006. 09:31

---------------

Date:
Tue, 3 Oct 2006 15:15:41 -0700 (PDT)
From:
"Sefer Özdemir"
Subject:
Re: AW: "vatan haini"
To:
"Tony"
Yazıyı okudun mu?
---------------
Tony wrote:
….…. koyayım.

---------------

ya …. git seni kalaa alacak kadar küçülmedim. ben senin gibi provaktörleri İstanbul taksimde ve Ankara anıtkabirde çok gördüm. sen kaç paralık adamsın sana yazayım. sen kimsin be benim vatan duygularımı sorgulayacaksın. sen bu topraklar içinde nefes aldığına dua et. ha unutmadan söylemek isterdim. 301 madde tam sizin beklediğiniz şekilde düzenlenmeye çalışıyor. ama o başbakan denen p....o...çocuğu
nun da suyu ısında. bakalım o mu sizi kurtaracak yoksa siz mi kümes hayvanları gibi saklanacak yer arayacaksınız...
kalemini kaç kuruşu Soros’a sattın. Sorusun p…...

Yasar Antakya
"yasar antakya"
5 Ekim, 2006. 06:15

---------------

“Vatan Haini"

Türkiye YIKILAMAZ... MI?
Türkiye PARCALANAMAZ... MI?
Dur be kardeş! İki soru sordum diye hemen "vatan haini" diye suçlama beni.
Bu sorular gerçekte, çok ciddi sorular.. Ve biliyorum, cevap hazır; tabiî ki "Türkiye YIKILAMAZ", "Türkiye PARCALANAMAZ".
İyi de, kim soyluyor bunları?? Kim garanti veriyor böyle olmayacagına dair? Ve daha önemlisi sen, evet SEN, gerçekten bunların olmaması için bir şeyler mi yapıyorsun?
Efendim?.. Duymadım!
Sesin o kadar cılız çıkıyor ki, kendi-kendini duymakta bile güçlük çektiğini sanıyorum, diyeceğim ama hemen alınıp, darılacağından korkuyorum.
"Türkiye elden gidiyor" desem, bu sefer de beni, komplo teorisi yapmakla suçlayacaksin.
Bu sabah Google'a girdim; "Türkiye parçalanamaz" diye yazıp "araştır" düğmesine bastığımda 676 Sonuç cıktı.. Yahoo'da 300. Acaba diye sordum kendi kendime. Birileri tedirgin olduğundan mı, devamlı bir şekilde "Türkiye parçalanamaz" diye haykırmak zorunda kalıyorlar.. Yoksa bir gerçeği mi ifade ediyorlar.. Yoksa, yoksa daha kötüsü.. Gerçekleştirilmekte olan vahim bir durumu gizlemeye mi çalışıyorlar??
Bakin, "Turkey can not be divided" diye İngilizce yazdığımda Google'dan 7.400.000 sonuç çıkıyor. Tabii bunların arasında, birçok ilgisiz makaleler de var. Örneğin "Turkey"nin, yani hindinin nasıl parçalanacağı ve afiyetle yenilebileceği tarifi gibi.. "The country of Turkey can not be divided" diye yazdığımda 5.780.000 Sonuç çıkıyor..
Aradaki farkı görebiliyor musunuz? Biz "Türkiye parçalanamaz" derken (676), sesimizin, yabancıların konuya (7 Milyon+ kere) değinmeleri yanında ne kadar cılız çıktığını görebiliyor musun??
Yal niş anlamayın beni, İngilizce kaynaklar "Türkiye parçalanamaz" derken, hepside, "Türkiye’nin parçalanması" demiyorlar, bilakis birçok kaynak "Türkiye" diyor "enin de sonunda bölünecektir".. Bu açık bir tehdit ve yazı sahibi kendisinin bir Türk düşmanı olduğunu belli ediyor. Ama bir de "Türkiye parçalanamaz" diyen diğer yabancı "dost" kaynaklar da var ki, bunların sayısı, düşmandan daha fazla. Ne kadar rahatlatıcı bir durum değil mi??
Beni, aslında daha çok rahatsız edenin "düşman" değil, "dost" (gözüken) kaynakların sözleri desem..
İngilizlerin bir atasözü hiç aklımdan çıkmaz" Dostunu kendine yakin tut; düşmanını işe kendine daha da yakin tut". Acaba diyorum, bunun için mi İngiltere, Türkiye’nin AB yi girmesini bu kadar çok istiyor?
Aklımdan çıkmayan diğer bir şey de, kurbanlık koyunların bıçak altına yatırılmadan önceki halleridir; onların süslenip, püslenmeleri; her şeyin iyi olacağına dair telkin edici sözler söylenerek ve okşanarak, gözlerinin bağlanması..
"Düşman" veya "dost" görünen düşman kendi ülkelerini ve/ya kişisel çıkarları için ellerinden geleni yapacaklardır muhakkak ki. Dünyanın kaynakları kısıtlı, durmadan büyüyen nüfus ve bununla beraber büyüyen ihtiyaçlar için herkes zayıflara ve zayıf düşebileceklere yem olarak bakacaklardır. Bu doğanın orman kanunudur.
Ve lütfen, "nerde yasıyorsun, Sefer kardeşim" diye de sorma. Evet, ormanda yasıyorum, senin gibi, Dünyada herkesin yasadığı gibi.. Ağaçların yerine, gökdelenlerin dikili olması, tilki postu yerine, kişilerin takim elbise altında gizleniyor olması bizim mekanımızda gerçekte bir değişiklik yapmıyor. Evet, orman kanunları hala yürürlülükte; güçlü, zayıfı parçalıyor ve yutuyor.
Bir zamanların güçlü ve yıkılamaz olan Osmanlı devletimiz, parçalandı. Kurtuluş savası ile üç kıtada yer alan topraklarımızdan biz sadece beşte biri gibi küçük bir parçasını kurtarabildik. Sosyalist Sovyetler Birliği parçalandı.. Türkiye Irak değildir, diyeceğiniz için, Irak da parçalandı demiyeceğim.. Gerçekler ortada; her devlet parçalanmaya ve yıkılmaya maruz kalabiliyor ve gerçekleştirilebiliyor.
Türkiye'de parçalanabilir, yıkılabilir; maalesef bu bir gerçek. Ve daha acı olan diğer bir gerçekte, bazı iç ve diş güçlerin bunun böyle olmadığını, olmayacagini vurguluyor ve haykırıyor olmalarıdır, bir kurbanlık koyuna, teselli veriyorcasına. İçinde bulunduğumuz durumun böyle olmadığına/olmayacağına dair sanki ellerinde bir garanti varmış gibi.
Pardon, var mı dediniz. Bir garantimizin olduğunu mu iddia ediyorsunuz?? Türk askeri, Türk gençliği, Türk aydınları..
Ya sen??
Sen var mısın? Sen Türkiye’nin parçalanmaması için neler yapıyorsun?
Evet, sen! Türkiye parçalanamaz olacak işe, senin ile olacak.. Cünkü güçlü olan sensin.. cünkü sen 70 Milyonsun.
Sen bir azınlık değilsin; Türkiye'yi ille de, ne pahasına olursa olsun, AB ye sokalım diyen "aydın" takim değilsin.. Ama sen, sen var ya sen.. Sen halinden çok memnun ve kendinden çok eminsin.. Bunun için olmalı ki, bir şeyler yapmak gerekliliği duymuyorsun. Bunun için ki, seni gafil avliyacaklar!
Sen, kurbağa yemezsin ama nasıl pişirildiğini de çok iyi bilirsin; yasadığı suyun içinde hayatinin ne kadar şahane olduğunu sanırken, tencerenin altında yanan ateşin farkına varmayan kurbağa hikayesini çok duymuşsundur..
Sadece örnek veriyorum, alınıp darılma, hemen kusup gitme. Konuşuyoruz şurada. Dur dinle, benimle ayni fikirde olmak zorunda değilsin. Ama en azından söylediklerimi anlamaya çalış. Yanlış olabilirim. Ama söylediklerim ya doğru işe. Ya gerçekten altımızda bir ateş yanıyor ve biz bunun farkında değilsek? Ya, bizim son yıllarda önümüze sergilenen ve daha çöğünün olacağı vad edilen "ekonomik gelişme" bizim süslenip-püflenmemiz içinse. Ve hatta ellerimizin, kollarımızın bağlandığını da hissedebiliyor musun?
Bıçağın soğukluğu sanki boğazımda..
…..

Ya sen? Hala, her şeye kayıtsız.. Cünkü "Türkiye parçalanamaz", "Türkiye bölünemez" değil mi??
Ya kardeşim, gel, bunu gerçek yapalım! Gerçek olması için çalışalım.. Etrafında bir suru sorunların olduğunu, çemberin her gün biraz daha daraldığını görüyorsun.. Biliyorum, hem de çok iyi biliyorum ki sen, bu vatan için gerektiğinde canini da verirsin. Ama önemli olan, can vermeye gerek bırakmadan sorunlarımızı halledebilmek değil midir? Sıcak savaşı, daha savaş çıkmadan kazanmak, başarının bir kuralı değil midir?
Birçok vatanseverin bir şeyler yapmak için çabaladığını da görüyorsun. Ama sen, sen var ya sen,. Kendinden emin, Türkiye’nin parçalanmaz olduğundan emin, sen.. Bir turlu sana ihtiyaç olduguna inanmıyorsun.. Türkiye'nin parçalanamazlığı ancak seninle mümkün olacağı gerçeğini aklına bile getirmiyorsun..
Sen, gel, etrafında gördüğün, duyduğun, bir şeyler yapmak için caba sarf eden vatanseverlere katil desem, beni duyacağından da şüpheliyim. Ve hatta bu yazının sana ulaşacağından bile endişeliyim.. Ama ola ki, bir vatansever, bir şekilde sana duyurabildi işe bu çığlıklarımı, kim olursan ol, gel; bir olalım. Beraber "Türkiye'yi parçalanmaz, yıkılmaz" yapalım.
Var mı-sen?

---------------

Sayın Babur Sarıca,

Kürtler, Çerkezler, Arnavutlar, Gürcüler, Çeçenler, Zazalar, Araplar, Lazlar, Abhazlar, Acarlar, Boşnaklar, Ossetler.
Yukarıdaki listede verilen Türkiye’deki etnik guruplar Türk veya Türkik değildirler. Bu kısmı bir listedir. P. Alford Andrew in kitabi Türkçeye TÜRKİYE’DE ETNIK GURUPLAR adi altında çevrilmiştir. Bu kitapta Türkiye’deki 47 etnik gurup incelenmektedir. Bu da gösteriyor ki Türkiye sosyolojik olarak bir mozaiktir.
Türkik kelimesi "Türk gibi" anamina gelmek uzere Rus sosyologlari tarafından ortaya atilmiştir. Ben bu kelimeyi pek sevmiyorum. Ama bu kelime uluslar arasi duzeyde tam kabul gormus olup geniş capta kullanilmaktadir.
Bu sitenin ilk sayfasindaki "Türkcenin konusuldugu ülkeler" yanlış bir terimdir. Türkce sadece Türkiye’de konusulmaktadir. Diğer ülkelerde Türkce değil Türkik konusulmaktadir. Bu ayrimin sebebi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınin diğer Türkik dilleri yuzde doksan beş (veya daha fazla seviyede) anlayamamalaridir.
Diğer etnik guruplar işyan çıkarmiyorlar da neden Kurtler işyan ediyor diye bir soru sorulabilir. Bunu anlamak için Louişville Universitesi Tarih Profesoru Justin McCarthy nin kitabini okumak gerekli olabilir. Aslinda bu kitabi her Türkun okumasi faydali olabilir. Ben burada bu konunun bir özetini yazabilirim ama bu çok uzun bir yazi olur. Kaldi ki bu sitenin bazı uyeleri benim yazilarimdan faydalanamamaktadirlar.
Turgay ErTürk
---------------

Çok Saygin Turgay Hocam,

Yazitlarima yönelik olarak yapmış olduğunuz, değerli analizleriniz için tesekkur ederim. Ancak, deginmiş olduğunuz bazı noktalarda, fikren ayni görüşlere sahip olmadığımi ifade etmek izterim. Musaade ederseniz, bu hususlara kendi yaklasimlarimi daha bir aciklikla getirmek izterim.
Türkiye'nin 1984 yılından beri yasadigi PKK Terorişt Kopekleri ile olan mucadele, hala onlarca sehit vermektedir. Bu nedenledir ki, Bolucu Vatan Haini, Imralida'ki Kopegin yakalanmasi ile bir zafer kazanildigini ifade etmenize katilmiyorum. Bu gün PKK kopekleri, Avrupa'nin bir çok kentinde dernekleri ile, kongreleri ile, medya organlari ile boy gostererek, Türk Aleyhtarligini kamcilamakta olduklari halde, biz bu ülkeler le olan Diplomatik vede Ekonomik ilişkilerimizi yurutuyor ve hatta "Özellestirme" adi altında Türkiye için son derece önemi olan, enerji, tabii kaynak, finans, tele-kominikasyon kurumlarimizi yok pahasina onlara satiyoruz. Bu gün Basta Fransa olmak uzere, Belcika, Danimarka, Almanya, Avusturya, Hollanda gibi ülkeler son bir yıl içindeki beyanatlari vede tutumlari ile ne kadar bir dost ülke olduklarini kanitlamişlardir. Lutfen Medya arsivlerin den arayiniz.
TÜRKİYE CUMHURIYETI MİŞAKI- MILLI Sinirlari içinde Bir Butundur.Türk'ler bu sinirlar içinde yuz yıllardir bir çok halkla beraber yasamiş olup, bu halklar hepsinin TÜRKİÇ kokenli olduklarindan dolayi, bir birleri ile et tirnak gibi butunlesmişlerdir.

Babur Sariça

---------------

Osmanlinin son günleri.. Turgay Bey
ve diğer arkadaslarin tartışmalarina ilişkin

Sayın Turgay Bey,

- Türkiye’deki etnik dagilimi konu alan bir önceki yazi umarim yararlı olur.
- Ana sayfamizda görülen "Türkcenin konusuldugu ülkeler" yazişi Frankfurt Universitesi tarafından hazirlanmiş bir Haritadan alinmiştir. Harita asagidadir. Alman arastirmacilar gosterilen bolgelere "Türkiç Languages" (yani Türk Dilleri) konusulan bolgeler olarak hitap etmektedirler. Türkiye’de ve Azerbeycanda konusulan diller de "Türkiç" olarak belirtilmiş oldugüna dikkatinizi cekerim. Siz bir Türk olarak, aksini iddia ediyorsunuz! Ben bunu çok ilginc buluyor, buradaki amaçiniza supheyle bakiyorum.
- Asagidaki Türkiye, Azeri, Türkmen, Ozbek, Uygur, Kirgiz, Kazak ve Tatar Türkcesi... ile yazilan metne baktiginizda, oranlarinizin ve "...Türkik dilleri yuzde doksan beş (veya daha fazla seviyede) anlayamamalaridir." sozlerinizin ne kadar yalniş olduğunu göreceksiniz..
- TürkBirDev (Türk Birlesik Devletleri) topluluğunun amaçi bir "Türk Birliği" olusturmaktir. Uyelerimiz, değerli zamanlarini ve enerjilerini bu yolda harcamayi tercih edecek olduklarini saniyorum. Siz işe, birakin Türk Birliğini, Türkiye Birliğini tehdit ediyorsunuz. Oyle gözukuyorki sizin amaçiniz T.C. nin kurulus amaçi ile zit dusmektedir;
T.C'nin kurulus esasi - Tek devlet, Tek ulus, Tek bayrak ve Tek dildir.
Bu esasdan odun verilemez ve bu esaslar hiç bir pazarliga acik olamaz. Sunu da uzulerek soylemek izterim ki, sizden duydugum sozler, genelde "Kurt milliyetcileri" tarafından bolca sarfedilmektedirler. Dolayısı ile, safinizi acikca belirtmeniz herkes için yararlı olacaktır.
- Deginmek iştedigim son konu da sizin "...bu sitenin bazı uyeleri benim yazilarimdan faydalanamamaktadirlar." diyerek yaptiginiz siteminizle ilgilidir.
Siz uyelerimizin yazdiklarindan hiç bir şekilde faydalanabildinizmi??

Saygılarımla,
Sefer Özdemir
TürkBirDev adina


Türkiye Türkcesi:yakinda bakkal var mi?bana bakkaldan ekmek getirir mişin?bir kilo seker istiyorum.yarim kilo yemeklik yag verin.unun kilosu kaça?
Uygur Türkcesi:yakinda bakkal dukini barmu?bakkalga berip, manga nan ekilip biremsiz?bir kilo seker işteymen.yerim kilo tamaklik may bering.uning kilosu kance?
Azerbeycan Türkcesi:bu yahinlarda erzag dukkani var mı?dukandan mene corek getirersiniz mi?hahiş edirem bir kilo gend verin.yarim kilo kere yagi iştiyrem.unun kilosu neceyedir?
Kirgiz Türkcesi:cakin aynalada dukon barbi?maga dukondon nan alip kelesizbi?bir kilogram kant beringiz.carim kilogram margarin bering.undun kilogrami kanca?
Türkmen Türkcesi:golayda bakgal barmi?manga bakgaldan corek getirip bilersingmi?bir kilo seker işteyerin.yarim kilo iymeklik yag bering.uning kilosi nece?
Kazak Türkcesi:cakin cerde duken bar ma?magan dukkennen bir nan alip kekesing be?bir kilogram kant kerek.carti kilogramtamak pişiratin may beringiz.uning kilogrami kansa aksa?
Ozbek Türkcesi:yaqinda baqqol bormi?menga baqqoldan non olib kelasizmi?bir kilo sakar iştayman.yarim kilo ovqatlik yog bering.uning kilosi qanca?
Tatar Türkcesi:yakinda kibit barmi?minga kibitten ipiy ipiy almassizmi?ber kilo seker alirga tilim.yarti kilo usimlik mayi birigiz.unning kilosi niçe sum tura?

---------------

Sevgili kardeşim,

Birakın bu rüya alemini artık lütfen......!
Türkiye'de Demokrasiyi gerçekleştirdik,mukeddesata sahip çıktık,dışa bağımlılıktan kurtulduk,İnsanı esas alan hukukun üstünlüğünü hayata geçiren anayasayı gerçekleştirdik te,sıra Dünyadaki Türk Birliğine mi kaldı..............?
Şu Gümrük Birliğinin, getirişini götürüsünü sadece inceleyin, tepkinizi gösterin, Türkiye Cumhuriyetinin sınırları dahilindeki petrolü,değerli madenleri işletmeye açın,herkes size zaten kul kurban olur..........Bunu yapın,söz ben de size katılacağım.
El İnsaf..............!

Saygılarımla,
Münir Kebir

---------------

“Sira dünyadaki Türk Birliğine mi kaldi?”sorusuna yanıt

Türk Birliği Türkiye’de yapılması gerekenlere bir engel midir, yoksa Türkiye nin durumunu da duzeltebilecek, kaynaklarini işletebilecek, dişa karsi bagimliligi durdurabilecek bir mekanizmamidir?
http://groups.yahoo.com/group/TürkBirDev/ ana sayfasina girdiginizde Türk Birliğinin AB için çok daha iyi bir seçenek olduğunu aciklayan yaziyi göreceksiniz. Bu birlik içinde Türkiye daha da gelişmiş bir ülke olabilecektir.
Her sey bir ruya ile baslar. Ruya edilemeyen hiç bir sey gerçek olmamiştir. Oysaki, ruya edebiliyorsaniz, gerçeklestirebileceksiniz demektir. Ol deyince, (çalışmakla) oluyor!
Bir diğer dusunmeniz gereken husus da su, Eğer AB ki degişik dil ve kulturleri olan ülkeler bir birlik kurabiliyorsa, Eğer Afrika ki yine degişik dilleri ve kulturleri olan bir kitada (3uncu Dünya ülkeleri dedigimiz) Afrikalilar bir Afrika Birliği kurabiliyorsa, Arablar aralarında bir Arab Birliği kurabiliyorsa, Türklerin eksigi nedir ki Türkler aralarında bir Türk Birliği kuramasinlar?? Diğer ülkeler birlik kurmaktan yararlanabilmişlerse, bizler nasıl olurda bir Türk Birliğinden yararlanamayiz?
Oguz boylarindan, Kayi Beyi Osman Bey dahi imparatorlugünun kurulmasini ve buyumesini, Türk boylarinin Birliği ile sagliyabilmiştir. (Osmanli tarihinin kurulusuna bakiniz). Hun imparatoru Atilla Romalilara karsi direnebilmek için önce, yonunu doguya cevirmiş, tum Türk Boylarini yine ayni bayrak altında toplamiş ve bir güç Birliği ortaya çıkarmiştir. Güçlu olabilmek için, parcalanmamak için bir birlik ve beraberliğin gerekliliği her ülkenin tarihinde vardır. Türkiye bugün parcalanma tehlikesi ile karsi karsiyadir. Asagida yazdiginiz sorunlar ve diğer bir çok sorun daha güçlu olmakla giderilebilir. Bu güç de yine birlikten dogacaktir.
Mehmet II tahta ikinci defa geldiginde, Bizansin ortaya çıkardigi iç karmasalar ve diğer iç sorunlarla kendisini ugrasir bulmusken, bir "ruya"yi gerçekleştirmek için tum ülkeyi seferberlige yonlendirebilmiş ve İstanbulu alarak bu ruyayi gerçeklestirebilmiştir. Fatih Sultan Mehmet bu "ruyasinin" peşinde ilerlerken, iç sorunlarinda bir yan fayda olarak yok olduğunu soylemekte de yarar olabilir.
Türk Birliği olacak.. Bu ruyayi beraber gerçeklestirecek, yararlarini da beraber görecegiz.
BaşarılarıMızın devami dilegimle.

Re: [MetuNaDişcussion] Re: Sefer Bey'in TB projesi hakkinda...

Sayın Erdal Kilinc,

Türk Birliğine karsit olmanizin nedenini kimliginizle aciklamak mümkün. Mertce ortaya cikip, Türk Birliği olmiyacak derken, bunu gerçeklere dayatilarak değilde, sadece kendi arzunuzun bu doğrultuda olduğunu beyan ettiginiz için sizi sizi tebrik ederim.
Yalniz, nasılki bugün Kurtler Türkiye’nin bir gercegidir, ayni şekilde Kurtler Türk Birliğinin de bir gercegi olmaya devam edeceklerdir. Bizler binlerce yıl beraber yasamiş bir millet olarak, iç-içeyiz.

---------------

Vatansever değilim, YURTSEVERim.
Türk Değilim, Kurd'um.
1970 de 1900 lardan daha büyük, daha ileri, hele hele 1930 sonlarindan da büyük.Caninizi sikmayiniz efendim, tarih sizi milli davanizdan sonraki asamada benim fikirlerime yaklastiracaktir. Biraz daha zaman gerekiyor.
SEVDIGIM ÜLKEMIN BUTUNLUGU İÇİNDE SIZIN BASARİŞIZLIGINIZI DILERIM.

Erdal Kilinc

---------------

Sayın Erdal Bey,

Asagidaki sozlerime bu kadar bozulmaniza gerek yok.. Ortada ne fasişt ne de kominişt var.. Sadece siz vatansever Türkler gibi bizde, vatanin geleceği için en iyi olabilecek tezler uretmeye çalışıyoruz. Türk Birlesik Devletleri (TürkBirDev-TBD), Avrupa Birliğine bir seçenek olarak sunulmustur ve http://groups.yahoo.com/group/Türkbirdev/ obeginde, daha iyi bir seçenekoldugüna dair iddialar vardır. Size sorarim, bu iddia ve dusuncelerden hangileri irkcilik oluyor? Böyle bir birlik, AB olduğu gibi ekonomi ve askeri dayanişma uzerine tasarlanmiştir. Yoksa ben mi yalniş okuyorum.. Ve siz mi hiç okumadan, kaliplasmiş 1970lerin sozlerine takildiniz??
Başarılarınızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir.
---------------

Tamda bu siradan Fasizm propagandasi nereye gidecek diyordum. Fasizm cigirtkanlarinin tartişabilme yetileri ne kadar ilerlemiş acaba diyordum. Peki ikinci adim ne Sefer Bey TürkBuyugum? Ense kokunde Türk kemigi olmayanlari, yuksek idealinize hizmet etmeyen, karsi cikan hainleri, donekleri yola getirmek için ne gibi yeni yontemler var? Gaz odasinin modasi gecti, mutlaka bulunmustur yerine ikame edecek bir yontem...
Yoksa asagida ki kadar nefret ve tehdit içeren bir yazi yazma güçunu kolay kolay bulamazdiniz. En yuksek Saygılarimi sunuyorum. Sefer Bey Türk Buyugume ve de Akincilara

Ötüken Yolu Yokuştur
Kafaları Tokuştur
Bize Faşişt diyenler
Ya Haindir Ya .….
Erdal Kilinc
---------------

Anlasildi.. Sizinle ciddi bir tartışma yapmak soz konusu değil. Saniyorum konu sizi asiyor.

Başarılarınızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir.

---------------

Size ne desem yararı yok, demeye hazırlanırken yinede öylece birakmaya kıyamadım, bu dünyanın bir tek dili olması gerekir, herkesin birbirini anlayabilmesi için, dünya dili olmak için bir mücadele verildi tabi, bu mücadele çok çalışan Fransız ve İngilizlerin bir süre atbaşı yarışı şeklinde idi ve İngilizce galip geldi.Bu galibiyette ABD nin anadil olarak bu dili seçmesi ve bunabağlı olarak bilimsel araştırma ve gelişmelerin bu dille kayda geçmesi çok etkin oldu.Türkçe nin bu yarışta adı ve sanı yok idi zaten.
Bizim dilimizle İngilizceyi kıyaslamayın. Buna bilime o derece katkılarına rağmen Japonlar bile girişmiyorlarken siz hangi tür hayalin peşinde anadilinizin dünya dili olamaması sıkıntişını içinizde taşıyor ve etrafa yansıtmaya çalışıyorsunuz. Takmayın böyle şeyleri kafanıza eğer dert etmek iştiyorsanız gerçekten dert edebileceğiz çok daha gerçek sorunlarımız var, Türkler, Türkiyeliler olarak.

İsmet Tekin

---------------


Sertab Hanim, İşmet Bey, … Türkcemizi kucultup,
Ingiliz dilini o kadar çok buyutmeyin, lutfen. Degmez

Sayın İşmet Bey,

Asagidaki ve bir önceki yazinizi ilgi ve saskinlikla okudum.
Türkcemizi kucultup, Ingilizce dilini o kadar çok buyutmeyin, lutfen. Degmez. 24 senedir İngiltere ve ABD de yasamiş ve hala yasamaya devam eden bir Türk vatandaşi olarak, rahatlikla o kadar tapilacak bir dil olmadığıni soyleyebilirim. En önemlisi bizim dilimiz değildir. Kaldiki bizim dilimiz 250 Milyonu askin bir Türk nufusu tarafından konusulmakta olan bir dildir. Okumasi ile yazmasi ayni olan, mantiga dayali bir dildir. Senin ve benim ana dilimiz dir. Hepimiz sahib çıkar ve benimsersek, kaybolan binlerce dillerden biri olmak yerine, bizi yasatan bir dil olarak devam edecektir.
Haklişiniz, doğru, ABD ve Ingilizler gibi o kadar çok reklamimizi yapamadigimiz gibi, maalesef, ele gecen fırsatları bile kimilerimiz çıkar ugruna kaçiriyor (Sertab Hanim ve cevresinin yaptigi gibi). Bizim dilimiz, sahipsiz birakilmiş, bir kenera itilmiş, horlanan, kendi oz evlatlari tarafından kapiya birakilan bir ana gibi... Hayirli evlatlarini gözleyen bir ana gibi...
Ve o ana-dilki, ne kadar horlansada Dünyanin her tarafında konusuluyor. Bosnadan Kazakiştana kadar Türkce konusarak gezinilebilir olduğunu çok kişiler yazmişlardir. Saray Bosna da ve Irak da ben bunu bilakiş kendim gördüm. Diğer Balkan ülkelerinde ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde de Türkce anlasilabildigini, oralarda yasamiş olan bir çok kişilerden duydum. İngilterede olduğu gibi, Amerikada da Türkce sohbetlerini beklenmedik yerlerde duyabilirsiniz. Dünya ya yayılan Türklerle beraber, Türkcede yayılmaktadir.
Rahat olunuz. Türkcemiz, gurur duyabileceginiz, konusulurken bile kulaga adeta muzikmişcesine gelebilen Dünya dillerinden bir kaç tanesidir. Her yerde ve ve her alanda gururla temsil edilebilecek ve temsilen kullanilabilecek bir dildir. Hele ustasinin agzindan ne nagmeler beştelenmiş, siirler okunmus, Türkuler soylenmiştir bu dilde ve soylenmeye de devam edilecektir. Cunki dilimizi gerçekten kullanabilen ustalar baska dillere, hele ingilizceye hiç tenezzul etmeyeceklerdir.
Güzellik bizim ozumuzde.

Sevgi ve Saygılarımla,
Sefer Özdemir.

Günahkar..

Boston- Kasim 9, 2005: Neden Allahima, verdigi nimetler için sukredip, günumu gün etmiyorum?
Neden omrumun geri kalan yarişini, Tanrima sukur ile, su ana kadar verdigi nimetleri hayir için dagitmakla; zamanımi es-dost ile kahvelerde; tv seyretmekle; dolasmakla veya "dansli ve muzikli gecelerde" gonul eylemekle gecirmiyorum?
Artik çalışmaya hiç ihtiyacim yok, aslinda. Yasamimi rahatlik içinde surdurebilecek kadar birikimim de var.. Niye o zaman hala alarm saatim sabahin 5:45ine kurulu? Niye hala gece kafami yastiga koydugumda kolsaatim gece yarişinin olduğunu bana bildiren sesler çıkartiyor? Nedir bu hirs? Nasıl oldu da ben, böylesine sukretmesini unutmus, günahkar bir kişi haline gelmişim?
Evet, ben bir günahkarim. Sadece yetecegi kadarini iştemenin gerekliliği ogretildigi halde, fazlasini işteyecek kadar günahkar; elimde olan ile yetinmek ve olduğu içinde sukur etmem gerektigi defalarca hatirlatildigi halde, hala sukur edip, duramiyacak kadar günahkar!

Yeni birseyler ogrenmek için okumayi, başkalarından yeni fikirler edinmek için toplantilara katilmayi, biraz daha ilerliyebilmek için yenilikler getirmeyi, biraz daha fazla uretmek için gün boyu didinip, itişmeyi.... iştemek niye? Tanri askina bana mi kalmiş sorunlar cozmek.. Yeterinden fazlasini edinmek için cabalanmakta niye?
Madem mutluluk "sukur halimize biz iyiyiz" deyip, elimizde olana biraz daha katmak için çalışmamaksa, ilimde ve işte ilerlemek için didinmemekse, uğraşanlara destek vermek için "tasin altina ellerimizi" koymamaksa ben de denemeliyim bu halleri, cunki ben de mutlu olmak istiyorum!
Yalniz, garipsedigim bir durum var! Madem, herkes mutlu ve halinden memnun, o zaman, nedir bu feryat? Nedir bu sikayetlenme hallerimizden?? Efendim, Amerikada bir araya gelip, güçlu bir lobi olusturamiyormusuz; efendim, Ermeniler Türklerin soykirim yaptigini Dünyaya kabul ettireceklermiş de biz bunun için birseyler yapamiyormusuz; efendim, Türkler birbirine desteklemiyor, aksine birbirlerini kostekliyorlarmiş; efendim, Türkiye yabancilara satiliyormus; efendim Türkiye bolunecek miş; efendim, Türkce kirleniyormus; efendim, Türkiye’de Eğitim seviyesi çok dusukmus; efendim... efendimm...
Karar verelim artik.. Ya sukredelim, ya da işyan! Ikişinin arasi sikayetlenme, feryatlar koparma olmasın; boynu bukuk garibanlar, caresiz melekler, sucsuz kuzular gibi gorunmeyelim artik.. Çözümun bir parcasi değilsek, sorunun bir parcasi olduğumuzu kabul edelim.. Arasi yok!
Evet, ben bir işyankarim.. yetinmeyi bilmeyen, olana sukretmeyip, daha fazlasini isteyen bir günahkar.. Neden biliyormusun?? Cunki daha fazlasini yapabilecegime inanıyorum.. Ve daha da kotusu, senin de daha fazlasini yapabilecegine inanıyorum.. Senin içinde hapiş ettigin güçun sinirsizliginina inanıyorum.. Ve zamanın (sen kullansanda, kullanmasanda) yok edecegi bu muazzam güçun arkasından, ben göz yaslari dokuyorum....
Ahhh, ben günahkar kul! Madem kendini ihtirasin içine atiyorsun, güzel de, başkalarıni bu ihtirasin içine cekmeye çalışmak niye? Birak herkesi kendi haline.. Git sen de "number 1"i dusun.. Daha fazlasini yapabilecegini bildigin halde, yapmadigin için viçdan azabi cekme! Sorunlara çözüm uretenlerin olduğunu gorup, onlari çözüm uretmek için cagirmayi bosver.. Ne onlar rahatsiz olsun, ne de sen keyfini kaçir.. Hersey gidecegi yere kadar.. Git uyu.. Saat yine geceyarişi 12 yi bulmak uzere. Tanri, günahlarini affetsin!
…..

Alo, kimse var mi orada hala?
...
Kusura bakma, uyku girmiyor gözlerime.. Madem, hala ordasin, madem beni buraya kadar dinledin, o zaman su gercegi kabul et; sen de benim gibişin.. Sorunun bir parcasi yerine, sen de bir çözümsun.. Öyleyse dişardaysan hala, gel gir içeri, beraber cözelim sorunlari, beraber ulasalim başarıya; sana da, bana da, ve dahi bizim milletimizin her ferdine başarıdan baska bir sey yakişmaz zaten!

BaşarılarıMızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir

Alooo... Kimse var mi orada?

Birbirimizi hiç tanimadik aslinda.
Hep dusundun durdun, kim bu adam diye. Veya hiç dusunmedin bile; cunki önemli değildi kim olduğum.
Ben işe seni düşünüyorum; kimligini, aklindan gecenleri, bugün ne olduğunu ve en önemlisi yarın ne olacagini.. Ve burada duruyor ve soruyorum kendime, senin kimliginin, ne dusundugünun, yarın ne olacaginin ne önemi var benim için? Tamam, duyuyorum ne soyledigini "sana ne benden kardesim?"
Haklişin! veya gerçekten oyle mi?
Yani, sen kosende iştedigin gibi olacaksin ve benim sen de soz hakkim olmiyacak oyle mi? Veya sen, burasi benim kosemdir diyeceksin ve cocuklarina iştedigin şekilde davranacak, onlari iştedigin şekilde yonlendirecek veya hiç bir yere yonlendirmeyeceksin ve benim hiç bir sey soyleme yetkim yok, oyle mi??
Hele sen bir dur burda, kardesim. Yani senin hayatinin, benim hayatim üzerinde etkişi olmuyor mu diyorsun? Senin, yerine bir baskasini dikmeden kestigin agac, benim oturdugum bir oda da pofur-pofur içtigin sigara benim sihhatimi olumsuz etkilemiyor mu diyorsun?
Ooooo..., ozur dilerim! Sen bunlari yapan tipten bir kişi değilsin, doğru! O zaman sen o kosende, beni sokmayan yılan bin yıl yasasin diyerek, yanlışi gorupte duzeltmeyen, doğruyu bilipte soylemeyen, bir tasi bir tasin ustune koymaktan kaçinan tipsin, oylemi? Evet, seninle de alip veremedigim var. Senin umursamazligin, benim hayatimi olumsuz etkilemiyor mu saniyorsun? Sana bu milletin vergileri ile işletilen okullarda, camilerde ve dahi bu vatan ustunde guvenlik içinde yasaman için yatirimlar yapilmadi mi? Devletin senin için harcadigi paralar karsiliginda sen devletin için, sen milletin için, sen bir vatandaş olarak benim için ne yaptin, ne yapiyorsun, kardesim?
Ooooo..., ozur dilerim! Sen cevrenle ilgilenen, etrafindaki insanlara yardim eli uzatan, "ben vatanim için ne yapabilirim?" sorusunu soran ve bir seyler yapan birisin. Gene yanildim! O zaman sen kimsin kardesim? Ben seni tanimak istiyorum! Yoksa sen o, dişarda iyi gorunen ama içerde, gaddar bir baba veya ana mişin? Sen mişin o, bize "coban lazım, egitilmiş işsiz memur parcasi değil!" diyerek cocugünu okula yollamayan? Senin için egitimin hiç önemi yok değil mi? Senin anan-baban seni okula yollamadi ya, sen de intikamini senin cocuklardan alacaksin tabii. Baska kime yetecek senin güçun? Hele bir de o cocuklar, egitilmiş, yuksek okul bitirmiş bilgili kişiler olarak onune çıkarlarsa, kendini ne kadar çok asagida göreceksin, değil mi? Senden daha akilli, becerikli bir evlada bagirip cagirmak da olmaz! Ona hakeretler savurup, asagiliyamazsin da. Goruyor musun, sen hakli ciktin, yine. Ne kadar yalnişmiş, cocuk okutmak ta. Allah gostermesin, okuyup, kim bilir ne kesilir bu veletler senin basina!! Anlamadim, sen oyle bir baba veya ana değil mişin? Yani sen cocugünu her zorluga karsi, okutmaya calişan fedekar bir baba veya annesin, oylemi? Hem de en iyi okullarda, en yuksek derecesine kadar..
Ooooo...., ozur dilerim. Ben seni yine kariştirdim baska birileriyle. Iyi de kardesim, ben madem durmadan yaniliyorum, sen soyle bana kim olduğunu, aklindan gecenleri, ne olduğunu ve yarın ne olacagini. Senin olumlu dusuncelerini, başarılarini duymak beni sevindirmez, beni de galiyana getirip, daha da çok çalışmami saglamaz mi saniyorsun?
Sozlerine ihtiyacim var! Oralarda da güzel etkinliklerin olduğunu gormeye ihtiyacim var! Yalniz olmadığımi hişsettir bana! Alo, kimse var mi orada??
Konus kardesim, bir seyler soyle, sesin cikmiyorsa yaz bana.. Bilmiyorsan beni, gel tani
www.coyder.org.tr
www.justiçeinternational.org

Anladiysan amaçi,
Korkma el vermekten
Biz ne dusmaniz, ne de yabanci
Sadece inancımiz o ki,
Bir ekip işidir her başarı!


Senin başarın, benim başarım, bizim başarımiz milletimizin başarışidir,

BaşarılarıMızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir
Gonullu Görevli
"Size nasıl yardimci olabilirim?"

Avrupa Birliği Ve Bir Aslanin Ask Hikayesi

Türkiye ve AB ilişkilerinin "Leyla ile Mecnun"un ask hikayesini animsattigini soyleyenler oldu; burada Mecnun olan taraf tabiki Türkiye. Oysaki, bu ilişki bana, benzer ama daha baska bir hikayeyi aklima getiriyor; bir aslanin ask hikayesini. Bu hikayeyi bir kaç kişiyi sordumsa da, nedense daha önce hiç kimse duymamiş. Dolayısı ile bu hikayenin Kayılilara ait olabileceğini düşünüyorum cunki ben bu hikayeyi dogdugum ve buyudugum koyde (Kayi Koyunde) çok uzun yıllar önce duymustum, sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Şimdi efendim, bir gün kahramanimiz Aslan güzeller güzeli bir kiza asik oluyor. O da adetimizdir ya, kizi ailesinden iştemeye gidiyorlar. Aslani kapida gören aile tir-tir titremeye basliyor ve "hayir" diyemiyorlar Aslana. Ama "Evet" de demiyorlar.
- "Efendim" diye soze basliyor kizin babasi "tabiki biz size kizimizi vermek işteriz" ve bekliyor biraz "ama"yi demeden önce. Ve devam ediyor "Bizim kizimiz naziktir, biz onu oyle yetiştirdik;" sozleri agzinda bir sure geveliyor ve sonunda, tereddutlu ve alcak bir ses tonuyla "kizimiz sizden korkuyor" diyor.
Aslan sevdigi kiz için her şeyi yapmaya hazir, soruyor:
- Ben kizinizi seviyorum, onun ile evlenebilmem için her şeyi yapmaya hazirim" diyor (Ormanda, Aslana heralde pazarlik etmeyi öğreten olmamiş!:)) ve soruyor "Ne yapmami iştiyorsunuz?"
Kizin babasi eglim, buklum sikilarak
- "Tirnaklariniz" diyor "onlari kesmeniz lazım"
Hiç pencesiz aslan gorulmus mu? sizde sanirdiniz ki, böyle bir iştegin karsişinda Aslan kukriyecek ama, hayir, miyavlamiyor bile ve hazir bir şekilde
- "Tamam" diyor.
Geri geldiginde, pencesiz aslan, kiz babasini memnun olmus goruyorsa da "EVET" yanıtıni gene alamiyor. Baba hala tedirgin, yine kizini vermek iştedigini belirtiyor ve yutkunarak amasini soyluyor
- "Kizim" diyor, "sizden hala korkuyor!"
- "Ama, neden?" diye saskinlikla, yalvarircasina soruyor kahramanimiz "tirnaklarim da yok artik!"
- "Dişleriniz" diyor baba, "onlar o kadar keskin ve vahsiçe duruyor ki.." Daha baba sozlerini bitirmeden
- "Tamam" diyor Aslan "ben gider onlari da sokturur gelirim."
Aslan geri geldiginde, baba gayet memnun, arkasina yaslaniyor ve derin bir nefes aliyor; Aslanimiz artik pencesiz ve dişleri sokulmus, onunde boynu egik duruyor, kiz babasinin "EVET" sozlerini heyacanla bekliyor. (Dünyada baska kiz yok sanki!)
- "Aslan Efendi" diyor baba, kendinden gayet emin "kizim için yaptiginiz fedakarliklari takdirle karsiliyorum" Aslanin yuzu biraz gulmeye basliyor; netiçe, cektigi sancilara ve kaybettiklerine degecek gibi gorunmekte...
- "AMA" diyor baba; Aslanin cehresi birden donuyor ve bekliyor, "hala bir sey daha var"
- "Allah, Allah" diyor Aslan kendi kendine "daha ne olabilir ki?"
- "Saclariniz" diyor baba, "onlar da gitmeli". Kahramanimiz
- "AMA" demeye baslasa da
-"Itiraz iştemem!" diyor baba, kendinden emin ve ciddi bir şekilde ve hem de Aslanin curetine biraz kizmiş gibi.. Aslanin boynu bukuk
- "Tamam, efendim" diyor.. "Ben yelelerimi de kestirir gelirim".
Aslan geri geldiginde, baba çok neseli gözukuyor, kendisini gulmekten bile alikoymuyor. Karsişinda siklim-puklum duran varligin kendisinden "kiz işteme" curetine sasmaya basladigini degişik sekil ve sozlerle ifade ediyor..
- "AMA... AMA... AMA" diye kekeliyor Aslan "Ben.. Ben.. iştediginiz her şeyi yaptim" Kizinizi almayi da böylelikle hak ettmiş oldum" (heralde Kahramanimiz, Clint Eastwood'un Unforgiven(1992) filmini gormemiş olmalı.. Nasıl diyordu Eastwood, ayagiyla ustune bastigi ve oldurulmesine "ben bunu hiç hak etmiyorum" diyerek itaraz eden mahalle muhtarina? .... "Bunun hak etmekle hiç alakasi yok!")
Babanin, kendisini ev kedişinden daha asagi seviyeye dusurmus "Aslan"a verdigi yanıtı tahmin edebiliyor musunuz?
…..

Yarınin, yani 3 Ekim 2005 in Türkiye ye ne getirecegini merak bile etmiyorum, Cunki AB nin ne yapacagini görememek Aslan kadar koru-korune asik olmak demektir. Aslinda AB nin ve de AKP hukumetinin ne yapacaklari da önemli değil artik. Cunki Türk Milleti oyunun farkına varmaya basladi. Pencelerimizi ve dişlerimizi kaybetmiş olabiliriz, ama gurumuzu kaybedecek kadar zavalli olmadığımizi Türk halkı kendi-kendine ve de Dünya ya kanitliyacaktir; AB bize hala "kiz vermeyi" iştiyor olabilir, ama artik biz AB yi iştemiyoruz!
Bizim AB den baskaça da seçeneklerimiz var. Bizim pencelerimiz de, dişlerimiz de yine, geri yerine gelecektir, biz AB ye gireceksek baska bir zaman, daha kuvvetli olduğumuz bir zaman, bize uygün kosullarin olustugu bir zamanda aslanlar gibi gireriz; ev kedişi olarak hiç değil!..

Başarılarınızın devami dilegimle.
Sayın Erdogan, KKTC Satilik değildir!
Kuzey Kipriş Türk Cumhuriyeti Bağımsız bir devlettir ve Bağımsız bir devlet olarak kalmalidir.
Avrupa Birliğinden elde edilmesi umulan menfaatler adina ve yogünlasan yerli ve abanci kişişel çıkarci veya Türk dusmanlarinin baskilarina boyun egip, ugruna kanlar dokulmus bir vatan parcasi elden çıkartilamaz, satilamaz. Bir topragi vatan yapmak hiç bir zaman, hiç bir ulus için kolay olmamiştir; zorluklarla kazanilan KKTC gibi bir vatani bazı çıkarlar ugruna vermek milletimize ihanettir. Siz seckin bir Türk lideri olarak, ihanatkar olamazsiniz, tarihin sizi böyle yazmasina da neden olamazsiniz.
KKTC, Türkiyenin ve Türk Birliğinin bolunemez bir parcasi, vaz gecilemez bir guvencesidir. Türkiye hak ettigi sayginligi, güç ve refahi Avrupa Birliğinde değil, 250 milyonu askin nufusu olan Türk Birliğinde aramalidir.
Türkuz! Ne mutlu bize.


Satranç Tahtasında Sah - Piyon ve Türkiye

Sabahın altısında beni uyandırmak için çalmaya başlayan radyodan "Türkiye" sözcükleri geliyordu. Sunucu, John Lander, derin sesi ile " Poor Türkey (Zavallı Türkiye)" diyordu "It iş only a peon (o sadece bir piyon)". Çok kızmıştım, telefonla radyo evini arayıp öyle olmadığımızı anlatmak istedim ama..
Öncelikle şunu şöyleyim ki, savası biz iştesek de iştemesek de, savaş olacaktır. Türk milleti olarak bu savasdan en az zarar ile ve milli çıkarlarımiza en uygün bir şekilde nasıl cikabiliriz sorusuna cevap vermemiz gerektigi kanaatindeyim. Burada "savasa hayir" sozleri bize çok sey kazandırmiyacaktir. Türkiye iki tasin arasındadir. Savasa Amerikanin yanında girmememiz durumunda Sonuçlar Türkiye ve komsu devletler için daha agir olacaktır. Girdigimiz zaman kaybimiz daha az ve hatta karimiz da olabilir Eğer ki, Türkiye pazarligini iyi yapar ve kuzey Irak da konumunu iyi bir şekilde koruyabilirse.
Türkiyenin savas zararlarinin karsilanmasini iştemesi doğru bir harekettir. Savasi isteyen Amerikadir ve zararlari karsilamasi da Amerikanin hukuki bir zaruriyetidir. Orada askerimizin kani dokulecekse, ekonomik zarari karsilamak için değil, bir vatan ugruna dokulmelidir; Kipriş da olduğu gibi, Kuzey Irakta da Türk kardeslerimiz vardır. 1977 den 1979 kadar Irakda yasadigim sure içinde bir-çok Türkmen ile taniştim, onlarin Kerkuk ve diğer sehirlerde ne kadar eziyet cektiklerini sahsen gördüm ve hikayelerini kendi agizlarindan dinledim. Bu kardeslerimizin de, Kipriş daki soydaslarimiz gibi ozerk bir cumhuriyet kurma haklari vardır. Eğer bizim askerimizin kani dokulecekse, nedenlerinden biri Türkmenlerin özgürlugu için olacaktır, olmalıdır.
Türkiye savasa Amerikanin yanında girmezse, Amerika orada bir Kurt devleti kuracak ve onlari diledigi şekilde kullanacaktir. Böyle bir devlet Türkiye için zararli olduğu gibi, Suriye, Irak, Iran ve Azerbeycan içinde zararli olacaktır. İçimizde yıllarca kanayan bir ciban olarak ortaya cikaçak, iç savaslara sebeb olacak, yıllarca kan dokulecek ve hiçbir zaman Türkiye ve diğer komsu devletler iştikrara kavusamiyacaklardir. Dolayısı ile Türkiye’nin Kuzey Irakda agirlikli bir şekilde bulunmasi sarttir ve bu komsu devletlerin de yararinadir. Bunun da bu şekilde olabilmesi için (olmasa daha iyi olurdu ama) olacagi kesin olan bu savasda yer almamiz gerekmektedir.
Burada sorumsuz bir şekilde davranmak, sadece Türkiye’nin değil butun yorenin geleceğini ve gelecek nesillerin hayatlarini koretmek demektir. Yorede ülkelerini diğer bir filiştine cevirmek isteyen veya bu rişki göze alan kişilerin olacagini sanmiyorum. Savasi kimse iştemez, ama biz içindeyiz. Sorumlulukdan kaçmak, gerekenleri yapmamak cocuklarimizin ve torunlarimizin vebalini almaktir. Türk milleti durumu firsat bilip dEğerlendirebilmelidir. Basa getirilen onderlerimiz de bu işle yukumludurler. Onlarin vazifesi iyi bir pazarlak yapabilmek, ve Kuzey Irakdaki soydaslarimizin çıkarlarıni kollamak, ve dogurulmasi için calişilan olasi Kurt devletinin tabiri caizse yılanin basini daha buyumeden ezmektir.
Hukumetdeki onderleri biz kukla gibi hareket etmeleri için secmedik, halkın duygulari doğrultusunda hareket etsinler diye de secmedik; Onlari oraya gerçekler doğrultusunda geleceği gormek ve Türkiyeyi en iyi bir şekilde ileri goturmek için sectik ve basimiza getirdik. Demokratik bir ülkenin uyeleri olarak tenkitlerinizi yapin, ama onderlerimize milletin verdigi görevi yapmalari içinde musaade buyurun.
Oyle inanıyorumki, biz bu zorluklardan daha kuvvetli bir ülke olarak cikaçagiz. Ben Türk milletine ve askerine guveniyorum. Son secimlerde iş basina getirilen onderlerinde gerçekler doğrultusunda hareket ettiklerini ve Türk milletinin ve Türk soydaslarimizin çıkarları için caliştiklarini görüyorum.
Kolayi yapmayi herkes becerir, asil sanaat zoru basarabilmektir. Türk milleti zorun ustunden gelebilen bir millettir, zordan kaçip, kolaya siganan değil; Bunun böyle olduğunu bir kere daha gostermenin zamanı şimdidir.
Ve bir seyi daha unutmamak lazım. Radyodaki sunucu görüşlerinde yalniz değil, bir-çok Amerikalinin ve Dünya devletlerinin gözunde biz sadece satranc tahtasindaki kucuk bir piyonu- kolayca harcanabilen ayak askeri- yiz. Bu yalnişin doğrulugünu bile kabul etsek, biliyorsunuz ki, iyi oynandiginda piyon dahi bir Saha donusebiliyor.

1 Nişan, 2003
Yorede İştıkrar İçın Güç
Dengelerınde Türkmenler ve Kurtler

Öncelikle yazimi okudugünuz ve konu ile ilgilendiginiz için tesekkur ederim. “SATRANC TAHTASINDA SAH - PIYON VE TÜRKİYE” yazimda celişki olarak yorumladiginiz Türkmen ve Kurtlerle ilgili noktalari aciklamami iştediginiz için de ayriça tesekkurler.
Kuzey Irak’ta veya Türkiye’de veya Suriye’de veya Iran’da veya her dört ülkenin topraklarini kapsayan bir Kurt Devleti bu ülkelerde iştikrari yok edecektir. Olasi Kurt devleti tamami ile ABD ve/veya yore dişi diğer güçlere bagimli olacak ve onlarin masa vazifesini görecektir.
Böyle bir durum ne Kurtler için nede yoredeki o devletler için hayirli olacaktır. 1948 de İşrail'in kurulmasi ile Orta doguda olusan durum hala hepimizin gözu onundedir. Böyle bir vahim hali ikilemenin geregini kimler ve niçin goruyorlar?
Türkiye’de yasanan ve 30,000+ kardeslerimizin olumu ile Sonuçlanan “iç savasdan” kim kazancli cikti dersiniz? Gelecek savaslarin karlişi Kurtler mi olacaklardir? Devlet kurdum diye ortaya cikmak bir marifet değildir; Subat 28/Mart 1, 1992 de yapilan referandumu takiben bağımsızligini ilan eden Bosnada olanlari gorduk; Nişan 6, 1992 de Avrupanin Bosnayi bağımsız bir ülke olarak tanimasina ragmen 250,000+ Bosnalinin katledilmesinin onune gecilemedi. Oradaki huznu gün ve gün izleyen ve Bosna için 6+yıl calişan bir kişi olarak, ayni hatalari Kurt kardeslerimizin yapmamalarini tavsiye ederim. Onlar yapmaya kalksalarda, olmasınin yorenin geleceği için ne kadar tehlikeli olacagini hişseden bir kişi olarak yaptirilmamasi için gerekenin içra edilmesini dilerim.
Kurtlerin bağımsız bir devlet kurmalarina karsi çıkarken, Ozerk bir Türkmen Cumhuriyeti gereksiniminde bir celişki gormuyorum. Öyle ki, dengelerin saglanamadigi yorelerde savasin hiç eksik olmadığı, kucuk devletciklarin birbirlerine karsi vurusturulduklari son iki yuz yılimizin bir gercegi haline gelmiştir (1980lerde Irak ile Iran, 1991 de Irak ile Kuveyt...). Taki Osmanli ne zaman zayif dusmus ve halklarini koruyamaz hale gelmişse, o zamandan beridir ki kucuk devletcikler Osmanlidan turetilmiş ve birbirlerinin bogazlarina yapiştirilmişlardir. Yeni devletler kurma adina Amerikan tarihci Justin McCarthy’nin yaptigi arastirmalara göre 1821-1922 yıllari arasında toplam 10.5 Milyon Türk ve Musluman katledilmiş ve goce zorlanmişlardir. Bu sayılarin arasında Kurtlerde vardır.
Burada ayriça Irak ve diğer Arap ülkelerinin içine dustukleri durumu da örnek almak gerekmektedir. Ingilizlerle “Osmanlidan hurriyetlerini kazanma adina” işBirliği yapan Araplar daha sonra kendilerini batinin sömürusu ve egemenligi altında bulmadilar mi? Bugün, Saddam kendisinin adami olduğunu gostermeye caliştigi için, basina bu belalari cekmiyor mu? Kurtlere degişik bir program uygulanmayacagi acik ve net değilmidir? Olmiyacaginin ornegi Mart 1991 de gorulmustur; Kuzeyde Kurtler ve Güneyde Siilerin işyanlari önce ABD tarafından kişkirtilmiş, sonradan destek gormeyincede Saddam tarafından acimasizca bastirilmiştir. 200,000 üzerinde olu.
Parcalama ve yönetme politikasi hala devam etmektedir. Oyle gözukuyorki, Irakda dışarıdan yönetilemiyecek kadar kendisini büyük gormektedir ve dolayısı ile parcalatilacaktir. Bu gercegide hepimiz saniyorum goruyoruz. Burada dikkat gosterilmesi gereken sey Iraki kuculTürken ortaya bir İşrail unsurunun çıkartilmasi yerine, dengeleri sagliyacak bir güçun oluşturulması gerekmektedir. Türkiye yoredeki dengeleri sagliyabilecek kapasiteye ve konuma sahiptir. Ozerk bir Türkmen Cumhuriyeti bu güçun olusumunda önemli bir unsurdur. Olasi Kurt Devleti işe buna tam zit olarak, bu güçu zayiflatmaya ve parcalatmaya çalışacak bir unsuru olusturacaktir.
Konu üzerinde baskaça yanıtliyabilecegim sorularınizi ve dusuncelerinizi memnuniyetle bekliyorum.

---------------


Sanıyorum Türk medyasindan da bir nebze olsun takip ediyorsun savas tezkeresinin meclise sevk edilmesiyle koyulasan savas tepkilerini, bariş yanlilarinin hukumete yöneltigi agir elestirileri. Herhalde içinde bulundugumuz surec Dünya ve Türkiye tarihinde özel bir donemec , bizler de tarihe tanik olacagiz.Gorunen o ki, savas sonrasi Ortadogu'nun ve akabilinde devam eden surecde Türkiye'nin haritasi yeniden güçler Birliğince yeniden cizilecek. Tarihe tanik olmak kısmı hiç de hos değil tabi. Tarihin olusumunda kendi ülkenin çıkarları doğrultusunda etkide bulunamiyorsan Eğer. Anlayacagin uzere ben de su anki olusumdan hiç ama hiç memnun değilim. Okumalarima göre özellikle Yahudi lobişinin Abd hukumeti üzerindeki yogün etkişiyle, İsrail'inde uzun donemdeki çıkarlarına uygün (tabi abd'ninde) dusecek bir Kurt Devleti savasin uzantişini atlaslardaki yerini, Türkiye'nin bir kişim toplaraklarinida kapsayacak şekilde alacak. Yahudi lobişi bu şekilde hummali çalışmalarini yuruTürken, Ermeniler ve Kurtler'de bos durmazken bizim Türkler ABD'de armut toplamakla meskul olmasa gerek! Ya da oyle olmadığıni umut ediyorum. Okumalarimda içime su serpecek bir kaç damlacik aradiysam da göremiyorum. Siz neler yapiyorsunuz, ABD Türkeleri olarak yeterince orgutlenebildiniz mi? Su ana kadar gözlerimde Türkiye ABD basininda -yapilan para pazarligindan dolayi- askeriyle, topragiyla satilik ülke konumunda gorunen, acze dusmus , karikaturlere konu olan zavalli ve tutarsiz bir ülke..
Türkiye'deki tepkiler işe doğru adrese odaklanmakdan aciz. Her aksam saat 20'de elektirikleri sondurmek, meclis onunde eylem yapmak, imza toplamak bizim hukumetimize bile tesir etmiyor ki, Beyaz Saray'da etki gorsun! Gerçekten bu güne kadar hem ülkemi bu kadar zavalli, bu kadar bagimli, zincire vurulmus oldunu hişsetmemiştim..

Derya Filiz
---------------

Bir insan kendişiyle bu kadar mı çelişkiye düşebilir. Sn. Sefer Özdemir, Kuzey Kıbriş’taki Türkmenlerin özerk bir cumhuriyet kurmalarının hakları olduğunu soyluyorsunuz. Fakat Iraklı Türkmenlerden en iki kat daha fazla olan Iraklı Kürtlerin böyle bir hakki olmadıklarını ifade ediyorsunuz. Ahmet Kaya’nın şarkısında olduğu gibi, "Bu ne yaman çelişki anne!"
Bir tezi ortaya koymadan önce onun nedenlerini de ortaya koymak zorundasınız. Açıklamalarınızı bekliyorum.

Mehmet DUZ

---------------

Bir Umut Daha Var!

Hava soguk, donuyor
Sanki dişarda kiş, Sarikamiş’a kar yagiyor
Gün bitmiş, karanlik çokuyor
İçimde bir eziklik, ozum, ruhumun içinde boguluyor

Odam daralmiş, Dünya ustume ustume geliyor
Koseye sıkısmişım, korkular içimi kemiriyor
Akil tikanmiş, her cikiş yolunu kapatiyor
Kalb zincere vurulmus, sanki ezraili bekliyor

Alo! Kimse yok mu orda (?) diye soluk bir ses cikiyor
Iki kulagimin arasında yankilanmiş, kimse duymuyor
Simsege donmus, geri bende, içimde bana cakiyor
Sesim sessizligin içinde bogulmus, yuregim alev alev yaniyor.

Nerde Benim aslanlarim, dev güçunde
Devlerim vardı her biri birbirinden yuce.
Yoksa, yoksa?.. Onlarda mi sıkıstırılmıs ayri ayri herbiri bir koseye
Doru atlari ellere kosulmus, kamcilar yigitlerin sirtinda sakliyor bu gece?

Kargalar, kartal olmus ucuyor
Kurtlar inlerinde küs, bozkirlara inmiyor
Sessizlik hakim, kim hangi sonlara karar kiliyor?
Adalet kurban edilmiş, bir ipin ucunda sallaniyor!

Parca-parca mi olacaktı kalbim benim,
Elim koluma saldiracak, parmaklarim gözlerimi oyacak
İçimde bir fitne, beni bana dusman kilacak
Nerde benim akli selim, aksakalli ozbeylerim?

Vucudum donuk, her bir yanim yaniyor
Gözlerimden akan her damla bir ok, geri içime saplaniyor
Ne care bu haline, ulu Tanri dahi egilmiş sorguluyor
Yuregim boluk boluk, her bir parcam, her bir parcasini alevlere atiyor


Kalan güçumu bir bulsam, bir haykirsam,
Bir parcamla diğerini, önce kendi içimde toparlasam
Devlerle, kurtlar yanyana bir yesil ovada
Yagiz atlar sulanmiş, kartallar yigitlerin omuzlarinda ..

Ya Allah, ya Allahadiyla deyip, dirilsek son bir kere daha
Yurekler sımsıkı, kollar kenetlenmiş kollara
Gözler dikilmiş ufukta dizili cetin yollara
Dolu dizgin ciksak her boydan, kucaklasmak için Allahu Ekber Daglarinda

Kivilcimlar aleve dondu, parliyor günes güçuyle
Yok mu sesimi duyan, karanliklar cekildi, safak sokmekte
Son iki asrin aci kabusu idi bu gece
Dişişiyle, eriyle gelin BirDev olalim, beraber, hep birlikte ..

Sefer Özdemir
Boston, MA 1/1/2007









TürKev – Boston

Boston ve cevre sehirlerde yasayan Türklere "yer ve olanak saglamak" ilkesine dayanarak çalışmaktadır.
Tel#:617 269 2676OnBeş Boston Sk, Avlu içi, G.BostonHalka acik saatler: Cuma 6:30-9:00, Ctesi-Pazar 1:00-9:00. Diğer gün ve saatlerde ihtiyac ve iştege göre aciktir.Türkev'de bulabilecekleriniz:1- Günluk Türkce gazete ve dergi 2- Oturma odamizda, 7 kanaldan Türkce yayin yapan televizyon3- Okuma ve arastirma için, hizli (DSL kablolu) internet odasi4- Kutuphane5- Masa Tenişi6- Cay ve kahve için mutfak7- Türk girişimcileri için olanaklar http://finance.groups.yahoo.com/group/TürkGirişimcilerOdasi/8- Muzik ogretmek ve ogrenmek isteyen kişiler için muzik odasi9- Sinevizyon,toplanti, halk oyunlari vs için Büyük Oda10- Satranc, tavla.. tahtalari11- Ziyaretci arabalari için özel park alani (avlu)12- Spor sahasi ve cocuklar için avlumuzda oyun bahcesi(tasarimda)13- Kişilerin oturup sohbet edebilecegi bir “Koy Odasi” (tasarimda)Etkinliklerimizin bazılari asagida olduğu gibidir:1- Türk Kulturunu tanitmak ve yasatmak; ayni amaçi guden kişi ve kuruluşlara çalışma yeri, para ve diğer olanaklar sagliyarak destek olmak.2- Türkler arasi iş Birliği ve iş agini genişletmek 3- Türk Girişimcilerine yer ve olanaklar saglamak 4- İş arayanlara dayanişma , bilgi ve iş bulma imkanlari saglamak5- Sergi açmak isteyen sanatcilar için yer ve olanak saglamak6- Yıllik Dünya Türkleri Senligini gerçekleştirmek7- Toplumsal yardimlasma ve iletişim merkezi olusturmak8- Yasal ve genel işlemlerde uzman olan kişilerin seminer vermelerini saglamak9- Türkler arasi cesitli sosyal etkinlikler duzenlemek 10- Belirli ulusal ve dini günleri kutlamak 11- Ihtiyaci olan kişilere gecelik, geciçi veya devamli kalacak yer bulmalari için yardimci olmak.12: Uc ayda bir dergi çıkartmak:
Siz, ben de Türk toplumu için birseyler yapmak istiyorum diyenlerden mişiniz? Arayin, konusalim; size de yer ve olanaklar saglayalim. Türkev sizin için VAR


Bu nasıl bir celişki?
(Bir arkadaşa yazdigim mektubun bir aynişi, bir yerlere ve/ya seylere "darilip giden" diğer arkadaslar için)

Size de muhtesem günler ....,

Bana yazdiginiza sevindim. Dargin olmadığıniza da ayriça sevindim. Insan halligim çok fazladir, muhakkak bir pot kirmişimdir diye dusunuyordum.
Yazinizda, altini cizerek sozunu ettiginiz ve kendinizin de yasamiş olduğu "kendi milletinin insani tarafından yanliz birakilmak" gercegi nasıl giderilecektir??
Tanidigim bir kişi, kilişede (etrafta bir cami olmadığı için) namaz kilabiliyor -uygündur diyor ama, ayni kişi duvarlarimda resim olduğu için bu evde namaz kilinmaz diyor ve benim evime gelmiyor.. Bu ne celişki??
Obur tarafta, insanlarımız, Türk'u ve Türkiyeyi tanitmak adina her turlu garip kişilerle saatlerce konusuyor, onu dost edinmeye calişiyor ve hatta onlarin (siz soykirim yaptiniz-katilsiniz) gibi hakaretleri karsişinda, hala guler yuzle, anlayişli olmaya calişiyor, Hz. Mevlana rolunu oynamaya devam ediyor, ama ayni Türk kendişine karsi, bir "pot kirdigi" için, veya "yanlış bir soz" ettigi için, veya "tipi" kendi tipine uymadigi için bir diğer Türk'un yanina bir daha yaklasmiyor. Bu nasıl bir celişki?
Sizinle benim aramizda böyle bir sorun olabileceğinden cekinmiştim; olmadığına sevindim. Diğer "sorunlari", sorun olmaktan çıkartmak için ne yapabiliriz? Siz, su veya bu nedenle Türkev'e ugramazsaniz, bir baskasi bu ve su nedenlerle Türkev'e ugramazsa, o zaman Türkev kimin yeri olacak?? veya Türkev olacak mi?? Biz Türkler olarak, Türkev ve benzeri yerlerde, Türkler arasi ilişkileri geliştiremezsek, sizin yaptiginiz veya baska bir arkadasimizin yapacagi bir etkinlige hangi Türk, neden gelecek?
Siz buralara gelmezseniz, evet, alani bos bulan diğerleri gelecek, yer ve imkanlari kullanacak.. Siz gelmezseniz, sizin cocuklariniz da gelmeyecek; onlar da, benim cocuklarim ve diğer arkadaslarimizin cocuklari gibi "The Ameriçan Pot" içinde eriyip gidecekler... Belki, gerçekte bunlarin pek önemi de yok; belki, sadece ben kuruntu yapiyor ve kendi kendime böyle olacagi dusuncesi ve olursa kotu olacagi korkusu ile yasayip duruyorum..
Herneyse, sizin Türkev de özel bir yeriniz hala var!! Ve her zaman için Türkev kapişi size ve sizin cocuklariniza acik.
Bu arada umarim cocuklarinizin dersleri de çok iyi gidiyordur.
Aklima gelmişken soyleyim; iki hafta önce Jenna Russell Boston Globe da bir yazi yazdi, "$1.00'a bir gemi muzesi satilik" diye. Su anda "Lighthouse Museum" adi altında işlev goruyormus ve limandaki yerini kaybetmiş. Gemiyi bizim almamiz için girişimde bulundum. Boston da bir Türk Muzesi?? Yok, bu da olmaz!! Toplum olarak, ortak çalışmalar yapmaya ve basarmaya hazir değiliz hala, değil mi?? Hazir olacagimiz ve basliyacagimiz bir gün olacak mi dersiniz?
Birlik ve Beraberliğimizin bir gün gerçeklesmesi ve,
Her kime ve herseye ragmen BaşarılarıMızın hizla artarak devami dilegimle,

Sefer

17 Ekim onderler toplantısına ilgi yogünlugu (!)

Arkadaslar,

Biliyorum, mesgulsunuz.. işiniz var, güçunuz var; kişitli zamanıniz herkes ve hersey tarafından her yöne cekiliyor. Nerde ne yapacaginizi sasirdiniz. Belki de artik epostanizi acmiyor ve acsanizda gonderilen iletileri de okumuyorsunuz..

E-postasini acan ve okuyan arkadaslar, gecen toplantıda Musa Beyin de soyledigi gibi, iş yine basa dusuyor. Evet, telefon etmeniz gerekiyor. Boston civarinda ve Yeni İngilterede onder olarak nitelendirilebilecek 20 kadar kişi var; bunlari taniyorsunuz. Bu girişimin başarıli olması için, Toplum Onderlerimizin aralarında iletişim kurabilmeleri için ayda bir kere bir araya gelmelerinin toplum acişindan yararlı olacagina inaniyorsak, tanidiginiz onderleri ya telefon ile, ya da sahsen giderek davet etmeniz gerekecektir.

Bu toplantıda 20 ondere ulasmamiz gerektigine inanıyorum. Alinacak kararlar tum Türk toplumunu ilgilendirecegi için, degişik yorelerde toplumu temsil eden onderlerin aramizda olması önemlidir. Oyle ki, temsil ettikleri toplumun sesi olabilsinler.. Burada ki amaç her ondere anlatildiginda, kendi sahişlarina değil, Türk toplumunun yararina hizmet etmeye calişan tum onderler bir araya gelmeyi bir firsat bilecek ve bu toplantıya katilacaklardir. Ama, hiçbirimiz bu değerli onderlerimize, toplanti amaçi, yeri ve tarihini duyuramaz işek, vebal yine bizim uzerimizde kalacaktir.
Zaman daraliyor.. Gerekeni bugün ve hatta şimdi yapalim, lutfen.

Sefer Özdemir
Türkev adina


AMCA BEY, Ben Sana Minnettar Değil ...

Pazar sabahi, her gün olduğu gibi yine erken kalkmak a kadar zordu ki, ama zorlukla buldugum marangözu bekletmemek için zorunlu idi.. Evden, Türkevé doğru hizla arabami surerken, onume cikan siş, sanki beni yolumdan caydirmaya calişiyor gibiydi. Oysa ben, yapimini bir turlu baslatamadigim koy odasini bitirmeye kararli idim.. Tum malzemeler dunden alinmişti, zaten.
Marangözla beraber, mutfakta "koy odadişi"nin nasıl olması gerektiğini ve ne şekilde insa edeceğimizi konusurken, yumusak bir ses, kapi girişinden bize sesleniyordu,
- Günaydin!
Orta yaslarda birisi yuzunde bir tebeşsumle, gözlerini bizlerden kaydirip etrafa bakindi ve yuzunde buyuyen bir tebussumle,
- Türk Kultur Evi dediginiz yer burasi mi? diye sordu.
- Evet amca bey, burasi. Buyrun, gelin. Size yardimci olabileceğimiz bir sey var mi, yoksa ziyarete mi geldiniz?
- Ziyaret evladim..
- Cay alirmiydiniz?
- Sonra evladim, siz işinize bakin..
Biz işimize bakarken amca bey, odalari dolasiyordu, bir sure sonra kitapligin onunde durup, kitaplari incelemeye koyuldu..
Tasarim bitmişti, marangözla asagi kata inip, sedirleri insa etmeye baslamamiz gerekiyordu.
- Amca bey diye seslendim, basini yine yuzunden eksik olmayan gulumsemesi ile bana cevirdi,
-Efendim, evladim..
-Biz asagi iniyoruz, siz kendinizi evinizde hişsedin, lutfen.
- Tamam evladim, siz işinize bakin..
Merdivenleri inerken, sok oldum. Kirmizi hali ile dosenmiş merdivenlerin her basamaginda, camur izleri vardı.
- Nerden geldi bu diye sormak için kafami arkamdan inen marangöza cevirirken, camurlu botlarinin merdivenden asagi bir cift camur izleri daha birakiyor olduğunu gördüm.
İcimden bagirmak geldi, ama sustum. Türkeví ilk defa ziyarete gelen, amca beyin gulumsemesi aklima geldi, utanmaya basladim.
On dakika sonra yukari Türkev e ciktigimda, amca bey mutfaktaydi. Elinde bir sungerle firinin ustunu siliyordu.
- Amca bey niye zahmet ediyorsunuz, biz yapariz onlari
- Tabi yaparsiniz evladim, cay suyu kaynarken, bos durmayayim dedim o kadar..
Mutfaktaki gözlerde aceleyle, metreyi ararken,
-Sagol amca bey diyerek, minnettarligimi dile getirmeye caliştiysam da, amca bey duyar gibi değildi..
Marangöz, olculeri yanlış almişti.. Tahtalar yeniden olculecekti.. adam ne yapmak iştedigimi anlamamişti.. Türk olmayan birinin, hayatinda gormedigi bir ""sedir"" insa etme işini anlamasi da kolay olmiyacakti galiba..
On-beş yirmi dakika sonra merdivenlerden yukari Türkev'e tirmanirken, nerdeyse amca beyle carpişiyorduk. Elinde elektrik supurgesi, merdivenleri temizliyordu..
- Amca bey ne yapiyorsunuz? diye sormaktan kendimi alamadim. Hayretler içinde adama bakarken, o sakin ve yumusak sesi ile
- Siz işinize bakin evladim, ben de buralari birazdan bitirim.
Hiç gormedigim tanimadigim bir adam (?), elalemin pişligini temizliyordu.. Bu onun işi değildi ki, sadece ziyarete gelmiş bir misafir idi.. Onunla ilgilenemedigim için kendimi suclu hişsederken, o bir de kalkip etrafi temizliyerek beni daha da mahcup ediyordu..
- Biz yapariz amca bey, siz rahatiniza bakin
- Tabi yaparsiniz evladim, cay demleniyorken, bos durmayim dedim, sadece o kadar.. siz işinize bakin..
Boyun egip, "sagol, amca bey", dedigimi o elektrik supergesinin, camurlari içine cekerken çıkardigi seslerden duymuyordu bile.
Geri asagi katda, marangöz ben gelene kadar agaclari kesmeye baslamişti bile. Yalniz, ortaya cikaçak gibi gorunen nesne benim dusundugum, sabah uzun uzun üzerinde konustugumuz sedire pek benzemiyordu..
- Su cizimin üzerinden bir kere daha gidelim diye teklif ettim marangöza.. Elindeki testereyi birakip, bana doğru uzunca bakti.. Bu bakişin manasi acikti, "ïsime karişma"! iyi de, anlasilmadi işe aciklamam lazım di, değil mi? Tahtalari elime alip, yapmamiz gerekeni gorsellestirmeye caliştim.. Marangözun gözleri firildiyordu.. Galiba adami kaybediyorum diye dusunurken, adamin
- Bir Pazar günu, böyle seylerle ugrasmak zorunda değilim sozleri kuskumu doğruladi.
Alet kemerini belinden yavasca çıkardi, ve yakinda duran torbasinin içine yerlestirdi. Doğrulup bana uzunca bakti.. Tamam, bildigin gibi yap dememi bekliyordu.
- Haklişin dedim, bir Pazar günu bunlari yapmak zorunda değilsin..
Geri masaya yurudu ve elektrik testerişini de aldi ve onu da torbasinin içine yerlestirdikten sonra torbasini kapatti ve cat kapi cikti.
Yapacak bir sey yoktu. İşiklari sondurup, asagi kati kapatacaktim. Başlamak bilmeyen, koy odasi yapimi yine ertelenmişti. Herneyse, zaten benimde bilgişayarda yapacak bir suru işim vardı.. Onlara zaman ayirabilecektim şimdi.
Ucuncu katda olan Türkevé doğru yonumu cevirmişken, girişte amca beye rastladim, elinde cop torbalari ile dişari doğru cikmak uzereydi,
- Ha evladim, cikmadan seni gordugume sevindim dedi
- Kusura bakma, amca bey senin ile de ilgilenemedim.. şimdi oturup bir cay içebiliriz
- Maalesef evladim, gitmem lazım. Ama sen otur iç, cay hazir yukarıda.
Amca bey, cop torbalarini yere koyup iki eliyle beraber, elimi sikti.. Yuzunde büyük bir gulumseme, ve simsiçacik içten bir tokalasmayla
- Allah işini kolay etsin, evladim dedi, cop torbalarini eline geri aldi ve cikti. Adami hayretler içinde avlunun obur tarafında bulunan cop tenekelerine ve sonra da avludan dişari yururken seyrettim.
Giriş sanki, haliyi dosedigimiz ilk gün gibiydi; tertemiz. Merdivenler de camurdan eser olmadığı gibi, bir toz tanesi bile gorunmuyordu. Mutfakta, cay suyu hafiften kayniyor, temiz bir bardak masada, altligin ustunde, içinde bir kasikla beni bekliyordu. Mutfagin her tarafı işil, işildi.
Bir pazar sabahi daha geride kalmiş, oglen sonrasi olmustu. Günes işinlari, bulutlari ve sişi eritmiş, Bostonun uzerine işildamaya baslamişti; İşinlarin bir kısmı cam kapi ve pencerelerden Türkevín içine siziyordu. Ve ben, yorgünluk cayimi yudumlarken, bu siçakligi oylesine hişsediyordum ki.. bilgişayarimin basina otururken içimden sadece bir cumle geciyordu..
Ben sana mınnettar değil, kurban olurum be amca bey...

Sefer Özdemir
Türkev, Boston
5 Subat, 2006 15:28


$400,000 lik bir ipucu ve bir cocukta dogan Türkiye sevgişi ..

Son bir haftadir bir-çok degişik kişiden duydugum hikayelere, Pazar günu toplantimizda, bir-kaç tanesi daha eklendi. $400,000 ile Türkiye sevgişi arasındaki baglantiyi asagidaki hikayelerde göreceksiniz.
"Türkev de oyalanirken okudugum bir gazete, acik artirim ile emlak satişi ilan ediyordu. Artirima katildim ve $400,000 ile ben kazandim. Artirimdan hemen sonra bana birisi, yer için $500,000 teklif etti. Ayni kişi sonradan $650,000a cikti. Uc ay sonra yeri baska birisine, bir emlakci araciligi ile $835,000 aliçi buldum. "
"Türkev'e gelen insanlarin benim gibi düşünen, hayata benim gibi bakan, Türkiye ve Türk insanina sevgi ve saygişi olan kişiler olduklarini fark ettim. Onlarla arkadas olmak çok tabii idi, aralarından biri ile arkadasligin otesinde baglarimizin oluşması da beklenmedik güzel bir gelişmeydi."
"Amerika hayatinin agirligini zaman zaman omuzlarimda oylesine hişsediyorum ki, evimden dişari adimimi atamiyacak kadar güçsuz kaliyorum. İşte o zamanlar Türkiye’deki aile ortami aklima geliyor. Bu aile ortamini ben Türkev'de gördüm. Türkev beni içinde hapiş hişsettigim ortamimdan cekip, çıkartabiliyor."
"Evden hiç bir yere gitmek iştemeyen kizim, Türkev dedimi, gelmeye can atiyor ve Türkev'i çok seviyor"
"Türkev'in en büyük faydasini ben gecen hafta gördüm. Bu fayda hiç bir miktar para ile olculemez. Ben yıllardir, oglumu Türkiye'ye goturmek için ikna etmeye calişiyordum. Yaptigim hiç bir sey fayda etmedi. O, annesinin Türklere karsi olan kizginligindan etkilenmiş olmasından dolayi Türkleri sevmiyor ve hatta "nefret" ettigini bile soyluyordu.. Oysaki, gecen hafta oglum, bu yaz Türkiye'ye gitmek iştedigini soyledi. Türkev'de o, Türklerin annesinin anlattigi gibi olmadığıni gordu.. Türkiye ile ilgili aldigi ve gordugu bilgiler işiginda Türkiye’nin, gerçekte çok güzel bir yer olduğunu anladi. Hatta Türkev'de iki kere seyrettigi bir filimde, Net 2.0, İstanbulun güzelliklerini kesfetti, Türkiye’nin bir terorişt ülkesi olmadığıni duydu."
Baglantiyi görebildiniz mi?

Sefer Özdemir
Türkev adina

‘Biz Türklerle sorun nedir?’ sorusuna YANITLAR 2

Sizlerin hos görüşune siginarak sordugum ((Biz "Türkler"le sorun nedir?)) sorusuna yanıtlar hala gelmeye devam ediyor; 7 kişiden daha gelen gözlemler asagida olduğu gibidir. Kendilerine, değerli zamanlarini ayirip, bu konuda bir çalışma yaptiklari için tesekkur ediyorum.
Asagida topladigim bu yanıtlarin, bana Türkev deki yeni görevimde çok faydali olacagina inanıyorum. Bu çalışmayi baska arkadaslarinda yararlı bulabilecegini düşünerek internet yolu ile dagitilmasi için gonderiyorum.

BaşarılarıMızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir
Türkev, Boston
http://groups.yahoo.com/group/TürkKulturEvi/
Türk Kultur Evi (Türkev) topluluğu Türk kulturu, dili, Eğitimi, orf ve adetlerimizi vs. içeren konulari işlemektedir. Diğer yazi, dusunce ve haberlerinizi diğer kardes topluluklarimiza gondermenizi iştirham ediyoruz.

---------------

Biz Türkler..

Sayın Sefer Özdemir'in sorusu beni çok dusundurdugu halde bir yanıt vermemiştim. Aslinda başkalarınin ne diyecegini merak ediyordum bu konuda. Onbeş yanıtı şimdi okudum ve çok uzuldum. Bir kişinin dışında herkes ne kadar olumsuz goruyor bizleri. Türkleri hiç bilmeyen birisi okusa bu yorumlari nasıl bir yargiya varir bu millet için? Bizler bu kadar kotu muyuz? Hiç bir iyi tarafımiz, gurur duydugumuz niteliklerimiz yok mu? Ben insanlarımızin çok iyi yanlari vardır diyorum - bunun bir romantiklesme olduğunu da kesinlikle kabul etmiyorum-. Bizler dEğer yargilari yuksek, mişavirperver, yardimci, sevgi dolu, ahlaki, saygili, ve pekala da calişkan insanlariz. Çok daha fazla nitelikler saymak izterim ama ozetle soylemek iştedigim, lutfen bir dusunun ve kendi kendimizi ne kadar - genelleme yaparak ve yalniz biz Türklere özgü imiş gibi - asagilayan, kotuleyen sifatlarla tanimladiginiza bir bakin.

Sevgiler, Saygılar,
Yıldiz Grodowski
5 ekım 2006

Not: Türkcemin bozuklugu için ozur dilerim.
---------------
Merhaba Sefer bey,

Sorunuzun cevabi o kadar uzun ki, nasıl toparlayacagimi bilemiyorum. Ama kişaca ozetlemeye calişayim. Evvela tabloyu net ortaya koymak için, butunu görebilmeyi denemeliyiz. Aksi takdirde, sadece ayrintilarda kaybolur ve gerekli çıkarimi yapamayiz.
Dünya uzerine gelmiş olan milletlere baktigimiz zaman, Türklerin diğer milletlerden ayrildigi siz de takdir edersiniz ki bir takim özellikleri vardır.- En eski uygaliği kuran,- En eski dile sahip olan,- En fazla devlet kuran ve yikan, ve hatta diğer medeniyetlerin kuruculugünu da yapip sonra bu medeniyetlerin içinde asimile olarak kaybolan. (Cin, Hindiştan, Mişir, Yunan, Roma v.b. gibi)Bu uygarliklari kurup geliştirirken de, butun insanlarin menfaatlerini koruyup gözeterek yapmayi becermişlerdir. Hiçbir milletin kaynaklarini ve dEğerlerini değil sömürmek, daha fazla korumus ve gözetmiştir.
Anadolu'da yasamiş olan butun medeniyetlerin izlerini hiçbir tahribata ve dezenformasyona ugramamiş bir halde gormek, günumuzde hala mümkündur. Avrupa'da işe daha fafızalarimizdan silinmemiş olan Endulus uygarligi ile ilgili acaba İşpanya'ya gidecek olasaniz ne bulabilirsiniz? Yada Amerika'da İnka, Aztek, Olmek veya Kuzey Amerika kizilderilileri hakkinda ne bulabilirsiniz. Bizim Türkiye'de yasayan bu bolgenin yerlilerine hangi tarihte böyle bir baski ve dezensormasyon uygulamişiz ki. O kadar arastirdiklari halde Ermeni konusunda bile işpatlayabilecekleri bir delil bulamiyorlar. Bir bulsalar siz Amerika'da yaşayan vatandaşlarımiz bize ne yapacaklarini herkesden daha iyi tahmin edebilirsiniz.
Bu kadar çok devlet kurup yıkmamıza ve su an içinde bulundugumuz dagınıklıgımıza gelince işe; Biz Türkler ulvi bir amaçi gerçekleştirmek ve onu hayata geçirmek için yasariz. Bu ulvi amaç işe butun Dünyanin cagdas ve medeni bir şekilde idare edilmesidir. Butun Dünyanin, Hak için ( Cunku bizim yönetiçi kesimimiz veya akil hocalari daima Erenler, Evliyalar olmus olduğu için, butun Evrenin Yardan olduğunu, haliyle Dünyanin da Yaradanin bir parcasi olduğunu biliyorlardi.) idare edilmesi ve korunmasina azami gayret sarf ediyorlardi.Topragi kazarken bile Tabiat Ana'yi incitmekten korkarlardi.
Değil bir insana bilerek zarar vermek bir hayvana bile zarar vermek agir cezai yaptirimlara bagli idi.Ne zaman ki biz bu yolda yuruduk ve pesimizdeki insanlari bu yolda yuruttuk, büyük devletler ve Imparatorluklar kurduk. Ama , ne zaman ki bu ulvi gayeyi sonraki gelen nesiller unuttular veya saptirdilar, işte o zaman da dagilmanin kaçinilmaz sonu ile karsi karsiya kaldilar. Daha sonraki günlerde kim ki bu gayeyi amaç edindi ve rehber tuttu işe, onlar bu sefer baska bir devlet ve bu doğrultuda devam edildigi sure içinde de yeni bir Imparatorluk kurdular.Yani sozun kişasi, kim ki Torelerimizin izinde gider bu toplumu vezir, kim ki Torelerimizi cigner bu toplumu rezil eder. Bu sozum yönetiçi olanlar içindi. Bu milleti rezil etmeye kimsenin güçu yetmez. Ama, bu kotu yönetimler döneminde halkımızin kendine guveni sarsildigi ve yanlış yonlendirildigi için kendini gerçekten paramparca ve kotu hişsediyor.
Bunun tersi durumda işe, Atatürk’ün onderliginde elinde hiç bir sey yok iken, bu ülkenin 15 yıl gibi bir surede basardiklarina ve geldigi seviyeyi bir dusunun. Atatürk’ün olumunden sonra işe, Batı'nın onderliginde gecen bu kadar uzun bir surede geledigimiz mi yoksa dustugumuz durum mu demeli gelinen bu noktayi bir dusunun.

Saygi ve sevgilerim ile,
Dr.Kemal Aytuglu
6 ekım 2005

---------------
Merhaba ben de tum soylenenlere fazlasiyla katiliyorum biz de NY’ da 5 yıl yasadik bir de USA vatandaşi kizimiz oldu (Türklerden daha fazla Italyan Amerikalilardan fikir baabinda yardim gördüm) ben sizin samimiyetinize ve de bilginize guvenerek birsey sormak izterim Biz 10 aydir ailevi nedenlerden dolayi Türkiye’deyiz USA da olduğumuz sure içerişinde işe vize suremizi gecirdik Pasaportumuzda 10 yıllik vizemizin suresi halen gecerli biz oraya hiç donmemek uzere tekrardan nasıl girebiliriz goc mu etsek girince veya almazlarsa iltiça mi bilmiyorum Cunku Türkler inanin ki burada kendi memleketlerinde de çok degiştiler belki kucuk seyler ama bana yetiyor HOSGÖRÜŞUZLER , hep kendilerini birsey zannediyorlar ve de aaaaahhhhhhhhh içim çok dolu 10 ay bana fazlasiyla yetti burada (ben ayni zamanda avrupa Birliği vatandaşi bir KIBRİŞLIYIM)bana Eğer biliyorsaniz bir fikir verip yol gosterirseniz veya tavsiyeleriniz olursa sevinirim. Tesekkurler.

CILER TANSOY
---------------


6 ekim 2005
Merhaba arkadaslar ,

Sorulan soru ve verilen cevaplar hakikaten çok ilginc ve de problemi doğru teshiş etmeye yönelik. Musaade ederseniz benim de naçizane katkilarim olacak.
- Insanlarin tamamen diş gorunusleri ile dEğerlendirilmeleri sebebi ile gosterişe çok onem verilmesi
- İçinden ciktigi toplumu begenmeme ve uyelerine karsi acimasizca davranmak, yabancilara gosterdigi sevgi ve musamahayi kendi toplumundan esirgeme,
- Diğerlerinin başarışini cekememe ve kucumsemeye çalışmak (hiç olmazsa kendine de bir pay çıkarmak)
- Her şeyin en doğrusunu kendinin bildigine inanmak, bir konuda iyi olunca diğer butun konularda da en iyi çözümu uretebilecegine inanmak (O konuda bir fikrim yok ya da o konu benim uzmanlik alanim dışında demeyi ayip saymak),
- Diğerlerinin tecrubeşizliginden iştifade etmeyi ve ona duyulan guveni iştişmar etmeyi vahsi kapitalişm içinde iş yapmak olarak aciklamak (ABD ye ilk gelişimde, havaalanındaki caresizligimi kullanarak, taksinin 18-20 $ tutacagi mesafeye için benden 70 $ alan genç girişimci arkadaşa selamlar) ve ilk aci tecrubeden sonra gözu acilan yenilerin artik kendişine yuz vermemesini cekememezlikle aciklamaya çalışmak,
- Yakalanan en ufak bir başarıyi bile en yakin arkadaslarini ezme araci olarak kullanma, hayatini hep kendini birilerine karsi işpat etme cabasi ile gecirme,
- Insanlari kategorize etme (egitim durumlari, mali durumlari vs. ile), insani bireysel varlik olarak görememe,
- Secimle geldigi koltuktan ancak mucbir sebeplerle (hastalik,kocama, olum vs.) kalkmak,
- Secimlerde oy kullanmayı yandasina karsiligi daha sonra iltimas olarak odenmek uzere verilen bir borc olarak algilamak ya da oyunu satmak,
- Kamu malini es ve dosta dagitilmak uzere kendişine verilmiş bir varlik olarak gormek,
- Birlikte iş yapma ahlakinin olmayışi (kardeslerin bile birlikte iş yurutememesi),
- Varolan bir başarıdan pay almaya çalışmadaki ve yapilacak bir işte kendisinden iştenen fedakarliga makul bahaneler uretmedeki maharetimiz,
- Diğerlerinin başarışini mümkünse engelleme, mümkün değilse kucumseme cabalari ( o kadarini herkes yapar tarzi yaklasimlar), birbirlerini cekememe
- Ingilizceyi duzgün kullanma cabasinin yarişini bile anadilininden esirgeme, ingilizce bildigini en basit diyaloglarda dahi gosterme cabasi (Gerci Türkiye başbakanın bile ingilizce konusamadigi halde incelemek ya da kontrol etmek yerine 'check etmek' i kullandigi yerde belki de normal ), çok iyi ingilizce bilmeyi diğerlerine hava atma araci olarak kullanma iştegi,- Asiri derecede kompleksli bir toplum olmak, (yanında başkalarınin başarışindan bahsedilmesini kendişine hakaret olarak algilamak baska nasıl aciklanabilir bilmiyorum)
Galiba bunlar Asya toplumlarinin genel özellikleri, ve bizi nerede olursak olalim buluyor. Ama yine de sorunun teshişinin tedavinin de ilk adimini olusturdugu gerceginden yola çıkarak doğru yolda olduğumuzu, kendimizi doğru taniyamamizin olumsuz taraflarimizi duzeltmede önemli bir adim olduğunu düşünüyorum. Bu yondeki gayretlere araci olanlara tesekkurler. Bu arada musadenizle Mine Hanima Türk toplumu adina yaptiklari için bir Türk olarak, (ayriça mine hanimdan yardim alip maalesef bir tesekkuru akil edemeyenler adina) tesekkur etmek istiyorum. Mine hanim, yabancilarin en ufak bir nezaket gosterişine binbir tesekkur edip en yakinindakilerin çok büyük yardimlarini es gecmek de, en azından galiba sizin muhatap olduklariniz için baska bir özelligimiz olarak gorunuyor ama doğrulari yapmaya devam etmeninizi salik veririm.

Herkese başarılar dilerim, sevgi ve selamlar
Recep Türk
7 ekım 2005

---------------

Türk Ahlakı"Türklerden daha faziletli bir toplum görmedim. Oyuna ve eğlenceye vakitleri yoktur. (...) Yemeklerini çabuk ve konuşmaksızın yerler. Yemek isteyen kim varsa; tanıdık, yabancı ayrılmaz, sofraya çağrılır. (...) Askerler dahil şehirde silah taşımak yasaktır. Düello bilmezler; dövüşmeyimedenî terbiyeden mahrumiyet sayarlar. Arada kavga edenler çıkar; fakat kavgayı devam ettirmeleri mümkün değildir; ilk görenler derhal müdahale edip sustururlar. Zaten şehirlerde büyük sükunet vardır. Kumar ve içkinin dinlerinde yasak olması kavga çıkmamasının sebeplerindendir. Ama içki içen, esrar çeken Türklere tesadüf edilir; çoğu sosyal durumlarını bu sebeple kaybetmişlerdir. Karaborsa ve tefecilik günah ve meçhuldür. (Criştobal de Villalon, s. 160-161)"
"Bundan başka şunu söylemek istiyorum ki Türkler bir şatoyu veya kaleyi aldıkları zaman her şeyi ve resimleri buldukları gibi aynen birakyorlar, onları tahrip etmek gibi bir âdetleri asla yoktur. (Belon, s. 90)"
"Türkler iyi niyetli insanlardır. Birbirlerine bağlıdırlar. Birbirlerine iyılik yapmaktan hoşlanırlar. Bunları Tanrı'nın şerefi için yazıyorum; yoksa Türklerin bizim imanımızın dışında kaldıklarını biliyorum. (...) Türkler sözlerinin esiridirler. Ancak ölü bir Türk sözünü tutmayabilir. Samimi ve sadık insanlardır. (Bertrandon de la Broquière)"
"Türkler sokakta rastladıkları yazılı kağıda ve güle basmazlar; yerden alıp bir duvarın üstüne veya dibine koyarlar. (Busbecq)"
"Türkler kimseyi Türk usulünce yaşamaya zorlamazlar. Herkesin kendi mevzuatı ile yaşamasına müsaade eder ve izin verirler. (Geoffroy, c.II, s. 180)"
"İsteyen Türk, gerek cuma, gerekse bayram namazında, cami içinde veyaavlusunda, cemaat ortasında, düşmanı kim işe ondan af diler. Affı yaş ve makamca küçük olan işter. Muhatabı, kesin şekilde ve cemaat önünde ffettiğini söylemeye mecburdur. Sonra elini öptürür ve kucaklaşırlar. Bir kere barışmış olan iki düşman, eski anlaşmazlıklarından dolayı birbirlerine kötülük edemezler. Böyle bir şeye cesaret eden kişi, hem toplumla, hem Allah'la alay etmiş sayılır ve lanetlenir; fena muamele görür, kendişine inanılmaz. (Villamont, s. 252)"
Sözü uzatmayalım; Sayın Yılmaz Öztuna'nın Tarih Sohbetleri'nden (s. 286-290) derlediğimiz yukarıdaki satırlar XVI. yüzyılda Türkler arasında bulunup da anılarını veya raporlarını yazan kimi seyyah, kimi diplomat, kimi asker, kimi esir gayrimüslimlere aittir. Düşmanı oldukları bir toplum hakkında kendi milletlerine karşı dürüst davranıp sahih bilgiler vermeleri, hiç şüphesiz Türkler hakkında iyi niyet beşlemelerinin değil, objektif davranmalarının bir Sonuçudur. Nitekim aynı yazarlar kitaplarının bazı yerlerinde garazkâr ifadelere de yer vermekten kaçınmamışlardır. Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz husus, Türk milletinin toplumsal ahlak ve sosyal düzeninden bahsedilirken, hemen bütün kaynakların ittifak ederek benzer şeyleri söylemek zorunda kalmalarıdır.
Şimdi, söz konusu ettiğimiz alıntılar üzerinde ayrı ayrı düşünüldüğünde, her bir uygulamanın XVI. yüzyılı, yine Batılıların adlandırmasıyla neden "Türk Asrı" yaptığı daha iyi anlaşılır. O halde bu dediğimizi şöyle okumak da mümkün: Nerede ve ne zaman olursa olsun, bütün gelişmeler, bütün askeri ve siyasi başarılar, bütün zenginlik ve refah, bütün... bütün... hep güzel ahlak ile ivme kazanıyor, onun sayesinde insanlık için katma değer üretiyor. Peki o halde soru şu: XVI. yüzyılda imrenilerek izlenen bu millet daha sonraki yüzyıllarda ceste ceste nasıl da inhirafa uğrayıp toplumsal desenlerini kaybetti; nasıl da asaletinden tavizler verip ahlak anlayışını değiştirdi?!.. Faraza bu satırları birer kez daha okuyup kendimizi tek tek değerlendirmeye alsak, acaba bizim hakkımızda yazılan bunca şeyi yalanlamak için çırpındığımız Sonuçuna mı ulaşırız! Veya bir yabancı bu satırlardan yola çıkarak Türkiye'ye gelse, yanlış bir seyahat yaptığına mı kanaat getirir!.. Eğer öyleyse, Türk milletine, yerde bulduğu kağıdı veya gülü, üstüne basılmasın diye bir duvar kovuğuna koydurtan o rafine anlayışın neşet ettiği ahlakî değerlere ve irfanî geleneğe ne oldu?!..
Ben kendi hesabıma çevreme bakıyorum, insanları gözlüyorum, haberlere kulak veriyorum ve sonra şüpheye düşüyorum; acaba atalarımız hakkındaki bütün bu yazılanlar mı yalan; yoksa biz mi onların torunları değiliz?!.. Lütfen yukarıdaki satırları bir kez daha ve üzerine basa basa okuyun; çook farklı şeyler bulacak, çook ayrı yolculuklara çıkaçaksınız

(Alıntıdır. Yazarı Bilinmemektedir.)

---------------

“Yerinmek bir şarklı alışkanlığıdır” diyordu Çetin Altan hoca.
Yerinmek insana bilinçaltından mazoşiştik bir keyif mi veriyor diye endişeleniyorum çoğu zaman.
Bıktım ben, “Biz Türkler...” ya da benzeri ifadelerle başlayan yerinmelerden, dövünmelerden. Kendi kendimizi yiyip bitiren, bireysel, kurumsal ve toplumsal atalete sürükleyen adeta bir virüs bu tür yakınmalar.
Biz Türkler...
Biz adam olmayız...
Bu millet adam olmaz...
Zaten biz...
“Ben”i de işin içine alırcasına konuşma.
“Biz” diye kollektif konuşma hakkı kimseye ait değildir.
Varsa cesaretin eğer, “Ben” diye konuş.
O zaman da şöyle dmen gerekecek:
Ben adam olmam...
Sen bilirsin. Adam olmamakta işrar edersen adam olamazsın, bunu bilesin, bu bir.
Eğer, “Biz” diye konuşurken, kendini o, “Biz” dediklerinden saymayıp, onları küçümsüyor, kendini onlardan üstün, farklı ve ayrıcalıklı varsayıyorsan gaflet içerişindesin, bu da iki.
Ben böyle konuşunca bazı kişiler, “Peki ama Ulaş bey...” diye başlayıp bir çırpıda ağız dolusu örnekler sıralıyorlar. Ancak o örneklerden baştâcı ettiğimiz Amerika’da ve Batı’da o kadar çok var ki.
Kendi kendimizi eleştirmek bir erdem işe eğer, gözükapalı ve tarafgir eleştiri ve aşırı Batı hayranlığı da bir o kadar erdemsizliktir.
Atatürk, milleti kendi özgüvenine kavuşturmak için söyledi herhalde şu sözleri:
Türk, öğün, çalış, güven.
Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
O, rahat uyumuyordur diye düşünüyorum, şahsen.
Çünkü biz, yaşamımızı hâlâ aşağılık komplekslerimizle kendi kendimizi horlayarak ve ataletimize bahaneler uydurarak sürdürmeye devam ediyoruz.
Elitişt yaygaralar’dan arınmalıyız artık.

Gulpay Atay
7 ekım 2005

---------------

Amerika'da yasiyan Türklerin organizasyonu olan ATA varken neden tekrar ayri bir grup olusturdugünuzu bana bildirir mişiniz lutfen. Neyi ve kimleri temsil ediyorsunuz?
Tesekkurler,
Sumru Gokcen
---------------

Ben sahsen baska yerleri bilmem ama Amerika'da kendi bulundugum yerde yaptigim gözlemler netiçesi vardıgim netiçeyi soyleyebilirim.
Biz gosteriş yapmayi seven bir milletiz, Türkiye'de yasayanlar bile gosteriş yapma ugruna altından kalkamayacagi borclara girer. Cebimizdeki son kurus olsa dahi hesabi biz odemek işteriz, bu sanirim puan almak içindir daha çok..
Şimdi Amerika'da yuksek ogrenim gormus olan Türkler genelde "işci" statusundeki ya da esnaf statusundeki Türklere pek yuz vermez. Özellikle bir kadinsaniz, esiniz iyi bir sirketin ust kademelerinde görevli ya da doktor, avukat vs değilse, siz hiç Türk toplantilarina cagrilmazsiniz..
Milyon dolarlik evde oturmuyorsaniz, altinizda Lexus yoksa (ya da benzeri) vs vs o zaman yine ilgi alanlari dışındasinizdir..
Türk Türk'un ayagini ceker, kişkanir neden cunku sahip olduğu maddi seyler ile Amerikaliya gosteriş yapamaz. Amerikali onem vermez oyle seylere.. Türk yine Türk'e gosteriş yapacaktir, bunu yapmak için de diğerinin kendinden asagida olması gerekir. :))
Amerika'ya geleli daha iki - uc sene olur, hele bir de vatandaş oldu mu, tamam artik kestane kirpiden cikmiş kirpiyi begenmez olmustur..
Tabi bunlari soylerken genelleme yapmiyorum ama o kadar çok ornegini gördüm ve yasadim ki, sakin bana bunlar gerçek değil demeyin. :)
Maalesef Amerika'da yasayan bir çok arkadasim birakin herhangi bir yahoo grubuna uye olmayı (Türkiye'nin sorunlarinin tartişildigi gruplari kastediyorum) doğru dürüst bir Türk gazetesi okumaz ve Türkiye'de neler olup bittigiyle uzaktan yakindan ilgilenmez.. Bunu yapanlari da, "aaaa işiniz güçunuz mu yok Allah askina?" diye de kendine göre asagilar..
Say say bitmez, yıllar evvel bir yıl Kanada'da yasamiştim, iki grup Türk vardı "soforler takimi" diye adlandırdiklari işci sinifi, "muhendişler takimi" diye adlandırilan yuksek ogrenimliler, aradan gecen 26 senede bir sey degişmemiş anladigim kadariyla.. Daha coooooook yol var asmamiz gereken saniyorum.. Ne aci!!

Sevgiyle,
Fethiye

---------------

Sevgişizlik Ve Hoşgörüsüzlük

Maalesef yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil. Belki bizim genlerimizden gelen bazı özelliklerimiz de var ama bana göre en büyük eksiğimiz sevgişizlik, sevgişizlik,sevgişizlik.
Köylerde onden alırız gücümüzü; hayvanı sevmeyiz, karnımızı o doyurur ; toprağı sevmeyiz. Gölgesinde yatarız; ormanı sevmeyiz. Her türlü pişliğimizi temizler; suyu sevmeyiz.Babamızın yanında; dünyaya getirdiğimiz çocuğumuzu sevmeyiz. Bereketiyle yıkanırız yağmuru sevmeyiz. Seviyor görünsekte yaptıklarımızı göz önüne alırsak aslında sevmeyiz. Kısacası bizde sevgi eksiği olduğu için birçok meziyetimizide yavaş yavaş kaybettik sanırım. Ne Mevlana'nın hoş görüsü kaldı, Ne Ferhat'ın sabrı.
Tanımadığımıza selam vermeyiz hiç. Aslında artık tanıdığımıza da vermiyoruz ya... Tanımayız üst kattaki kapı komşumuzu, cenazesini polişler çıkarana kadar evinden. Ne diyeyim Allah sönümüzu hayır etsin dileğinden başka söyleyecek birşey bulamıyorum.

Herkese Saygılar sunuyorum.
Ragıp SARI
---------------

Sefer Bey;

Çok güzel bir konuya degindiniz. Aslinda hepimiz Türklerle iş yapmanin veya yasamanin ne kadar zor olduğunu konusuyoruz ama nedenlerini pek konusmuyoruz sanirim.
Ask ve nefret içiçedir demişler. Ben de diyorum ki biz de birbirimizi çok sevdigimiz için birbirimize katlanamiyoruz. Ne birbirimizden ayri kalabiliyoruz ne de birlikte ortaya güzel bir iş çıkarabiliyoruz. Tabi ender de olsa çok sukur iştişnalar var. Hosgoru kelimesini toplumsal hayatimiza yerlestirmemiz gerekiyor bu problemi cozmek için.
Biz gocebe bir toplumuz ve surekli birarada yasamaya ve acilamizi ve sevinclerimizi paylasmaya alişmişiz. O nedenle karsimizdaki Türk vatandaşimiza, toplumdan ve onyargilardan bağımsız bir kişi gözuyle bakamiyor hep toplumsal dEğerlerimizle yargiliyoruz. Bu nedenle de karsimizdakini tamamen kendine özgü bir şahsiyet olarak gormekte zorlaniyoruz. O zaman da karsilikli anlama, anlasilma, anlatma, dinleme, anlayişli olma, kabullenme vb. bir suru iletişim problemleri cikiyor ve sonuçta "biz neden böyleyiz?" sorusuna geliyoruz... Ben böyle düşünüyorum, bilmem diğer arkadaslar ne dusunuyorlar?

Selam ve sevgiler,
Esra Elif

---------------

Forward ettigim yazida Türkev'den yazan birisi içini dokmus,bende daha önce bahsettigim Ph.D konusu olan minority konusunu dusunurken aklima birkaç sene önce Monterey'de yapilan ata konferansi geldi, orada Amerikali bri profesordu galiba Türklerin diğer uluslar içinde Dünyaya en kotu reklami yapilan millet olduğunu ve daha dogusdan church'den bu kişilerin hakkimizda hep negatif input aldiklarini soyluyordu, bunlar gerçek, belki bu treatment'in doğrultusunda bizde parcalaniyoruz, complexlerimiz yaratildikca, buyudukce birbirimize dusuyoruz, tam tersine biribirimize yaklasarak onlari treat etmemiz gerekiyor, Eğitimli toplumlarin yaptigi gibi. Birbirimize sarilmamiz gerekiyor, bunu nasıl basarabiliriz?
Şimdi ve sonrasi Türklerin birbirini en çok desteklemesi gereken donemler, perfectioniştligi yada kavga gurultuyu bir kenara birakip bir araya gelmemiz gerekiyor, yoksa dernekler değil sinirlar tehlikede, hersey pamuk ipliginde gelişiyor....yazi bana ilginc geldi, gonderilme amaçini bilemem ama ben bildigimi inandigimi yazdim, 20 senedir hiçbir Türk grubunun böyle kotu dagildigini gormedim, Bay area'nin bri araya gelebilmesi lazım, o kadar people skill'imiz var, toleransimiz var, tembelde değiliz, Eğitimimizde var ne duruyoruz.

Ela
---------------

Bu uzun soruya kişa bir cevap olacak ama hoş görüle..
Biz Türkler başka milletlerde pek de yaygın kabulü olmayan genel insani ve ilahi değerler açısından donanımlı olduğumuz için bütün diğer milletlerin utanç duymalarına vesile oluyoruz.
Bu sebeple hepsi bize düşman.
Kişkançlıktan ve utançtan..
Bizi küçük parçalara ayırıp tarihten silmek iştemeleri bundan..
Ve fakat bunun olamayacağı da artık belli..
Şimdiyece yapamadılarsa..

a.baykan

---------------

Türklerle ilgili genel sorunlarin temelinde yine bireye olan saygi eksikligi ve kişişel guvensizlik yatiyor!
Tarihe donecek olursak, Fransiz Ihtilali Avrupaya özgürluk, esitlik, kardeslik, (liberte, legalite, fraternite) gibi modern insani olusturan altyapiyi kazandırirken; Osmanli halkına ummet gözuyle bakmaya devam etti.
Cumhuriyetle birlikte, maddi güçu elinde bulunduran orta sinif güçlenince, onlarda Avrupayi taklit etmeye basladilar, ancak bu kişiler de içerikten çok etiketle yetindiler.
Günumuzde ortaya cikan durum: almanci, gurbetci...vs işe işci olarak gidenlerin ve onlarin cocuklarinin olusturdugu ikinci kusak arasındaki fikirsel, dinsel, yasamsal farkliliklar...
Baska bir neden de İşlam'da yapilamayan reform yani yeniden duzenleme eksiklikleri...Osmanli bunu bazı fermanlarla yapmaya calişsa da ya altyapi eksikti ya da çok gec kalinmişti.Cumhuriyet döneminde işe baska sorunlarla ugrasmaktan buna zaman kalmamişti ya da halk buna hazir değildi...
Türk Toplumuna bakaçak olursak, bebeklikten olume dek suren bir siniflandırma goruruz...önce erkek ve kiz olmasıyla baslar bireyin ayrimi, sonra sosyal durumu, politik durumuna göre ayrilir, okulda siniflandırilir, A sinifini butun ogretmenler sever B sinifi çok yaramazdir...lişe de ayrimlar Matemik sinifi sözelden daha akillidir okul mudurune ve diğer insanlara göre...
Universıte birakin fakulteyi bolumler arasi ayrimlar hem hocalar hem öğrenciler arasındadir...
Bu bir yere ait olma hişsi tamamen bireyin kendine guveninin olmamasindan kaynaklanir ayriça bireysel başarıyi destekleyiçi çalışmalar yapmazlar, asker millet olmanin verdigi
Bir gecmişle, rutbece kucuk olan büyük olani gecmemelidir...yetişkinlige gelince erkek kadin arasında toplumun cizdigi kesin cizgiler gorulur, erkekse sunu yapabilir kadinsa onu yapamaz...bunun ustune bir de din, dil, irk ayrimlarini ekleyin....
Türk toplumunun temel özelliklerinden biri de kurnazlikta ustune olmamasidir, ilk sahte eurolarin Türkiye'de basildigi dusunulurse, günumuzde artik her turlu sahtekarlikta yapilmaktadir Türkler tarafından, gecmişimizden gelen dürüstluk de bu modern yozlasma kervanina katilmiştir.
Diğer bir neden de Türklerdeki hirs olabilir, geldigimiz noktaya oyle zor geliyoruz ki, diğerlerinin de ayni aciyi cekerek gelmesini iştiyoruz, ona yardim edip, yol gostermek yerine...
Baska nedenler de ekleyebiliriz: sabit fikirlilik, gosteriş...
Sonuç olarak; bu sorunun cevabi dipsiz bir kuyu gibi,
Karsi cikanlar olacaktır görüşlerime, ama bunlar benim gözlemlediklerim.

Tesekkurler
M.K
---------------

Bu mesaj, dun gonderilenin aynişi .. !!
Moderatoru olduğum bir baska listede (TAAC San Francişco) bu mesajinuc kopyasinin, onaylanmayi bekledigini gördüm...
Görebildigim kadari ile Sayın Sefer Özdemir, "mass mailing" yapiyor !!

Selamlar,
--osman EE'78
Deep South - Columbia SC
---------------

Sayın Özdemir;

Çok güzel yazmışsınız. Tarih boyunca, böyle şahane bir ırkın nasıl olup da birbirine düştüğünü bir türlü ben de anlamış değilim. Ayrıca, yurtdışındaki Türklerin birbirlerine karşı olan tutumları hakkında da, bu durumun içerişinde olduğumdan bilgi sahibiyim.
Allah Türk'ü korusun ve yüceltsin.

Saygılarımla,
Selim SUNGUROĞLU
EveDönüş.com Kurucusu

---------------

Arkadaslar,

Sayın Özdemir'in aklina esen sorular, bilhassa bizler için (Toplum) zemin teskil eden,
genel geçer sorulardır...
Bu, günümüzde bilhassa çok mühim olan, sorulara cevap bulmak kolay olmasa gerek.
Bir kere, kendimiz, Türkler hakkında, yabancıların ne düşündüklerini bilmek için, iki kaynaktan, teorik (yazılı kaynakları barındıran, geniş bir kütüphane) ve pratik (deney, gözlem) bakımdan, araştırma olanakları sunan,en azından yirmi Milletten temsilcinin bulunduğu, laboratuar benzeri bir ortamda bulunmak gerekir.
Bu ortam, kişilerin tabii güdüleri ile davranıp, karşılığını ödemeyi göze almak kaydıyla, kişıtsız özgürlük bulabilecekleri bir yer olmalıdır.
Böyle bir ortam normal hayatta var mıdır, varsa nerededir?
Bu ortam suni olarak, gönüllülerden teşekkül ettirilse, burada yapılacak bir gözlem ile cevabı araran soru sonuçlarına ulaşılabilir mi?
Sanmam.
O halde, burası, multi nasyonal, en azından yirmi Milletten bireyin (gayri ihtiyari temsilci) tamamen hasbel kader bir şekilde bir araya geldiği ve başlangıçta, nişpeten eşit şartların geçerli olmasına rağmen, sonra yeteneğe göre değişip, bireysel yaşam tarzlarına cevaz verebilen bir yer olmalı, değil mi?
Arkadaşlar, şahsen böyle bir ortamda uzun yıllar yaşadım, lakin görüp, bildiklerimi burada nakletmek iştemiyor, sadece bir hususa dikkat çekmek istiyorum o da; kavga, dış saldırı Türkleri birleştiriyor.

Saygılarımla,
Husrev

---------------

Sefer,

Kedi olali ilk defa fare tuttun" diye bir ozdeyiş var. Bu son yaklasimin belki de şimdiye kadarkilerin içinde en makul ve mantiklişi. Sordugün soru da oyle. Ben yine de TÜRK ler olarak değil TÜRKİYE liler olarak algiliyorum sorunu. Cunku, soyledigin hersey tum Türkiyelilerin sorunudur.
Mine hocamin pratik yasamdan aktardigi hersey burda da (Australya)gecerli.
1. Türkiyeliler arasında, kiçina giyecek donu olmayanlarin, birbiri ile rekabet etmeleri olayi çok bilindiktir. Eline para gecenin ya da gecmeyenin en luks ve pahalli arabalar ya da esyalar aldigini sirf "onda var, bende de olsun" anlayişi ile birbirleri ile gereksiz rekabete nasıl girdikleri herkesin bildigi bir gerçek.
2. Geri kalmiş topluluklarda görülen bir baska karakter sapmasi da kişkanclik, cekememezlik ve bunun etkişi ile dedikoduyu çok sevmemiz. Çok acik. Insanlar birbirlerini cekemezler. Birisi en iyi olsa da ona en kişa zamanda bir kulp bulunur.
3. Asagilik kompleksi. Her şeyi en iyi bildigini dusunme(hepimizde olan sey ulusal karakterimiz). Yanildigini kabul etmeme. Elestirileri Suclama olarak alma. Özelestiriyi saldirmak olarak algilama.
4. Duygusallik, olayi neden Sonuç ilişkişi içinde görememe. Bencillik, vurdumduymazlik, sorumsuzluk, bananecilik, bana dokunmayan yılan bin yasasincilik, kose donmecilik, tembellik (herkes için değil ama toplumun geneli için benim gözlemim böyle)
5. Demokrasi yoksunlugu. Bu da gelişmemişlik ya da yasamamamişlik psikolojişi ile aciklanabilir belki. Karsimizdakini hiç dinlemeden hukum vermek, hep bir agizdan konuşmak ve kişa zaman sonra birbirimizin girtlagina çokmek.
6. Takim ruhu eksikligi. Birlikte iş yapmanin zorlugu. Bunlari yukarıda soyledigim seylerle de ilintilendirebilirsiniz. "Onde olma, secilme, one gecme, baskasinin sirtina basarak yukselme" cabalari. baskasinin yapti seyleri yapmış gibi gosterme, pastaf, abartma, kabartma, surekli itiraz atme ama çözüm onerememe. Çözümsuzlukde işrar, Dedigim dediklik, fanatiklik.
Türkiye li toplumun, hala Türkiye alışkanlıklarini surdurmesi Sonuçu Australya da ornegin 37 yıldir bulunan bu toplumun sosyal, ekonomik ve politik olarak en gerilerde kalmasina, kendilerini bir toplum olarak tanitamamasina, genelde de Auastralya çok kulturlu politikasina kebap dışında bir katki saglayamamasina neden oluyor
Genellestirdigimizde Türkiye nin bugünku hali neyse, Australya daki Türkiyelilerin hali de odur diyoruz.

UO

---------------

Sefer Bey kardesim,

Tebrikler! Bu gerekli yazi için çok tesekkurler! Soyleyecek çok sey var amma yatakda olmam gerekli. Şimdilik tesekkurler diyorum.

Iyi geceler,
B. Kiran

---------------

Sefer ilk defa harika bir zamanlama ile bir soru soruyorsun. Bu sabah San Diegoda refugeelele uğraşan ve nedense benim Türk gocmenlerine yardim etmeye çalışmami pek bir göz yasartiçi bulan bir devlet görevlişi ile konusuyorduk ve onada aynen havlu atmaya yakin olduğumu ve artik iyiçe yuklenmeye basladigimi soyledim. Aslinda soylemeye yakin gelip şimdi bu Amerikalilari ilgilendirmez diye kendime sakladigim kişim Türklerin acayip bir millet olduğu bunu burda rahatca soyliyebilirim(Ilknuru gene kizdirsakta:)
Sadece bu cumartesi ve pazar internette gecirdigim 8 saat kadar bir sureyi anlatayim.
Nedense bir şekilde bu günlerde landing offiçer olarak calişiyorum. elimde exchange olarak gelen iki doktor ve greencard kazanip buraya gelecek olan iki aile var.Buraya kadar iyi değilmi?Gelecek olan aileler nereye geleceklerini bilmiyorlar ne yapacaklarini hiç bilmiyorlar kimseyi tanimiyorlar vs..vs..Iki doktor daha bir iyi biri ile çalışmaya yaklasik 4 ay falan önce basladik adim adim getirecegi kagitlardan ve bavula ne koyacaklarindan tutta geldiklerinde Chiçagodan Madişon WI nasıl gideceklerine kadar adim adim gittik.Zaman zaman "Ben zaten gelmesemde olur Amerika’ya çokta hayran değilim"soylevlerini dinleyip zaman zamanda bir haftalik turlarla Amerika gezmiş arkadaslarinin çok değerli tavsiyelerinin neden işe yaramayacagini anlatmaya calişarak epey bir debelendik. Neyse sag salim indiler ailece ayarladigimiz universite evine falan yerlestiler Türk arkadaslar buldular..ve ilk iş 'aman haa sakin'lari falan aynen pas gecip 6 bin dolara bir araba aldilar. Yanlış anlamayin esyalarini sokak kosesinden ve garage salelerden topladilar ama arabaya gelince ahh olabilemez.Ama abla acayip yeni bir hyundai sadece 2001 model Tr de bunu 20 bin dolara alamazsin.. Dinletmek mümkünmu adam alacak keyfinin kahyasi değilsinya.. Yaa baba sen seneye doneceksin nerden bulacaksin bunu 6 bin dolara alacak enayi ustelik cash para ile onu verebilecek adam gider jaguar alir bu memlekette yok..araba alindi. Bu hafta sonu computer için gene online..Abla ben ne alacam..Bu soru cevaplar baslayali bir ay olmus bunlar geleli zaten bir ay.Computerda ilk alinmasi gerekenler listesinde ehh şimdi sira geldi.. Haftalar önce labor day salelerden olabilecek en iyi optionlari butun mevcut dukkan ve online satan yerlerden çıkarip yollamişim..Bugün gene ayni soru.Abla ben lap top alacam.."Niye".."Eee TR ye gotururum"..Yahu oburunu de koy pakete yolla.Evde ilk okulda iki cocuk var bunlarda odev modev yapiyorlar karin ailesi ile online konuşmak iştiyor nasıl olacak lap top bunca adama?Yok ama alinacakya lap top olsun..Evet sen bulduydun ama bir daha bak..Hem çok ucuz olacak hem de çokkk sahane..EE git bilmem nereye bak..Yok ben gidemem o yollar çok karişik..Sonunda kesfettimki bizimki daha insuranceda almamiş..bir sene Amerikada yasamiş bir arkadasi var mış o demişki WI gerekmez.Ama computer lap top olacak ve 300 dolara windws 98 li IBM windows 98 olduğu için olmaz..Sende adami ciddiye alip saatlerle zip kodu ile magazalara bakip ona iyi bir deal bulmaya calişiyorsun amme hizmeti olarak. Bu bir.
Gene bu hafta sonu greencard kazanan emekli albayimizin karişi yaziyor kendileri daha eyalete karar verememişler ama zati muhteremleri universite mezunu ve Türkiye’de sosyal bilimler hocasi imiş. Doğrusu ya oyle ayak işleri yapmayi dusunmuyormus kendişi geldiginde burda ogretmen olacakmiş gene..Sosyal bilimler ogretebilirmiş. Ustelik ingilizcesi lişede hiç 4 un altina dusmemiş.Nefesim kesiliyor emaile cevap yazarken tabii teyzem koclar gibi yaparsin desem herhalde benden iyişi olmaz ama yahu kadin sen ingilizce bir lişe sinifinda onca teenagera ders nasıl anlatacaksin hadi birak Türk vatandaşlik derslerini ve sosyal bilimlerde Türkiye’de ne anlatiyorlarsa onu bile nasıl olacakta anlatacaksin?
Senin egitimini burda saymazlarken nasıl olupta seni kim okul hocaligina alacak kirmadan incitmeden anlatmak için midem buzuk buzuk ugrasiyorum. Ohh onu unuttum birde AFS ile Kansas a gelmiş bir oglumuz var ..MSN de yakalayip beni agliyorda agliyor efem wiçhita Kansasta bir Türk restoran var mış ama iki aydir bu aile onu oraya "Tamam gideriz " dedikleri halde goturmuyorlarmiş. Bugün antremandan gelmiş ustelik evde ekmek te bulamamiş cin yemegi var mı o onu mu yiyecekmiş.Oglum 10 cocuk birde sen iki de ebeveyn bu restoran hadi ucuz olsun adam basi 20 dolar nasıl gotursunler seni diyorum..Oglan çok emin yok diyor adam muhendiş ayda 3000 dolar morgage veriyorlar zenginler giçigina beni goturmuyorlar. Yahu belki sevmeyecekler Türk yemegi sen misafirsin orda allahin Kansasinda ki Amerikali niye gitsin illa Türk restourana.."Ama her hafta coluk cocuk goturuyorlar Pizza Huta" diyor.Gulermişin aglarmişin belli evini ozlemiş Türk yemegi ozluyor ama nasıl anlatacaksin "oglum 10 cocuklu bir ailenin yanında misafirsin ne yapalim ne yerlerse ne verirlerse idare edeceksin."
Gelelim obur doktora oda arastirma asiştani olarak geldi Yale`e. Çok daha genç karişi hala Tr de. Onunda derdi bugün dun aksam Hooter`sa gitmiş bu amerikali kizlar yuz vermiyormus..
Bunu mu soruyordun Sefer.. Ben daha önce eve kamp kurup bir defa bile tesekkur etmeyenleri, giderken yanlarinda bizim esyalardan hatiralik alanlari falanda saymiyorum sadece bu son iki gün internetten deal ettiklerim.
Şimdi sen bana soyle dEğermi degmezmi ugrasmaya? Neden birbirimizi destekleyemiyoruz. ve neden eskiler bir sure sonra pes ediyorlar.

Mine

---------------

"Biz Türkler" ile olan sorun asagidaki gibi kendi kendine gelin guvey olmaktir, busoruyu sormaktir en basta!
Bu arada, "Biz Türkler" adina dun gece Latin Amerika'li bir profesor cifti dumura ugrattim.Türkiye'de devletin işlettigi lişe ve universitelerde Ingilizce egitim yapildigini ogrendiler. "Nasıl yani, like in mişsionary schools?" Hayir, these are state schools dedim.
"Ama neden? Postcolonialişm theory uzerine caliştim ama bu kadarini da gormedim.Ustelik Türkiye kolonilestirilen ülkelerden biri değil". Neyse bu tartışmanin sonunda biz Türkler hakkinda baska milletlerin dusuncelerinin ne olduğunu "belli" sayan zihniyete buradan bir selam gondereyim.

SelimG

---------------

Bin kusur yıl önce Asya’nin zorlu cografik bolgelerinde gocebe ve savasci olmayı gerektiren ortamlarda bulunan atalarimizi bilemem ama cagimizda Türk kulturunun gerektirdigi terbiye, gorgu ve ahlak kurallarina uygün yasayabilen Türkler’de bahsedilen bu gibi sorunlara pek rastlanmiyor bence.
Psikolojik sebeplere bagli kişişel davraniş bozukluklarini veya saygişizliklari her toplumda gormek mevcut. Sozu edilen problemlerin “Biz Türkler”e has olduğu seklinde bir genelleme yapilmamali bence. Cesitli nedenlerden belli bir toplumun kulturel dEğer yargilarinin dışında yasayan iştişnai kişiler kaideyi bozmaz. Insan faktorunde seciçi olundugünda bu gibi problemlere maruz kalma ihtimali de azalacaktir.

Esra Memili
---------------

Merhaba,

Türklerin gerçek tarihini öğrendikten sonra (ki muhteşem bir tarih) bende Türklerle sorunun ne olduğunu çok düşündüm. Bulduğum cevaplar bütünüylebeni tatmin etmiş değil.
Öncelikle yakın tarihe ilişkin konumumuz nedeniyle bulduğum cevapları sıralayım:
- Türklerin yayılı olduğu (lütfen Türkiye sınırları dışındaki büyük Türk varlığını düşünelim) coğrafyaya baktığımızda bir birlik oluşturma kararlığını gösterebilsek diğer bütün milletler için ciddi bir tehlike.
Kesinlikle dünya liderliği. Ha bu gerçekte tehlike mi? Asla değil: Çünkü eski Türk yazılarını bir bütün olarak incelediğimizde göreceğiz ki; yönetmek, insanlığa hizmet etmek, daha doğrusu insanlığın hizmetçişi olmak demektir. Asla ezmek, zarar vermek demek değildir. Bu bilinçle birliksağlanırsa dünyayı Türklerin yönetmesi kaçınılmazdır. Yine bu bilinç, insanlığın kesinlikle iyıliği için olacaktır. Buna rağmen neden Türklerden korkuluyor? Türklerden korkanlar aslında dünyayı elinde bulunduranegemenlerdir. Çünkü bunların dünyayı nasıl yönettiği ortadadır. Kan,zülüm, sömürü, dünyanın tahribatı v.s. Şimdi dünyayı yönetenler, ellerindeki bütün güçleri kullanarak diğer toplumlara Türk düşmanlığını aşılamaktadır.
- Türklerin yoğunluklu yaşadığı yerlere baktığımızda, enerji kaynaklarının, stratejik önemi büyük olan yerlerin, insanların çok rahat ve mutlu yaşayabileceği yerlerin Türklerin yaşadığı yerler olduğunu görebiliriz. Bu durumda doğal olarak dünyanın gözlerinin bizlerin üzerinde olması Sonuçunu doğuruyor. Dünyanın en kıymetli yerlerinde Türkler yaşamaktadır.
- Son dönemler için Türkelere baktığımızda; Türkelerin tembelleştiğini kabul etmemiz gerekir. İnsanlığın en büyük düşmanlarından birinin tembellik olduğunu düşünüyorum.Tembellikle nasıl kendimize zarar veriyoruz?
Okumuyoruz; geçmişimizi, dünyayı, dünya tarihini, bilimi, sanatı yeterince öğrenme gereği duymuyoruz. Daha doğrusu öğrenenimiz çok az. Hele bunları bir bütün olarak öğrenen çok çok az. Bu da toplumu ileri götürmüyor.
Tam tersi geri götürebiliyor. Üretim alanında da olması gereken boyutta üretim yapmıyoruz. Hazırcılık ve kolaycılık, var olanı hızla tüketmemize neden oluyur. Kaynaklar tükenince de gayri ahlaki yollara sapılıyor. Sonuç olarak bu durum, her boyutu ile ciddi bir bozulmaya cürümeye neden oluyor. Bozulma da, gelişmemizin önünü kesiyor, birlik olmamızın önünü kesiyor, bize düşmanca davrananların, düşmanlıklarını görmemize engel oluyor, geleceğimizi göremez hale geliyor ve gafil avlanıyoruz. Bu durumdan kurtulmanın yolu: Yeniden bir Kurtuluş Savaşı ruhuyla hareket ederek, çok çalışmalıyız. Birlik olmanın yollarını bulmalıyız. Düşmanınbinbir türlü oyunlarını görerek bu oyunlara engel olmalıyız v.s.
Aslında arkadaşın sorularının yanıtları çok uzun. Çok rahatlıkla bir kitap olabilir. Hem zamanın az olduğu için hem de yerimiz dar olduğu için hem de okuyanları sıkmamak için bulduğum cevapların bir kişmını çok özet olarak yazıyorum.

Selamlar.
Ayşe Eren---------------

Sefer bey,

Önceki mesajimda bahsetmeyi unuttugum kucuk bir eklemeyi gerekli gördüm musadenizle:
Karsilastirma yaptiginiz ülkelerin insanlari bastakilerin yayılmaci ve işgalci politikasi Sonuçu geniş sinirlar içinde yasamakta; fakat “ulusal butunluk” içersinde yasiyor olduklari suphe goturur. Baski ve korkuyla diretilmiş “sozde bir butunluk” bu; gerek ülke içinde gerekse ülke dışındaki komsularini da etkişi hatta tehditi altina alan. Cagimizda bu butunlugün gerçek olmadığıni bahsettiginiz eski Sovyetler Birliği şimdiki Rusya’da ve de bu birlikten ayrilan milletlerde gorduk. Rusya’da ve Cin’de cag dişi dikta yönetimine ve Hindiştan’da kolelige boyun egildi ve bu unsurlarin yasamin hatta ulusal kulturun bir parcasi haline getirilmesi kabullenildi. Bu insanlarin cogu ilk firsatta ülkelerinden kaçip maddi manevi refaha ulasma cabasinda. Baska ülkelerin insanlariyla karsilastirma yapildiginda benim gözlemledigim “Biz Türkler”in nişbeten ne kadar asil, serefli ve yuksek dEğer yargilarina sahip olduğudur. Önceden dedigim gibi iştişnalar kaideyi bozmaz.

Esra Memili
---------------

Sefer Hoca hayirdir bu niye donup donup geliyor cevap ariyorsaniz iyi kotu birseyler yazdi herkes..Ayni yazi niye?
Mia
---------------

Teknik bir hatadan kaynaklandigini saniyorum. Kusura bakmayın.

Sefer Özdemir

---------------

Teknik hata olayini ben pek anlayamadim.. ??
TAAC San Francişco listesinde, bu mesajin uc adet kopyasi moderatorun onaylamasini bekliyor.... Galiba tek gonderilmeyen yer: MontrealTürk listesi... Mesajiniz henuz Kanada listelerine ulasmamiş .. Bilginize sunulur..

--osman EE'78
( hala Deep South 'da )

---------------

Biz "Türkler"le sorun nedir?

Baska milletlerin biz "Türkler"e bakiş acilari ve hakkimizda olan dusunceleri belli..
Ya biz "Türkler"in "biz Türkler"e bakiş acişi ve birbirimiz hakkinda olan dusunceleri acik bir şekilde biliniyor mu?
"EVET" yanıtıni duyar gibiyim; Eğer öyleyse bana yardimci olun lutfen. Ne yukardaki sorunun cevabini biliyor nede asagidaki soruları yanıtliyabiliyorum!
Tarihte, belli basli on alti büyük devlet kurabilen ve de bu devletleri yikan bir millet olmamizin altında yatan gerçek sorunlar nelerdi acaba?
Rusya, Cin ve hatta Hindastan gibi bir çok koklu topluluklar geniş topraklarini bir millet olarak, genelde koruyabilmişken, Biz "Türkler" nasıl oluyorda her yerde darmadagin, her yerde boluk-boluguz ve daha da bölünme tehlikeleri içindeyiz?
Ya biz gurbetci "Türkler", niçin yabanci ülkelerde bir araya gelip, bir topluluk ve bu topluluğun getirmesi gereken güçu olusturamiyoruz? Niye kucuk topluluklar içinde dahi ayri dusebiliyor, birbirimize kusup, kendi koselerimize cekiliyoruz?
Aklimi yıllarca kurcalayan bu sorular, bir uyemizin TürkKulturEvi@yahoogroups.com yazişma topluluğunda yayinlanan bir yazidan duydugu rahatsizligi belirtmesi ile, bir kere daha yuzeye cikti ve bir haftadir kafamin içinde donup durmaya basladi.. Gecerli yanıt bulamiyorum. Ve ustelik beynime hucum eden bir suru soru daha ortaya cikiyor:
iki kişiyi arkadas, iki veya daha fazla fertleri bir aile kilan, bir boluk insani "topluluk" yapan ve birbirine baglayan, geniş bir alana yayılmiş bir topluluğu ve/veya topluluklari bir ülke sinirlari içinde "vatandaş" yapan etkenler nelerdir?
Bu vatandaşları ve sinirlar otesinde de olsa diğer benzer dile ve kulture sahip insanlari bir "millet" yapan unsurlar nelerdir?
Bu sorulara yanıt bulabilirsem, belki "biz Türkler" deki sorunlara bir çözüm bulabilirim diye bir dusunce geciyor aklimdan. Ama ne yazikki, sorular, daha baska soruları doguruyor:
Arkadasliklari bozan, kardesi kardese dusuren, aile birimini yikan, toplumu dagitan, bir ülkeyi iç kargasaya surekleyen ve parcalayan etkenler arasında benzerlikler nelerdir?
Fikir farkliliklari mi?
İletişimsizlik mi?
Sorunlarimiza çözüm uretememek mi?
Aklin yetmedigi, dilin tikandigi yerde, kusup, soruna ve "sorun yaratanlara" arkamizi donmek mi?
Seçenekleri ve ortak çözümleri aramadan ve/veya dEğerlendirmeden, kendi çözümlerimizi, kendi doğrularimizi diretmek ve kabul gorulmediginde, hiddete ve/veya siddete gitmek mi?
Kendi kendimizi her seyde ve her yerde 100% hakli ve doğru gormek mi? Yalniş olabileceğimiz ihtimalini hiç akla getirmemek, haklilik payimizi %50ye dusurerek, diğerlerine %50 kardes hak payi vermeyecek kadar bencil ve kendimizi o denli "hatasiz ve kusursuz bir kişilige" yuceltmeye yeltenmek mi?
Medeni kanunlari hiçe sayip, Orman kanunlari doğrultusunda her yere korku salip, güçumuzun yettigine, yettigince yakip, yikmak, yok etmek.. mi???
Bilmiyorum!!.. Bir soruya yanıt ararken, baska sorular hucum ediyor aklima.. Biz "Türkler"le ilgili sorunlar çözüm, sorular yanıt diye haykiriyor.
Sefer Özdemir
Türkev, Boston



















Türk Girişimciler Odasi

Biliyormuydunuz?
BAŞARI, ILERIYE DOĞRU GIDEN KUCUK ADIMLARIN TOPLAMIDIR!
Sizi, bugün ve hatta şimdi o kucuk adımlardan bir tanesini daha atmaya davet ediyoruz, cunki biz, sizin başarınizi kendi başarımiz olarak goruyoruz.

Ya kartal olup uçacaksin
Yakalamak için günesi,
Ya da bir tavsan gibi yasayacaksin
Olmak için kartal yemi!

Sozlerinden de anlasilabilecegi gibi, Dünyadaki yerimizi secmemiz sart. Türkler için doğru yer, yukseklerdedir. Bunun içindir ki ucmamiz sart.. Dolayısı ile, sizi bizlerle Türk G.O. kanatlarinda ucmaya ve yukselmeye davet ediyoruz.
Türklerarasi iş agimizi geliştirmek için, ana sayfamizda bulacaginiz "veritaban" (database)i kullaniniz, lutfen!
Veritabanda bulunan "Kim Ne İş Yapiyor" listesine bilgilerinizi girin ki, Türkler, Türklerle iş yapabilsin; Türkler Türklere destek olup, Türk Girişimcilerinin başarışina katkida bulunabilsin.
Her Türkun başarışi, Tum Türkun başarışidir. Türkler alişverişte, Türke öncelik verirler.Her girişimcinin destege ve dayanaga ihtiyaci var oldugüna inanıyoruz; Türk Girişimciler Odasinda bu destek ve dayanişmayi bulabilecek, Amerika Birlesik Devletleri, Türkiye, Bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve Dünya iş alanlarinda gelişecek ve yukseklere cikabilecek özgüveni kendinizde görebileceksiniz.
Biz "Türk Girişimciler Odasi" olarak, Türklerin iş alanlarinda ve girişimcilikte geldigi yeri yeterli gormuyor ve çok daha ileri gidebilecegimize, iş Dünyasındaki insanlarımızin sayılarinin cogalmasi gerektigine inanıyoruz. Bunu basarmak için; aramizda ag olusturmak, fikir alişverişlerinde bulunmak, birbirimizi desteklemek, duzenli tanışma toplantilari yapmak gibi ortaya uyelerimiz tarafından atilmiş olan onerileri uyguluyoruz. Diğer onerilere ve katilima acigiz. Beraber caliştikca, mutlak başarıya ulasacagimiza oylesine inanıyoruz ki, kendimizi asagida sozleri soylemekten alikoyamiyoruz..
Ey Türk.. Senin Yerin Yukseklerdedir. Uc!!

Sefer Özdemir

PARA HAVUZU
(Kurucu Ortaklara Kazanc, Girişimcilere iş olanaklari)

HEDEF: Boston ve Amerika genelinde daha çok Türk iş yerlerinin acilmasi için yardim ve destek saglamak ve dolayısı ile Amerika'da daha zengin Türk bireylerinin bulundugu bir Türk toplumunun oluşmasına katkida bulunmaktir.

***
Türk girişimcilerine hizmet vermek amaçi ile, Boston, MA, ABDde bir sirket kurulacaktir. Ortak ve kurucu olacak aday-adaylari ile yapilan toplantilarda fırsatları dEğerlendiriyor, degişik dallarda uzman aday-adaylari ile konuşmaya devam ediyoruz.
Büyük ve kalıcı olarak tasarlanan sirket, kurulusundan sonra, ortaklarin verecegi kararlar doğrultusunda, devlet ve/ya diğer kurumlardan dusuk faizli paralar alacak ve bir "Para Havuzu"
olusturacaktir. Para, iş açmak veya işini buyutmek isteyen kişi ve/ya sirketlere kosullu olarak verilecektir. Bu kosullardan bazılari Para Havuzunun;
1- Yardim sagladigi sirkete ortak olması;
2- Kardan pay ve/ya faiz almasi
3- Para alan kişi veya sirketden paranin geri odenecegine dair garanti almasi
4- Faydalanan sirketin denetimini yapma hakkinin olması.
Elde edilen kar, ortaklarin kararlari doğrultusunda her yıl sonunda dagitilacaktir.
Kurucu ve ortak adaylarindan aranan nitelikler hala belirlenme asamasinda olmakla beraber, bazılari asagida olduğu gibidir.
Amerika'da bir çok toplumun başarı ile kurdugu ve karli bir şekilde caliştirdigi bu tur kuruluşlar halihazırda vardır ve yaygindir. Türk toplumu yararina kurulacak olan bu sirket, ABD'de yasayan Türkler için ilk olup, kurucu ortaklar için kazanc, Türk girişimcileri için yeni iş
olanaklari saglayacaktir; tireni kaçirmayin; aranan niteliklere sahipseniz, sizde aday olun ve/ya bu niteliklere sahip olan tanidiklarinizi aday gosterin.

Toplantılarla ılgılı güncel bılgılerı asagıdakı baglantıdan alabılırsınız.
http://finance.groups.yahoo.com/group/TürkGirişimcilerOdasi/cal///group/TürkGirişimcilerOdasi/?v=9&t=1137945600&i=27&pv=42

ORTAK VE KURUCU "ADAYLARDAN" ARANAN NITELIKLER
1- Ekip içi çalışmalar yapabiliyor olması
2- Türk Girişimciler Odasi - http://finance.groups.yahoo.com/group/TürkGirişimcilerOdasi/ ana sayfasinda yazili dusunceleri benimsiyor olması
3- Türkev - Boston da yapilan toplantilara duzenli bir şekilde katilabilecek zamanı ve imkani olması
4- Her hangi bir alanda uzman olması
5- Olumlu ve yapiçi bir kişilige sahip olması
7- İş hayatinda "dürüst olmanin" en doğru iş politikasi oldugüna inaniyor ve tatbik ediyor olması.
Konu üzerinde herhangi bir soru veya aciklama için doğrudan bana yazabilirsiniz.

Başarılarımızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir
Türk Girişimciler Odasi adina


Re: Türk G.O>> Bu nasıl bir celişki?
(Bir arkadaşa yazdigim mektubun bir aynişi, bir yerlere ve/ya seylere "darilip giden" diğer arkadaslar için)

Sayın Sefer Bey,

02.11.2006 tarihinde size göndermiş olduğum e-postada konuyla ilgili acizane görüşlerimi ifade etmeye çalışmıştım.
Bu noktada, "özel bir kişiye yazılmakla beraber, özel bir mektup olmayan" mektubunuzda bahsettiğiniz sorunun, eğer yanlış anlamadıysam, bizlerin (Türk insanının) birbirine yeteri kadar, bazende hiç destek olmaması, güzel bir düşünceye, yüksek değere sahip bir utkuya gereği kadar sahip çıkmayışı olduğunu söylüyor hatta serzenişte bulunuyorsunuz. Bu tespitinize belirli şartlar altında katıldığımı belirtmek izterim.
Ancak, bir önceki yazımda da belirtmeye çalıştığım üzere, ortaya koyduğunuz hedef, (Türk Bir Dev) maalesef ulaşılması imkansız bir hedef. Bu meyanda hem ulaşılamaz bir hedef koyup, hem de insanların bu hedefe sizinle beraber yürümeyişlerinden üzüntü duymak bana pek mantıklı gelmiyor.
Bugüne kadar takip etmeye çalıştığım kadarıyla grubun net olarak belirlenmiş, somut, ayakları yere basan, ulaşılabilir ve değişik insanları asgari müşterekte bir araya getirecek bir amaç tanımlaması bulunmamaktadır. Bence en büyük sorunda budur. Devlet mi kuracaksınız, dergi mi çıkaracaksınız, kültürel bir birliktelik mi oluşturacaksınız yoksa tiçari faaliyetlere mi ağırlık vereceksiniz, bunun tespit edilmesi lazım.
Benim fikrim, üyelerin tiçari birlikteliklerini ve beklentilerini sağlamaya yönelik bir amaç edinmek, hem kişilerin bir araya gelmelerini hem de bir arada kalmalarını kolaylaştıriçı bir etki yaratabilir. Ekonomik güç, beraberinde siyasi, sosyal ve kültürel gücüde getirir. Parasız idealler keten helva gibidir. Görüntüsü hoştur, ama hem ağızda yavan bir tat birakır hem de doyurmaz. Netiçesinde de sadece bir bardak su içmek gerekir.
Bu tiçari birlikteliğin gerçekleşmesi içinde, herkesin yaptığından farklı bir şey yapmaya gerek yok. İş yapanlarımız, iş yapmak veya bulmak isteyenlerimiz, mal alanlarımız, mal satanlarımız, kimin neyi varsa grup havuzuna atarız, küçük büyük ayrımı yapmayız, ihtiyacı olan havuzdan ihtiyacını karşılamaya çalışır. Üyeler bu konuda ne kadar iştekli ve ciddi işeler havuzda o kadar güçlü olur. Güç, birlikteliği, birliktelik tanınmayı, tanınmada katılımı artırır. İşin tek esprişi bu girişimin, bir saadet zincirine, bir titan hadişesine dönüşmeden gerçek amaçına (dünyanın her yerindeki Türklerin öncelikli olarak bir başka Türk ile ticaret yapması, Türk malının ticaretini yaygınlaştırması) hizmet edecek şekilde, basit, formalitelerden ve kırtasiyecilikten uzak bir yapıda oluşturulması ve devamının sağlanmasıdır.
Kendi öz malımızı satarsak güçlü oluruz. Satmak, üretimi; üretim gelişmeyi tetikler. Ülkemizde her türlü kaynağımız mevcutken aslında ucuz olmayan bir sürü anlamsız malı ithal etmek yerine, biz ihraç edelim veya transit ticaret yapalım ama eninde sonunda para ödemek yerine biz para kazanalım.
Sorduğunuz üzere benim düşüncem budur. Umarım bir nebze olsun düşüncelerimi ifade edebilmişimdir.

Saygılarımla,
Erdem ARIKSOY
---------------
Sayın Erdem Bey,

Oneriniz için tesekkurler. Yanliz, adi gecen mektup özel bir kişiye yazilmakla beraber, özel bir mektup değildir. Mektupda siraladigim sorunlar, nerede olursak olalim, toplum olarak bizlerin yasadigi sorunlardir.
Bu ve benzeri sorunlar anlasilmadan, üzerinde konusulmadan ve cozulmeden, bizim birlik içinde calişan ve ureten bir topluluk olma imkanimiz çok dusuktur diye düşünüyorum.
"Kim Milyöner Olmak iştiyor" diye baslayan ve en doruk noktasinda 40+/- kişiye ulasan aylik agkur toplantilarimiza bugün kaç kişinin katildigini tahmin edebiliyormusunuz??
Katilimin dusmesinin nedenleri, bu mektupda yer almaktadir. Ve işin dahasi, büyük bir gayret ve iştahla baslatilan bir-çok benzer girişimler yine benzer nedenlerle sonmektedir.Mektubumu okudunuz, sorunlari gordunuz, özel bir mektup olmadığı için, lutfen benim ve merak eden diğer kişiler için, sorunlarimiza, çözüm onerilerinizi yaziniz; toplumumuza büyük hizmet etmiş olacaksiniz.

BaşarılarıMızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir

--------------- Sayın Sefer Bey,

Özel maillerinizi gruba atmak yerine, muhatabına gönderirseniz, Montaigne vari denemelerinizi okumak zorunda birakmazsınız bizi...

Saygılarımla,
Erdem ARIKSOY
---------------

Size de muhtesem günler,
Bana yazdiginiza sevindim. Dargin olmadığıniza da ayriça sevindim. Insan halligim çok fazladir, muhakkak bir pot kirmişimdir diye dusunuyordum. Yazinizda, altini cizerek sozunu ettiginiz ve kendinizin de yasamiş olduğu "kendi milletinin insani tarafından yanliz birakilmak" gercegi nasıl giderilecektir??
Tanidigim bir kişi, kilişede (etrafta bir cami olmadığı için) namaz kilabiliyor -uygündur diyor ama, ayni kişi duvarlarimda resim olduğu için bu evde namaz kilinmaz diyor ve benim evime gelmiyor..
Bu ne celişki??
Obur tarafta, insanlarımız, Türk'u ve Türkiyeyi tanitmak adina her turlu garip kişilerle saatlerce konusuyor, onu dost edinmeye calişiyor ve hatta onlarin (siz soykirim yaptiniz-katilsiniz) gibi hakaretleri karsişinda, hala guler yuzle, anlayişli olmaya calişiyor, Hz. Mevlana rolunu oynamaya devam ediyor, ama ayni Türk kendişine karsi, bir "pot kirdigi" için, veya "yanlış bir soz" ettigi için, veya "tipi" kendi tipine uymadigi için bir diğer Türk'un yanina bir daha yaklasmiyor. Bu nasıl bir celişki? Sizinle benim aramizda böyle bir sorun olabileceğinden cekinmiştim; olmadığına sevindim. Diğer "sorunlari", sorun olmaktan çıkartmak için ne yapabiliriz? Siz, su veya bu nedenle Türkev'e ugramazsaniz, bir baskasi bu ve su nedenlerle Türkev'e ugramazsa, o zaman Türkev kimin yeri olacak?? veya Türkev olacak mi?? Biz Türkler olarak, Türkev ve benzeri yerlerde, Türkler arasi ilişkileri geliştiremezsek, sizin yaptiginiz veya baska bir arkadasimizin yapacagi bir etkinlige hangi Türk, neden gelecek? Siz buralara gelmezseniz, evet, alani bos bulan diğerleri gelecek, yer ve imkanlari kullanacak.. Siz gelmezseniz, sizin cocuklariniz da gelmeyecek; onlar da, benim cocuklarim ve diğer arkadaslarimizin cocuklari gibi "The Ameriçan Pot" içinde eriyip gidecekler... Belki, gerçekte bunlarin pek önemi de yok; belki, sadece ben kuruntu yapiyor ve kendi kendime böyle olacagi dusuncesi ve olursa kotu olacagi korkusu ile yasayip duruyorum..
Herneyse, sizin Türkev de özel bir yeriniz hala var!! Ve her zaman için Türkev kapişi size ve sizin cocuklariniza acik.
Bu arada umarim cocuklarinizin dersleri de çok iyi gidiyordur. Aklima gelmişken soyleyim; iki hafta önce Jenna Russell Boston Globe da bir yazi yazdi, "$1.00'a bir gemi muzesi satilik" diye. Su anda "Lighthouse Museum" adi altında işlev goruyormus ve limandaki yerini kaybetmiş. Gemiyi bizim almamiz için girişimde bulundum. Boston da bir Türk Muzesi?? Yok, bu da olmaz!! Toplum olarak, ortak çalışmalar yapmaya ve basarmaya hazir değiliz hala, değil mi?? Hazir olacagimiz ve basliyacagimiz bir gün olacak mi dersiniz?
Birlik ve Beraberliğimizin bir gün gerçeklesmesi ve her kime ve herseye ragmen BaşarılarıMızın hizla artarak devami dilegimle,
Sefer---------------

Türk G.O. nun ilk toplantişindan notlar

Yanıt

Selamlar Zeynep Gul Hanim,

Görüşlerinize saygiliuyim ama bir gercegide belirtmekte yarar var.
Bu Toplantıya cagirilirken kim MILYARDER OLMAK İŞTER DEMEK GEREKIRDI NEDENMI?
Sunu anlamak lazım bir ev bir araba birde iş yeri aldinizmi zaten siz su anada Kuzey Amerikada milyöner sayılirsiniz borc ta olsa imza attiniz ya odemeye baslatiniz zaten ve bu iş bitmiştir.
Gelelim MILYARDER olmanin sirlarina burasi amaerilka veya Kanada fark etmez burada işterseniz milyarde olabilirsiniz yeterki dürüst calişalim ve oyonu krallarina göre oynayalim yani gerçek KAPITALİŞTCE/
eGRE işlami veya Sosyalişt dusuncelere inaniyorsaniz zaten burada ne işin var derim. ama Türkiye’den çok para ve pul kaçirmişssaniz bu grupta ne işiniz var derim.
Türk Miletinin en iyi şekilde temişili ve hayirli işler de sonuna kadar varim
Hepinizi sevgi ile kucaklıyorum Allaha emenet olunuz.

Saygılarımla,
Muammer Arazi.

---------------

Herkese teessuf ederim. Ne yani, gercegi soyledim diye suclumu olduk? Zaten bizim milletimiz doğru soyleyeni dokuz koyden kovar mış..
Kolay mi oyle "Milyöner" olmak, Amerika gibi bir yerde? Hele bizim aramizdan "milyönerler" cikaçak oylemi? Bunlar bos ruyalar, Kemal Bey. Sayın Özdemir, bana biraz değil, bayagişina umit tuccarligi yapiyor gibime geliyor. Pardon, kendimi duzeltiyim, bana değil, binlerce kişiye yapiyor bu umit tuccarligini. Öyle ki, diğer insanlarda, satilanin ne olduğunun farkında ve kimse inanmadi, 12 kişi hariç.
Burda butun soylemeye caliştigim sey, böyle gerçek dişi, ruyalarla insanlarin avutulmamasi gerektigi. Biz kim, milyöner olmak kim? Görülen koy kilavuz iştemezmiş; adam Amerika’ya kapagi attiysa zaten rahata ermiş demektir, milyöner olması sart değil. Rahata ermiş kişilerin, bu umit tuccarligi ile rahatlarini bozmak niye? ki, zaten işteseniz de bozamazsiniz ve bozamiyacaginiz da belli, ve göreceksiniz, aralik toplantinizda da ayni veya benzer, belki de daha az bir rakamla toplanti yapiyor olacaksiniz. Ben burda yeniyim ama duyduklarima göre, bu gibi çalışmalar zaten hep bu şekilde verimsiz geciyormus, ve bir kaç denemeden sonra da herkes zaten dagiliyormus.. yani, lutfen, etrafınıza bir bakin.. nerede tam manasi ile başarıli olmus bir Türk grubu varki burada olsun?
Gerçekleri de göz onunde bulundurup, insanlarin enerjilerini ve zamanlarini bildikleri üzerinde konsentre olmalari en iyişi, değil mi yani? gittigim ve gordugum ve de duydugum kadari ile en başarıli toplantilar dansli, yemekli, muzikli olan eglence geceleri... yanlışmiyim?

Zeynep
---------------

Kutlarim

Bence çok güzel bir girişim, umarim devam edersiniz.
Unutmayiniz ki büyük başarılarin hamurunda başarışizliklar, acilar ve büyük güçlukler vardır. Ancak bunlari asan büyük işlere imza atabilirler.
Ben Florida’dayim keske orada sizinle olabilseydim.
Bu arada yarın Atamizin olum yıldonumu, Atamiz da kimsenin inanmadigi desteklemedigi yolda büyük işler basarmiş, Allahin bize armagan ettigi ustun insanlardandır. Her zaman onu örnek almaya devam edecegiz.

Saygılarımla,
Sibel
---------------

Sariça bey...

Gayet nazik ve olumlu, yapiçi yaklasiminizdan dolayi sizi kutlarim...
Başarılar diler Saygılar sunarim.... araniza her tur negative düşüneni de alin... size moralden daha çok hatalarinizi veya eksiklerinizi cekinmeden yuzunuze soyleyen insanlarda lazım....

Aziz Kemal
---------------

Değerli Zeynep Hanim;
Görüşleriniz okudum, ancak son derece olumsuz bir yaklasim içinde olduğunuzu gördüm. Bu toplantiyi gerçeklestiren grup ta bulunan uyeler de kendi alanlarinda başarıli kişiler olup, sahip olduklari bilgi ve dEğerleri, New England civarindaki yurttaslarimizlarla paylasmayi arzu ederler. Buyrun yapilacak olan bir toplantimiza lutfen misafir olun, ondan sonra bu denli negatif bir görüş içinde olmiyacaginiza inanıyorum.
Selamlar,
Babur Sariça
---------------

Zeynep Gul Hanim,

Zatiyyelerinizi tanimiyorum. İşminiz ve soyişminiz ne kadar güzel halbukişi. Hani hep ovunurduk SANLI TÜRK MILLETI diye. Niçin çok güzel bir baslangiça deyim yerindeyse comak sokuyorsunuz? Ama size sunu soyleyeyim bir uyenin de dedigi gibi Eğer elestiri baslamişsa o iş doğrudur demekki.
Bahse konu olan toplantıya ben ayni saatte caliştigim için katilamadim. Ancak genç bir kardesimizi gonderdim ve bana defalarca tesekkur etti böyle bir toplantıya kendisini gonderdigim için. Ben Araliktaki toplantiyi dörtgözle bekliyorum.
Lutfen herkes güzel onerilerle iştirak etsin gruba. Ki sonuçtada umulmayan BEREKETLER hasil olur.
Bu vesileyle cumlenize baki selamlarimiIletirim.
Kemal Bozkurt
---------------

Hiç birsey ilk basladiginda binlerce kişiyle baslamiyor ki böyle bir girişim de oyle baslasin.Zaten genelde biryeyleri baslatan hep bir avuc insan olur. Ayriça da her konuyla herkesin ilgilenmesi gerekiyor diye bir kosul da yok oyle değil mi? Birakalim ilgilenler, gerekli olduğunu düşünenler girişmlerine devam etsinler.

Pinar Zengingonul
---------------

Yanıt: Re:Türk G.O. nun ilk toplantişindan notlar -gereksiz bir iş!!

Moral bozmak iştemem ama, toplantıya katılımcı sayişinin sadece 12 kişi olması böyle bir girişimin gereksiz olduğunu gostermiyor mu size?
"Kim Milyöner Olmak iştiyor?" ilanini yuze yakin degişik gruplarda gördüm. Bu, binlerce kişinin ilani okudugu anlamina gelmektedir. Sadece (benim de uye olduğum) Türk Kulturevi, Türk Girişimciler Odasi ve Türkbirdev toplam uye sayılari 900un üzerinde.. Yani, butun bu kişiler arasından sadece 12 kişinin "Kim Milyöner Olmak İştiyor?" sorusuna yanıt vermesi, sizlere bir mesaj yollamiyor mu??
Burada kimse "Milyöner olmak" sevdasi gutmuyor.. Biz hepimiz (siz 12 kişi hariç) sukur Allaha, halimizden çok memnunuz. Bana kalirsa siz o enerjinizi ve zamanınizi baska daha güzel seylere harcasaniz daha iyi olur diye düşünüyorum, mesela muzikli ve dansli bir gece..

Sevgi ve Saygılarımla,
Zeynep Gul---------------
Yanıt:
Merhaba,

4 Aralik Pazar benim için uygün. Eğer cogünluga uymuyorsa biraz gec de olsa Sali aksami olan toplantıya da katilabilirim. Tesekkurler.

Evren Bayri ---------------
Türk Girişimcıler Odasından

Merhaba arkadaslar,

Pazar günu Türk Girişimciler Odasinda gerçeklesen "Milyönerler ve Milyöner olmak isteyenler" tanışma toplantişi bir baslangiç olma acişindan çok önemliydi!
İlk toplantinin katılımcılar listesi soyleydi:
Kazim Ozyurt, Ekonomişt
Sefer Özdemir, İşadami
Tunc Tanin, Finans Danişmani
Babur Sariça, Bilgi İşlem Uzmani
Yıldiz Grodowski, Seramik Sanatcişi
Oguzhan Tugrul, Cam Sanatcişi
Mehmet Gezer, Ogretim Görevlişi
Mirza Tokotegin, Doktora Arastirmacişi
Evren Bayri, İşletme-Pazarlamaçi
Bariş Korkmaz, Arp Muzişyeni
Mehtap Karakaya, Yeni mezun
Esat Gok, İşletme Öğrencişi
Commonwealth of Massachusetts, Department of Revenue'dan Economişt Sn. Kazim Ozyurt, Mass. hukumetinin ve Eyaletinin verdigi imkanlar hakkinda genç girişimci ve işlerini ilerletmek isteyen Türk girişimcilerimize "powerpoint'' esliginde çok faydali bilgiler verdi, eyaletdeki iş ve yatirim fırsatlarıni anlatti.
Tanışma niteliğinde gecen bu ilk toplantıda değerli katılımcılar tecrubelerini paylastilar, fikir aliş verişinde bulundular ve en önemlisi, hepsi bir agizdan, Amerikada Türkler arasında işBirliği ve yardimlasmanin diğer topluluklara (Museviler, Yunanlar, Koreliler vs..) nazaran çok zayif olduğunu ve ancak dayanişma içinde bulunarak daha da başarıli olabileceğimizi ifade ettiler.
Türk Girişimciler Odasinin bu ilk toplantişinda asagidaki kararlar alindi:
1. Türk Girişimciler Odasi'nin kurumsallasma çalışmalarini yapmak
2. Türk G.O Yönetim Kurulu'nun oluşturulması
3. Diğer eyaletlerdeki Türk girişimcileri ve ticaret odalari ile iletişime gecerek, Türk G.O'nin etkinligini ve alanini artirmak
4. Surekli olarak ayda bir kere toplanmak
Sonuç:
Katılımcı arkadaslarin ortak paylastiklari;
Boston ve cevre sehirlerde (New England) yasayan Türk Girişimcilerin birlik ve beraberlik içinde kendi aralarında işBirliği ve dayanişma kurarak, iş Dünyasında daha da başarıli olabilmeleri.

Herkese iyi çalışmalar ve başarılar,
Türk Girişimciler Odasi - Boston
ÖNEMLİ NOT:
Gelecek toplanti günu Aralik ayinin ilk haftasinda olacaktır. Gün ve saat sonradan duyurulacaktir.
Seçenek 1- Pazar günu Kasim 4, 2005 saat 2-5 arasi
Seçenek 2- Sali Kasim 6, 2005 saat aksam 7-9 arasi

Size uygün olan secenegi şimdi veya engec bu hafta sonuna kadar eposta gondererek bize bildiriniz.


Kim Milyöner olmak iştiyor? Pazar 2:00 Türkev de

Milyönerler ve Milyöner olmak isteyenler;
Etrafimizi saran fırsatları görebiliyor musunuz? Görebildiginiz fırsatları dEğerlendirebiliyor musunuz? DEğerlendirme surecinde, kara gecebiliyor ve bu karliligi yıldan yıla devam ettirebiliyor, servet uzerine servet ekliyebiliyor musunuz?
Tiçari firsatlar her ülkede ve her yerde var; etrafınıza bakinin ve hayatin akişini dikkatliçe inceleyin..Sayişiz firsatlar göreceksiniz. Etrafınız sişli veya karanliksa, ayni yollarda ilerlemeye calişan diğer kişilere yaklasin, beraber, etrafınıza işik sacacak, işi yayacaksiniz.
Türk Girişimciler Odasi - Boston - Milyöner olmak isteyenleri ve Milyonlarina milyonlar katmak arzusunda olanlari cagiriyor..
Cevremizde yasayan ve başarıya ulasmiş çok sayida Türkler var.. Ve başarıya ulasanlar kadar ve hatta daha fazlasiyla başarıya ulaşmak için cabalayan yetenekli, azimkar ve calişkan Türk gençlerimizle dolu Boston ve cevre sehirlerimiz. Her birimizin, diğerine ve/veya tanidiklarina ve hatta tanidiklarimizin tanidiklarina ihtiyaci var. Bize bir bag gerek!
Bu bagi ve iş agini kurmak için birbirimizi tanima ve dusunce ve/veya güç işBirliği yapma zamanı gelmiştir. Sartlar olgünlasmiştir. Öyle ki, artik bizimde bir araya gelebilecegimiz, "bizim" diyecegimiz bir yerimiz var; Türk Kultur Evi. Bu yerimizin toplanti odasi her hafta bir gün toplanmamiz için Türk Girişimciler Odasinin kullanimi için ayirtilmiştir.
Türk Girişimciler Odasinin dolu bir kitapligi ve raflarinda başarıya ulasmamizi sagliyacak bir-çok yol haritalari vardır. Haftada bir kere olmak uzere bu yol haritalarindan ve etrafimizda bulunan başarıli abi (veya kardes) lerimizden ilham ve/veya akil alarak, gordugumuz fırsatları dEğerlendirebilecek ve başarıya hep beraber ulasacagiz.
Boston ve civarindaki her mahallede niçin bir Türk lokantasi olmasın? Niçin bizler alişverişimizi her mahallede acilacak bir Türk dukkanından yapmayalim? Niçin her aliş veriş merkezinde bir veya daha fazla dukkanlarin sahipleri Türk olmasın? Niçin bu aliş veriş merkezleri Türkler tarafından işletilen işyerleri olmasın? Neden bir yerine, 100 tanenin üzerinde olan tasimacilik sirketlerinin 60 tanesi Türk sirketi olmasın? Insaat sektorunde, Asya ve Orta doguda olduğu gibi, ABD de onu ceken yine Türk sirketleri, ........ olmasın?
Sadece 1 yerine neden 100 lerce, Lucent Technology sirketine "Kenan Systems" i $1.4 Milyara satan K.S.ler, Reytheon sirketine miçrowave teknologişi tedarik eden Y.A. lar, Kuzey Kiyişinda belli basli alişveriş merkezlerinin birisine sahip olan Suleyman Celimli ler, Hem Boston da hem de Chiçago da ekmek fabrikasina sahip olan R.C. ler, ....... olmasın?
Biz Türkler calişkaniz; biz Türkler işbilir kişileriz; yeni kuracagimiz aglarla da kendimizle gurur duyabilecek daha büyük başarılara da imza atabilecegiz. Büyük atesler, kucuk kivilcimlarla baslar. Büyük başarılar da, atilacak (kucuk dahi olsa) ilk bir adimla basliyacaktir.
Her Pazar oglen sonrasi 2-5 arasi Türk Girişimciler Odasinda bu adımlari güçlendirecek ve buyutecegiz. Buyrun, bu odaya sizde girin. Sizinle beraber daha da güçlu olacak, siz, bizlerin başarışina katkida bulunurken, bizde sizlerin başarışina katkida bulunacak ve Milyonlariniza milyonlar eklemenize yardimci olacagiz.
Soz!

BaşarılarıMızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir
Türk G.O. - Boston
15 Boston Street, S.Boston
Kirmizi Hat uzeri - "South Station" dan sonra/önce 2nci durak; "Andrew"
Tel: 617 464 4405 veya 617 464 1920

Önemli Notlar:
1- Bu cagri, "kolaydan koseyi donme" veya "bir gecede zengin olma" ruyasi gudenler için olmayıp, aksine başarınin uretim ve hizmetden gectigine inananlar içindir!!
2- Türk Girişimciler Odasina uyelik ucrete tabi değildir.
3- Bu çalışma bir kazanc saglama amaçi gutmemekte olup, Türkler arasi iş aglari kurmak, genişletmek ve dayanişma saglamak için yapilan bir girişimdir.
4- Toplanti alanimizin sinirli olması dolayısı ile, önceden e-posta ve/veya telefonla arayip adinizi katılımcı olarak kayit ettirmeniz gerekmektedir.
5- Asagida adresleri yazili, ilginizi ceken yazişma topluluklarindan birine veya fazlasina henuz uye değilseniz, lutfen şimdi uye olunuz ve tanidiklarinizida uyelige davet ediniz ki, birbirimizin etkinliklerini, dusuncelerini ve başarılarini paylasalim.






































Sefer Özdemir Hakkında

Yanıt: Lidere ihtiyacımız var..!

Merhaba Mucella Hanim,

Çok iyişiniz. Nazik ve hos iltifatlariniz için sagolun.
Değerli kişiler arasında, güzel insanlar içinde, başarınin çalışmak ve uretmek ile mümkün olacagina inanmiş yoldaslarin yanında, "meleklerin" destegi ile, kimbilir, benden de bir onder, hatta "hayalimizdeki bir onder" çıkartilabilirse, bu muhakkak ki, benim değil, bu topluluğumuzun ve dolayısı ile milletimizin başarışi olacaktır. Böyle bir seyi basaran millet, Türk Birliğini olusturacak onderleride çıkartacaktir. Böylesine yuce bir ulkuyu gerçekleştirmek için cesitli dallarda uzman, cesitli topluluklari bir araya getirebilecek, onlarla her zorluga ragmen birlik ruhu içinde calişabilecek kararlilik, cesaret ve dayanikliliga sahip çok sayida onderlere ihtiyacımız olacaktır.

Başarılarımızın devami dilegimle,
Sefer Özdemir
---------------

Sayın Özdemir,

4 yıllık birikim ve işrarlı çalışmalar ve hayata geçiş hazırlığı.. Büyük bir inat ve gayretle..,
Hatırlarsanız gruba yeni üye olduğumda bir yazı yazmıştım ve size yollamıştım. Hayalimdeki Lider konulu.. Bu aslında hepimizin hayali tabii ki.. Ortak hayalimiz.. Siçacık ve güven+umut dolu..
Sizi üye oluşumdan bu yana izlerken ve az önceki kitap örneğine bakarken aklım o yazıya gitti birden..,O lider neden siz olmayasınız..,!
Allah yolunuzu, yolumuzu açık etsin! Bizler her zaman sizinleyiz ve çoğalarak hep birlikteyiz!

Saygılarımla,
Mücella Aslan
---------------

Sorularıniza yanıt ararken, bakin
"Sefer Özdemir" hakkında neler buldum!!

Sayın Arkadaslar,

Son bir kaç gün içinde tutulmus olduğum soru yagmurlarina karsi daha erken yanıt veremedigim için uzgünum. Soruları dEğerlendirip, yanıtlari üzerinde dusunmem gerektigi inanci ile, bekledim, ama, maalesef sorulara hala yanıt bulabilmiş değilim.
Aslinda bu sorular yeni değil; 1992 de Boston da, Bosnadaki katliami durdurmak adina elimi tasin altina koydugumda benzer sorularla karsilastim, 1994 de ve daha sonraki yıllarda Bosna'ya her gittigimde yine ayni sorular vardı. Bu sorular beni, Cankiri'nin Orta'sinda da buldu. 1994 de cocuklara yardim amaçli gittigim ve sonradan Cocuklara Yardim Dernegi kurdugumuz kendi yoremde "Neden (??)" sorusu hep vardı. Hatta bu sorular hala devam etmektedir.
Boston da yok mu?? Neden Türkev gibi bir yeri aciyorsun ve bu paralar nereden geliyor ve daha önemlisi niçin yapiyorsun bunlari?? "Kimsenin-kimseye zirnak vermeyi birak, herkesin-herkesi soymaya caliştigi bir devirde" sen neden veriyorsun?? "Dana'nin altında ki, buzagi nedir?"
Bu sorulara, benimle beraber benimle calişan, Ankara toplantişinda bazılarinizin taniştigi, CoYder Kurucu Başkanımiz Bunyamin Bey, sizlerin de iyi tanidigi Ahmet Aktas Bey ve İstanbul toplantişinda taniştiginiz Halim Bey de bu soruları çok iyi bilirler; ayni sorulara onlarda maruz kalmişlardir.
Yalniz hiç birimiz, iyi bir yanıt bulamadik hala ve, bulabilecegimizi de sanmiyorum. Cunki, Sayın arkadaslar, benden iştenen bir yanıt değil, bir inanctir.
Benimle çalışmak isteyen arkadaslar benim ne kadar dürüst, guvenilir, inanilir kişi olduğumu, hakli olarak bilmek iştiyorlar. Ve benim de genelde yaptigim yalniş, susmaktir. Cunki, bilirsiniz, bizim kulturumuzde, insanimiz kendişi hakkinda konuşmaya pek aliştirilmamiştir. Gerci ben 18 yasimda, Türkiye dişina ciktim ve son 29 yıldir gurbetlerde yasiyor işemde, Türkiye ve Türk kulturu benim içimden hiç cikmamiştir.
Belkide degişen Türkiyemizde herkesin kendisini pazarlamasi gerekliliği kaçinilmaz hale gelmiştir. Ama burada bir "mal" satmaya calişiyor olmadığımizdan, bunun ne kadar inandıriçi olacagi konusunda da supheliyim.
Fusun Hanimin bugün yazdigi mektubunda, arkadaslarin merak ettikleri konulari ileti topluluğumuzun "messages" kısmında "arastirmalari" çok yararlı bir oneri gibi geldi. O, kişma "sefer Özdemir" ve "merak edilen konu" yazildiginda, su ana kadar merak edilen konu üzerinde yazdiklarim ortaya cikiyor.
Bunun otesinde, "ben olsam" ne yapardim(??) sorusu aklima takildi. Yani bir kişi uzerine merak sardi işem, ve/ya bu kişinin "gerçekte ne olduğunu" anlamak iştiyorsam, ben olsam ne yapardim??
Yapmayacagim ilk sey, kendişine sormak olmaz di, cunki verilen yanıt benim duymak iştedigim yanıt olacaktı, büyük ihtimalle. Öyleyse, ben ucuncu sahişlardan duymaliydim bu kişinin gerçekte ne olduğunu anlamak için. Ancak o zaman, kendi soruma, kendim yanıt buldugum için, inanmak mümkün olurdu.
Bugünun teknolojişi gerçekten muhtesem!! Bakin "Sefer Özdemir" hakkinda neler buldum.

GOOGLE VE YAHOO
(ara: Sefer Özdemir)
http://portfoliolab.org/portal/DesktopModules/ShowArtiçle.aspx?pId=708&TabId=932&mId=4149&ItemId=910
http://www.100ler.com/boston_günleri.php?nav=60
http://www.cansaati.org/topluluk/forum_posts.asp?TID=710&TPN=1
http://www.sanalalan.com/yasam-ve-insanlar/yardim-dernekleri/
http://www.sanalalan.com/detail/link-4314.html
http://www.acikiştihbarat.com/Baglantilar.asp?baglanti=435
http://www.coyder.org.tr/newDetail.asp?newID=11
http://www.radyomedcezir.com/fd.asp?id=641
http://www.Türknorthameriça.com/modules.php?name=News&file=artiçle&sid=596
http://www.Turkish-media.com/forum/index.php?showtopiç=14927
http://64.233.161.104/search?q=cache:zFAgSrDXBocJ:www.olivebarrel.com/tfii/tfiiçredits.php+sefer+Özdemir&hl=en&gl=us&ct=clnk&cd=11
http://64.233.161.104/search?q=cache:k8zkaLZJWp8J:world.std.com/~gmoke/ALişt.Dec597.html+sefer+Özdemir&hl=en&gl=us&ct=clnk&cd=20
http://www.campaignmoney.com/contributors.asp?pg=429
http://query.niçtusa.com/cgi-bin/can_ind/2005_H2MD02152


BOSTON GLOBE NEWSPAPER
(ara: Sefer Özdemir)
http://search.boston.com/local/Search.do?s.tab=&s.si%28simplesearchinput%29.sortBy=&s.sm.query=sefer+Özdemir&x=26&y=8

BOSTON GLOBE
(ara: New England Bosnian Relief Committee)
http://search.boston.com/local/Search.do?s.tab=&s.sm.query=NEW+ENGLAND+BOSNIAN+RELIEF+COMMITTEE&s.si%28simplesearchinput%29.sortBy=&s.dateRange=&s.si%28navigation%29.breadcrumbs=&x=40&y=7

BOSTON HERALD NEWSPAPER
(ara: Sefer Özdemir)
http://pqasb.pqarchiver.com/bostonherald/results.html?st=advanced&QryTxt=sefer+Özdemir&By=

BOSTON HERALD
(ara: New England Bosnian Relief Committee)
http://pqasb.pqarchiver.com/bostonherald/results.html?st=advanced&QryTxt=NEW+ENGLAND+BOSNIAN+RELIEF+COMMITTEE&By=

NewsLibrary.com
(ara: Sefer Özdemir or New England Bosnian Relief Committee)
http://nl.newsbank.com/nl-search/we/Archives

Daha cesitli kaynak bulmak isteyenler Boston TV ve TRT int kanallarini da arastirilabilir.
Benden bu kadar arkadaslar demeden önce sizlerle bir sirrimi daha paylasmadan gecemiyecegim. Eğer, koyde dogup buyuyen bir "coban"in, ordan buraya nasıl geldigi sorusu akliniza gelirse, sadece sansli olduğuma ve asagidaki gercege inaniniz!!
"Ne kadar çok calişiyorsam, o kadar daha çok sansli oluyorum".
Eğer her kim sansli olmak işterse, o kadar çok çalışmalidir. Hiç bir engele ve zorluga takilmadan çalışmalidir.
Kolayi herkes başarır, önemli olan zoru basarmaktir!! Önümüze çıkartilacak butun engellere, butun sorunlara, ve/ya soru yagmurlarina ragmen 1000 yıllik sevdamiz, TürkBirDev hedefi Türk Birliğini basarmaya var mışiniz??.
Ya basarmak için çalışmaya var mişiniz??
Herkese Türk Birliğinin gerçeklesecegi günu görebilmesi dilegimle,

Sefer Özdemir
Boston, Sabah 2:34

Bir Fidanı Düşün

Sevgili Aykutcugum,

Bir fidani dusun. Selin onunde koklerinden suruklenip goturulebilecek bir fidan...
Şimdi, bir de agaci dusun. Kendisini geliştirmiş, kuvvetli ve gorkemli bir agac; seli durdurabilecek veya durduramazsa bile, yavaslatabilecek bir kuvvet, hem de yikilmadan. Ve onun gibi binlerce agaci dusun yan, yana omuza omuza sele ve ruzgara karsi.. Bu oyle bir orman ki, seli daha da yesermek ve buyumek için kullanir, ruzgari da yapraklarini estirsin diye...

Hangişi olmak iştiyorsun??
Su anda senin yapacagin en iyi ve yerinde sey, senin yapman gereken; okulunu en iyi derece ile bitirecek ve hak ettigin Eğitimin en iyişini ve en yuksegini alacaksin.. Bu senin buyumeni sagliyacak.. Seni rahatsiz eden konular üzerinde arastirmalar yapip, okuyacaksin; yanlışin neden yanlış olduğunu anliyacak ve anlatmak için yazilar yazacaksin, doğrulari anlatan, sorunlara çözüm ureten tezler ortaya atacak ve savunacaksin; bu da seni güçlu yapacak. Senin gibi düşünen kişilerle, vatanseverlerle yan yana omuz omuza bir birlik içinde olacaksin; bu da seni, bu vatani ve milletimizi yikilmaz kilacak.

Dayin
6 Eylul, 2005

Kalem ve gul
Bir veda mektubu
Kar taneleri ruzgarin onunde işkencedeydi; Bir yerden diğer yere savruluyor dustukleri yerden bile kaldirilip baska yerlere firlatiliyorlar, arada bizim bitkin vucutlarimiza da carpiyor ve yine topraga kayiyorlardi. Onlar dahi toprakdan geliyor ve gene topraga donuyorlardi.
İşte kara burunmus Ankara’nin karsi yaka mezarliginin kucucuk koselerinde yatanlarda toprakdan gelmiş ve yine topraga donmuslerdi. Onlarda hayat ruzgarinin onunde bir yerden diğer yere savrulmus ve nihayet, zamana yenik dusup kaderlerine gözlerini yummuslardi.
Adlari bas uclarindaki taslara oyulmus, sadece esleri ve dostlari gonullerinde var olan bu adem cocuklarinin hiç birini tanimadim., biri hariç. Oda diğerleri gibi su toprak yiginin iki metre altında yatiyor. Daha 10 gün önce, Aralik ayinin dokuzunda son bir veda için acilan duvagindan yuzunu son bir kere gormus ve “Gule-gule anam” diye fişildamiş, uzerine toprak atanlardan birisi olmusdum.
Ben onu iyi tanimiştim. Ben onun ilk göz nuru, hayat bagiydim. “Allah biliyor ya” derdi yanındakilere benden için “su cocugu gordugumde sutum geliyor”; Onu çok gec yaslara kadar emmişim, belki ondandi ama o sozleri “seni seviyorum” kelimeleri yerine kullanirdi. “Seviyorum” sozcugu sanki onun için bir yasakti ve baska yollarla ifade ederdi hep.
Olmek… Ne acayip sey. Daha dun gibi, harflerin sekillerine bakarak bana yazmasini ogretmeye caliştigi gün. Halbuki 34 yıl önceydi bu. Ben ona doyamamiştim hala. Doyasiya sarilip opmemiştim hiç… Son 25 yılim dişarda, ondan uzaklarda gecmişti. Ara sira gidip, gene onu gözu yasli birakip, gurbete donmustum hep. Onu olmiyecek saniyordum heralde, halada inanamiyorum, babamin dedigi gibi "inanmak iştemiyorum". Oysaki 1.5 yıl önce doktorlar soylemişlerdi “tedavişiz alti ay, tedavi ile 8 ay ila birbucuk yıl yasar” diye. O zamanda Allahdan umit kesilmez deyip inanmamiş idik. Hep umitliydik, onun daha yasiyacak günleri vardı. Onca yıl calişmiş cabalamiş ve iyi yarınlari beklemişdi.
Kucukken beni ozenerek giydirirmiş. “40 parcadan” yaptigi rengarenk yelegi ovunerek anlatirdi. Oyle dermiş koyluler, “siz gidinde Gulgüzel’in cocugünu bir gorun, cocuk dedigin oyle bakilacak”. “Cocukken sari-sari saclarin vardı” derdi annem, “kiyamazdim sana hiç, benim oglum derdim yurumiyecek bile, onu ata bindirip gezdirecegim hep”. Bu iştek İstanbul yıllarinda “Benim oglum kiravatli memur olacak”a donusmustu. Kendisini değil, cocuklarinin ileride nasıl daha iyi olacagini dusunurdu hep.
Hayat işte bu. Ne arzular bitiyor, nede elde edilenler yetiyor. İstanbula geldigimizde hiç birseyimiz yoktu. Halim, Benim bir kucugum, anlatir hala. Bir zeytini bile bolerek yiyormusuz kahvaltida. Biz dört kardes birbirimizin ustunde kucuk bir giriş odasinda yatarken, anne ve babamda kaldiklari yeri hem oturma, hem yatma ve hem de yemek odasi olarak kullaniyorlardi. Misafirlerimiz geldiginde, cocuklarin bazılari, bazen hepsi anne babanin yanina gidiyor ve birçok misafir girişde agirlaniyordu.
Evet, annem bir hizmetci idi İstanbul’da. Duysa kizar bana şimdi. "Ama ne geregi var ana, saklamanin" demiştim ona bir kere, sen anlinin teri ile para kazandin ailenin beşlemekde yardimci olmak için, ceyrek yerine, yarim yumurta yedirmek için cocuklarina…
Yarim Yumurta ile de yetinmedi annem. Cocuklarina birer kurtariçi olarak bakmiş ve kurtuluş yolunun okumak olduğunu iyi anlamişdi. Beşe kadar koyde okumus, son sinifi İstanbul’da bitirmişdim. Zorunlu okumanin otesinde okula gitmek fakir ailelerde lukse kaçar. Onlarin calişip eve ekmek parasi getirmeleri gerekir. Oysa annemin görüşu baska idi. Benim cocuklarim okuyacak diyor baska bir sey demiyordu. Annemin evlerinde caliştigi Suheyla “teyze” ninde verdigi cesaretle babamda razi olmus ve ben Yedikule deki Mensucat Santral orta okula yazilmiş idim.
Annemi sevmeyen kim vardı ki? Ona önce babam asik olmus, kavaliyla onun sevgişini calmişti, biliyoruz, ama cocuklari olarak onu biz daha çok sevmiştik saniyorum. Onu mutlu edebilmek için neler yapmazdik…
Yagmurun sakir-sakir yagdigi bir gün anneler günu hediyesi aramaya cikmiştik, Halimle ben. Kullanilmiş gazete kagidindan yaptigimiz, kesekagidi uretim ve satişindan artan paramizla annemize dört cocugu adina bir sey alacaktik ama kesemizdeki gonlumuzdekine yetmiyordu. Arayişimizin nihayetinde Sirkecide bir tirnak makasi bulabildik. O kadar kucukdu ki, annemize böyle bir seyi yakiştiramiyorduk.
Ertesi gün annemin eline verdigimiz koskoca bir paketti. Gözleri işil-işil acmaya baslamişti anneler günu hediyesini gormek için, fakat hediye yerine hala gazete kagidi cikiyordu. Ve gazette kagidi sarmalarinin sonunda, evet beklenen işil-işil kucuk tirnak makasi idi.
Daha sonraki yıllarda annler günu hediyemiz çok daha anlamli olması dolayısı ile unutulmayan anilarimizin içine girmişdi. O zamanlar kucuk evden tasinmiş, Suheyla teyzelerin kullanmadigi bahcelerinin ote yanında olan iki katli ahsap bir binaya yerlesmiş idik. Halimiz vaktimiz daha iyi idi. Oylesine ki, ben siir yazabilecek zaman ve duygu özgürlugüne sahip hale gelmiştim. Siirlerimin birisinde de annem vardı. Bizim için yaptiklarini anlatan, ona sevgimizi dile getiren kitalarla dolu idi siiri. Gizliçe kardeslerime her kitasini ezberletmiştim. Anneler günu sabahi onlari yanima alip, okulda yaptigimiz gibi bir koro halinde annemizin onunde okumus idik. Pencereden gelen işikla aydinlanmiş yuzundeki gulumseyişi hala iyi hatirliyorum. Oturdugu sedirde vucudu dimdik, gururlu ve mutluydu annemiz. Elini bir sultanin hasmeti ile bizlere uzatmiş ve sadece bir annenin verebilecegi bir siçaklikla bagrina basmişti bizi.
Gulgüzel… Adi gibi gul güzeldi annem. Kiz kardesim Satinin hala kulagimda cinlayan agitlarindaki bir satiri geliyor dudaklarima : “Gul kokardi benim annem, nasıl bir sey bu, terin bile gul kokardi annem”
Ziyaretine getirdigim gul fidanini dikmek için ayak ucundaki donuk topragini kalemimle kazarken, annemin ahsap evin bahcesinden kopardigi gullerden yaptigi receller geliyordu aklima. Ne kadar çok sevmişti gulleri annem. İstanbul’daki oturdugumuz dört evin bahcelerinde hep guller olurdu. Boston’daki evimizin mutfak cephesi hala gul dolu o iştedi diye, yeni yaptirdigimiz evin etrafina da sira sira guller diktirmişdik anamiz guller içinde yasasin diye. Ama gel gorki zaman akip gecmiş; Onun buradaki ziyaret suresi tukenmiş. Oysa hep benimdi ziyaret sureleri bitten, ve onu gözu yasli arkada koyup gurbete giden. Ayriligin acişini yasama sirasi şimdi bana geldi demekki.
Nasıl bir aci bu anam? İçim alevler içinde, yuregim kavruluyor. Basimda iç-içe kara bulutlar, bir yanimda simsekler cakiyor, ote yanim yıldirimlarla sarsiliyor. Birakmiyor ki es dost bosaltsam denizleri içimdeki, yirtsam bagrimi, haykirsam itmek için tufanlari benden ote Tanriya. Sati gibi olabilsem en az, agitlar yaksam adina, soylesem dizlerime vura-vura, carparak yere kendimi, intikam alircasina.
Bir çok seyi ogrettin, bir çok seyi gosterdin, ama böyle bir aciyida tadtirman gereklimiydi? Sen sultanim, benimle gurur duyasin diye caliştim cabaladim onca yıl, seni biraktim kişmeti yaban ellerde aramaya ciktim. Edindiklerim hala bir tirnak makasi mişali. Seni nekadar daha çok ikramlar bekliyordu, niye böyle tez ettin gidişini…
Ben yoldayken gitmişsin, bir Allahaişmarladik demeden. Halbuki senden uc saat otede Frankfurt havaalinanda İstanbul ucagini bekliyordum. Eve geldigimde seni odanda aradim, yoktun. Beni. benim bos odamda, soguklar içinde, bir gelin gibi beyazlara sarilmiş, yerde bekliyordun. Sen sultanim, değil Kayi ya, ne İstanbula, ne Amerika’ya sigmazdin. Şimdi, kucuk bir tahta kutumu olacaktı senin mekanin? Bitmez tukenmez sandigimiz enerjin ile sen neslini nerden nereye getirmişken, burada, bu zaman içinde mi olacaktı bu son anin?
“Oku” dedin okuduk. Ilmi bulmak için uzakli olduk. Ama ne care…
Insanoglu hala oldurme sanati ustunlugünde yarişiyor, amansiz hastaliklarin caresi için harcadigi para yetersiz. Yoksa bulamazlarmiydi kanseri yok ediçi bir ilac. Umudugumuzu bagladigimiz Japon haplari bile care etmedi. Amerikadaki tedavi ne kadar iyi Sonuçlar veriyor gibi gözukuyordu işede, yok ediçi olmadi.
Ne akil almaz bir iş bu? Silah sanayişi Dünyada en kuvvetli ve zengin olan bir sanayi. Butun ülkeler gelirlerin cogünu oldurme sanatina yatirim yaparken, yasatma sanayişi çok gerilerde kalmiş.”Kopyalama" fikri Amerikan hukumeti tarafından bile dişlandi. Oysaki ne kadar insanlari kurtaracak. Insanlarin kendilerine ait, kendi "dna" lerinden uretilmiş yedek parcalari olabilecek ve ciger kanserden gidiyorsa atilip yeni bir tanesi takilabilecek. Ayni durum diğer organlar içinde gecerli. Ve bunun için, bir ilac için ailemiz her turlu yatirimi yapmaya hazirdi. Ama yok işte… Her turlu silah alabilirsin, her turlu oldurucu kimyavi maddede alabilirsin, ama her turlu ilac yok… Her hastaliga karsi careler yok… Ama olacagina inanıyorum,
Biraz daha dayansaydin anam. Bu iş adamlari uyanacaklar yakinda ve anliyacaklar ki, insanlar silaha yatirim yapmiyorlar artik, birbirlerini oldurmek için değil, yasatmak için care ariyorlar ve o zaman onlarda yatirimlarini yasatma technologişine yapacak ve tum hastaliklari ortadan kaldiracaklar.
Duyacaklar onlari yaratanin “Oku” diye haykirişini;Uyanacaklar
“anlayasiniz diye indirdik” sozlerinin manasina
Ve olacak bir gün Dünya gullerle dolu, terler bile kokaçak guller gibi. Ve onun için,
gitmeden önce gene sana bir gul daha getirdim anam, buyusun diye ayak ucunda ve dagilsin kokusu butun Ankara ya.
Ve bu gulu dikmek için kullandigim bu kalemi sana birakiyorum. Elinden kalem hiç eksik olmazdi. Eğer ki inaniyorsak ruh yasiyor, sen de yakinlardasin, belkide karsimda. Ve gulumsuyorsundur sana getirdiklerim için; bir gul fidani ve kalem. Sen kirkinda ogrendigin okuma ve yazmani hiç birakmadin. Hayati yasamaya ve ahireti anlamaya caliştin hep. Bizim sinirlarimizla beraber, kendininkinide zorladin. Ve eminim şimdi bile ogrenmeye ve ogretmeye caliştigin konular var ve ben ve seni sevenler zorlaniyoruz; Olumu anlamakda, senin yoklugündan manalar çıkartmakda güçluk cekiyoruz.
Gidiyorum ama hoscakal diyemiyorum anam, cunki sanki sen hep benimlesin, hep benimle olacaksin; Benle yasiyacak benimle beraber guller dikecek, benimle beraber sorunlara çözüm arayacaksin. Ve benden sonrakilerde de, sen yine yasamaya devam edeceksin. Kar taneleri senin mezarligini kapatip, yok etsede sen yok olmiyacaksin anam. Ve sen anam, sonsuza kadar yasayacaksin. Cunki sen yasam dolu idin ve yasamayi en çok hak edendin...
Gule gule benim Gul Güzel anam, Ankarinin beyaz karlari içinde, beyaz gelinliginle gule gule ve guller içinde yat.

Ilk göz agrin, Sefer